Mehmet ALTAN
Başlık, Çetin Altan’ın sürprizi… Bu yazının yazılmasından bu yana 18 yıl geçmiş...
Geçen hafta yayınlanan “Kötü Ünlüler Yasası” başlıklı yazıda 1940’ların basın mevzuatının izini sürerken diğer yandan da o dönemin gazete ve dergilerine topluca göz atıyordum: Ankara’da Ulus, İstanbul’da Cumhuriyet, Akşam, Tan, Son Posta…
Ve dönemin oldukça kalabalık olan dergileri :
Kadro, Çığır, Fikir Hareketleri, Yeni Adam, Varlık, Yedi Gün, Yücel, Karikatür, Ayda Bir, Akbaba, Köroğlu, Uyanış...
Dergilere bakarken çoğunun kendi kişisel tarihimde de yerinin olduğunu fark ettim.
Kemalizm’in ideolojisinin pişirildiği Kadro dergisi üzerine epeyce çalışmıştım, tıpkı basımları bende vardı…
Yeni Adam, Fikir Hareketleri, Yedi Gün babamın da yazarlığının başlangıcında göründüğü dergilerdi. Yeni Adımlar’ın sahibi İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nu da babamdan çok duymuştum.
Şiir yazmaya kapılıp gittiğim gençlik yıllarında birkaç şiirimin yayınlandığı Varlık da tarihsel bir edebiyat dergisiydi.
Akbaba ise uzun ömürlü bir mizah dergisi olarak yaşadı. Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon çıkarıyordu. Yusuf Ziya Ortaç’ı ve Orhan Seyfi Orhon’u tanıdım. Emirgan’daki Abdullah Lokantası’nda Yusuf Ziya Ortaç’ın
da katıldığı haftalık yemek toplantılarına birkaç kez babamın yanında gitmiştim.
***
Dönemin matbuatı peşinde eski anılara dalmışken gene sürprizi babam yaptı… 4 Mayıs 2001 tarihli bir köşe yazısına rastladım, başlığı “Gazete” idi…
Tüm matbuatı geniş bir zaman dilimini kapsayacak şekilde ufacık bir köşe yazısında çok çarpıcı ve keyifli bir biçimde özetliyord :
“Çocukluğumda ciciannemle dedem, Akşam gazetesi okurlardı. Akşam, öğleden sonra çıkardı. Fiyatı 5 kuruştu. O tarihlerde radyo aşırı bir lükstü. Vazgeçtik radyoyu, gramofon dahi aşırı bir lükstü. O nedenle de, olup bitenleri izleme açısından gazete, radyodan önde gelirdi.
Ciciannem, dedemden daha tutkun bir okuyucuydu. Ayaklarını altında toplayarak köşe minderine kurulur, altın çerçeveli gözlükleriyle Akşam'ı tepeden tırnağa hatmederdi.
Gazi'nin Cumhurbaşkanı, İsmet Paşa'nın Başbakan olduğu yıllardı. Soyadı yasası henüz çıkmadığı için, ne Mustafa Kemal ‘Atatürk’ adını almıştı; ne İsmet Paşa ‘İnönü’ adını...
Türkiye'nin nüfusu 15-16 milyon kadardı. İstanbul'un nüfusu ise, sanırım 500 binden ya biraz fazla, ya biraz eksikti.
Henüz Kadıköy-Bostancı arasına tramvay gelmemişti. Daracık Bağdat Caddesi'nde kaptıkaçtılar çalışırdı.
Göztepe'den, Çamlıca'daki büyük teyzelere; bir hafta öncesinden tembih edilmiş tenteli bir arabayla giderdik, gece yatısına...
Akşam gazetesinin boyu, öteki gazetelerden biraz daha küçük; sayfaları ve tefrikaları daha boldu. Esat Mahmut'un ‘Dağları Bekleyen Kızını’ annem yüksek sesle hepimize okurdu.
Henüz elektrik de yoktu Göztepe'de... Akşamları köşkün üst kat salonundaki havagazı lambalarıyla donanmış avizenin sadece göbeği yakılırdı. Tuvaletlerde de idare lambaları yanardı.
Edirne'de babam, Son Posta alırdı. Onun da sayfaları ve tefrikaları boldu.
Kimse siyaset konuşmazdı. Kimse durumdan yakınmazdı. Toprak yollar aşırı çamur, ahşap evler aşırı harap; sırtlarındaki küfelerle seyyar satıcılar çıplak ayaklı olduğu halde...
Gazete sahiplerinin hemen tümü Galatasaray'da okumuştu. Cumhuriyet'in sahibi Yunus Nadi de, Son Posta'nın sahibi Selim Ragıp da, Akşam'ın sahiplerinden Necmeddin Sadık da...
Fıkra yazarlarının da çoğu Galatasaray'lıydı... Abidin Daver de, Vala Nurettin de, Sermet Muhtar da, İsmet Hulusi de, Ercüment Ekrem de, Selami İzzet de, v.s.
Gazetelerin tirajları çok düşüktü. Cumhuriyet'inki 20 bin kadardı. Son Posta'nınki 10 bin, Akşam'ınki 6-7 bin kadar...
Hepsinin de tek dayandığı kaynak resmî ilanlardı... Bazılarına Başbakanlık'tan özel yardımlar yapılırdı. Babıâli'deki idarehaneler ise, eski ahşap konaklardı. Kadrolar da 15-20 kişiyi pek geçmezdi.
Gazeteciler çok az para alırlardı, özellikle de muhabirler. Onun için de ‘çayla simit’ gazeteciliğin simgesi olmuştu. Fıkra yazarları ise, genellikle ya öğretmenlik, ya resmi dairelerde danışmanlık ya çevirmenlik yaparlardı..
İlk büyük tiraj patlaması, Ahmet Emin Yalman'ın; sahibi bulunduğu Vatan'da, İsmet Paşa'ya karşı sert bir muhalefete geçmesiyle olmuştu. 1945'te Vatan'ın tirajı 90 bine vurmuştu.
1947'de Sedat Simavi Hürriyet'i çıkarmaya başladığı zaman, bir hayli karamsardı. 15 bin basan Son Posta'nın peşine takılmaya razı olduğunu söylüyordu. 1948 Dünya Olimpiyatları'nda Türk güreşçilerinin zaferi ve Hürriyet'in birinci sayfasına konan bir güreş fotoğrafı, bir anda Hürriyet'in tirajını 60 bine fırlatmıştı..
Ve halk tipi yeni bir gazete doğmaya başlamıştı; tiraj rekorları kıran..
Menderes iktidarıyla birlikte basına da musluklar açıldı. İdarehane binalarıyla makineler yenilendi. Ancak yine de sadece gazete sahiplerinin özel arabası vardı. Neyse ki, sarı basın kartına tramvaylar da bedavaydı, vapurlar da, banliyö trenleri de..
Gazeteler ikiye bölünmüştü; İsmet Paşa'ya bağlılığı sürdürenler; Menderes'i tutarak, aynı zamanda Meclis'e de girmeye başlayanlar.
İsmet Paşa'yı tutanlar sönükleşti, Menderes'i tutanlar ihya oldu.
27 Mayıs'tan sonra ise büyük bir dalgalanma yaşadı basın. Müthiş virajlar alındı, manşetler değiştirildi ve tirajlar yine düştü..
Çünkü temelde nüfusun üçte ikisi elini bile sürmüyordu gazeteye. Satışlar güvenilir bir rantabilite sağlayamıyordu. Özel sektörün kullandığı krediler ise, genellikle devlet bankaları aracılığıyla Ankara payandalıydı. Ankara'nın hoşlanmadığı gazetelere reklam vermeleri sakıncalıydı.
Herkes hesabını buna göre yapmak zorundaydı.”
***
Babam sona da yazıyı yazdığı günü tanımlayan bir cümle yazıyordu:
“İşin özüne bakıldığında, bugün dahi 65 milyon nüfuslu Türkiye'de, ne gerçek çağdaş bir gazete piyasası var, ne kitap, ne tiyatro, ne de yazar..”
***
Yazının yazıldığı dönem Türkiye ekonomisinin çöktüğü, siyasetin cılkının çıktığı bir dönem…
Felç olmuş bir ülkeden söz ediyoruz.
Kemal Derviş gelmiş ve ulusal program başlıklı reçeteyi hazırlamış.
Babam o şartlardan çıkılıp ciddi zahmetlere katlanılarak daha sağlıklı bir Türkiye’ye ulaşılabileceği iyimserliğini de barındıran bir ihtiyatla yazıyı şöyle bitiriyordu:
“Şimdi Kemal Derviş'in ulusal programı, ekonomik alandaki yapay görüntüleri, kendi gerçek boyutlarına indirgemeyi hedeflediğine göre; gazetelerde de sanırız bir takım değişiklikler başlayacak. Kadrolarda tasfiye zaten çoktan başladı...
Bizler çöllerde gemi yüzdürmeye kalkmış divaneler olarak geçtik hayattan... Çölleri deniz gibi görmenin saf coşkusu ve ezip bitirici çilesiyle…
Bizim basın dünyası, yine hızla değişen koşullar önünde bu kez bakalım nasıl dönüştürecek kendisini?”
***
Bu yazının yazılmasından bu yana 18 yıl geçmiş…
Basın dünyası var mı, var ise neye dönüşmüş, ona da siz karar verin ama enseyi de her şeye rağmen karartmayın.
Yazarlar
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘AK Parti+MHP+DEM’ yetmedi, muhalefet de cepheye çağrılıyor 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluErdoğan, bir anda neden sürecin önüne geçti? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHükümet harcadıkça ülkenin refahı azalıyor 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENTürk – Kürt – Arap söylemi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBizim Hayırlı Cumamız 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Türkiyeli değil, Türk!” 11.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.07.2025
26.06.2025
20.06.2025
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025