Mehmet ALTAN
Toplumun bütün değerleri ve kurumları tel tel dağılıyor
21’inci yüzyılın özünü oluşturan ‘Bilgi Çağı’nın, başlıca sekiz alandaki teknolojik gelişmeler üzerine bina edildiği, konunun uzmanları tarafından genel bir kabul görüyor…
Nedir o sekiz alan?
• Gelişmiş yarı iletkenler.
• Gelişmiş bilgisayarlar.
• Fiber optik iletkenler.
• Mobil iletişim teknolojileri.
• Yapay uydu teknolojisi.
• Gelişmiş bilgisayar ağları.
• Gelişmiş insan-bilgisayar etkileşimi.
• Dijital iletişim ve veri sıkıştırma.
Peki, yeni çağı inşa eden sekiz kilit teknolojik alandaki Türkiye’nin durumu nedir?
Ankara’da ‘yerli araba’ üretecek ‘babayiğit’ aranmakta olduğunu hatırlatmakla cevap vermiş olayım.
* * *
Türkiye’nin içinde bulunduğu hüzünlü durumun nedenlerini ararken, olup bitene daha geniş açılardan da bakmayı denediğiniz an, 21’inci yüzyılı kavrayamayan ve buna uygun örgütlenmeyi yapamayan bir toplumun dramını görme imkânınız oluyor.
Nitekim sosyoloji bilimi, ‘toplumsal çözülme’nin en önemli nedeni olarak ‘çağa uyum sağlayamamayı’ görür.
Çok derinden değişmekte olan bir dünyaya hiçbir şekilde değmeyen bir eğitim düzeni ile zaten bu uyumu nasıl sağlayacaksınız?
Mümkün değil.
* * *
Üstelik sanki bu yüzyılı yaşamak için değil de bu yüzyıldan kopmak için çaba harcıyor gibiyiz…
Yeniden yazarlara ‘yurtdışı yasakları’ geldi… Arka arkaya muhalif yazarların pasaportlarına el konuyor.
Farklı düşünen ya da eleştiren herkesin susturulduğu; tek bir ağızdan bıktırıcı bir propaganda makinesinin devreye sokulduğu; resmi yalanların sürekli tekrarlandığı bir bunaltıcı ortamdayız…
Elli yıl önce kendisine ‘pasaport verilmeyen’ Orhan Kemal’i hatırlıyorum.
Hastalığı ağırlaştığı sırada, ancak dışarda tedavi görebilecekken pasaport vermeyi geciktirdikçe geciktirmişlerdi.
1970’lere dönerek nasıl 21’inci yüzyılı yakalayabileceğiz?
1970’lerin Türkiye’sinden çok mu memnunduk ki tekrar oraya dönüyoruz?
* * *
AKP 2001 yılında yazdığı kendi parti programına 2011 seçimlerinin ertesinde böylesine vahşice ihanet etmese, 21’inci yüzyılı yakalama rüyamız da belki böylesine yıkılmayacaktı.
O programda şöyle yazıyorlardı:
“Temel hak ve özgürlüklerle ilgili olarak partimiz aşağıdaki hedefleri gerçekleştirecektir:
• Başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Paris Şartı ve Helsinki Nihai Senedi olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin insan hakları alanında getirdiği standartlar uygulamaya geçirilecektir.
• İnsan hakları alanında faaliyet gösteren gönüllü kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin görüş ve önerileri dikkate alınacak, devlet organları ile bu kuruluşlar arasında sıkı bir işbirliği oluşturulacaktır. İnsan hakları ihlallerinin tespiti, çözüm önerilerinin geliştirilmesi, insan hakları eğitimi ve kolluk güçlerinin denetimi konularında bu kuruluşların katılımına ağırlık verilecektir.
• Düşünce ve ifade özgürlükleri uluslararası standartlar temelinde inşa edilecek, düşünceler özgürce açıklanabilecek, farklılıklar birer zenginlik olarak görülecektir.
• Partimiz, dini insanlığın en önemli kurumlarından biri, laikliği ise demokrasinin vazgeçilmez şartı, din ve vicdan hürriyetinin teminatı olarak görür.”
Ne oldu bu vaatlere?
Bu vaatlerden sapılmasa bugün düştüğümüz hazin duruma düşer miydik?
* * *
Türkiye siyasi ve ekonomik rantın çok çok fazla olduğu bir ülkedir…
O nedenle piyasanın, rekabetin, alın teriyle yarışıp kazanmanın, hak etmediğine el uzatamamanın, insanın kutsallığının esas alındığı liberal demokrat düşünce sistemine de düşmanlık fazladır.
1 Nisan 2013 yılında dönemin AKP İstanbul İl Başkanı ne diyordu?
“10 yıllık iktidar dönemimizde bizimle şu ya da bu şekilde bizimle paydaş olanlar, gelecek 10 yılda bizimle paydaş olmayacaklar.
Çünkü bu geçtiğimiz 10 yıl içinde, bir tasfiye süreci ve bir tanımlama özgürlük, hukuk, adalet söylemi etrafında yaptıklarımıza paydaşlar vardı.
Onlar da şu ya da bu şekilde her ne kadar bizi hazmedemeseler de; diyelim ki liberal kesimler, şu ya da bu şekilde bu süreçte bir şekilde paydaş oldular ancak gelecek inşa dönemidir.
İnşa dönemi onların arzu ettiği gibi olmayacak.
Dolayısıyla o paydaşlar bizimle beraber olmayacaklar.
Dün bizimle beraber şu ya da bu şekilde yürüyenler, yarın bizim karşımızda olan güçlerle bu sefer paydaş olacaklar.
Çünkü inşa edilecek Türkiye ve ihya edilecek gelecek onların kabulleneceği bir gelecek ve bir dönem olmayacak. Onun için işimiz çok daha zor.”
Aslında bu sözler, liberal demokratlardan değil kendi programlarından uzaklaşacaklarını açıklamak anlamına geliyordu.
Dediklerini yaptılar ve içinde yaşadığımız çağdan koptuk.
* * *
Daha geniş bir açıdan baktığınızda, Türkiye’nin 21’inci yüzyılı yakalayamadığı için çözüldüğünü görüyorsunuz.
Bu yolda, bu anlayışla devam ederek bu çözülmeyi durdurmak mümkün gözükmüyor.
Kendi çağından kopmanın bedeli ağır oluyor.
Toplumun bütün değerleri ve kurumları tel tel dağılıyor.
Türkiye’nin büyük bir fırsatı böylesine hoyratça harcadığını görmek de gerçekten içini acıtıyor insanın.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Basın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…”
4.07.2025 - Basın Tarihi: Sahur Pilavı…
26.06.2025 - Basın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası”
20.06.2025 - Basın Tarihi: Ey Mübarek…
15.06.2025 - Basın Tarihi: Uçağı Kim, Neden Düşürdü?
29.05.2025 - Basın Tarihi: Konuşmadığımız Bir 19 Mayıs Daha Var…
23.05.2025 - Basın Tarihi: Fenerbahçe, Deniz Gezmiş, Yunanistan…
10.05.2025 - Basın Tarihi: “Batıda düello vardır, doğuda pusu”…
25.04.2025 - Ankara duymaz, U2 ve Bono duyar
4.04.2025 - “Yetmez Ama Evet” Referandumu…
20.03.2025
Yazarlar
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘AK Parti+MHP+DEM’ yetmedi, muhalefet de cepheye çağrılıyor 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluErdoğan, bir anda neden sürecin önüne geçti? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHükümet harcadıkça ülkenin refahı azalıyor 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENTürk – Kürt – Arap söylemi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBizim Hayırlı Cumamız 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Türkiyeli değil, Türk!” 11.07.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
Bir yorgan kavgasidir gidiyor. iktidari ele geciren despotlasiyor. Yolsuzluk, rusvet, rant derken iktidarin yakin cevresi, bakanlar, milletvekilleri, valiler, belediye baskanlari, vs yagmayla, talanla zengin oluyor. iki secenek var: Dincilerle Kemalist irkcilar. ikisinden de hayir gelmez bu ulkeye. Ekonomi buyudu falan derken, gelmekte olan krizin belirtilerini gormemek mumkun degil. Demokrasinin bir turlu yerlesemedigi bir ulkede ekonominin cokmesi onlenemez. Cumhurbaskani gelmekte olan firtinanin faturasini Merkez Bankasi baskaninin ustune yikmak icin uvertur yapiyor. Guvenlik paketi, makul supheli derken fasizan bir duzeni yerlestirmeye calisarak ic savasa davetiye veriyorlar. Siz de gercekleri yazacaginiza propagandaya devam ediyorsunuz hala.