Melih ALTINOK
Avrupa sağının oryantalist liderlerinin Türkiye karşıtı tutumlarının ve Abdülkadir Selvi’nin tabiri ile “AB’ye savaş açan bir AB bakanlığı” döneminin ardından ilişkilerde çiçek açtı.
AB Bakanlığı’na Mevlüt Çavuşoğlu’nun getirilmesinin ardından Başbakan Erdoğan 5 yıl sonra Brüksel’e gitti. Yoğun temasların ardından her iki taraftan da son derece olumlu açıklamalar geldi.
Temaslarda yer alan tüm hükümet üyeleri, yeni fasılların açılmasına, reformların devam etmesine ve nihai hedef olan tam üyeliğe dair son yılların en kararlı açıklamalarını yaptılar.
Avrupa Birliği’ni bürokratik ve siyasi açıdan temsil kabiliyeti olan isimler de, Türkiye ile “daha hızlı” bir iş birliği sürecinin başladığını müjdelediler.
Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy “2014’te umarım daha fazla ilerleyeceğiz. Nihai hedef tam üyelik” dedi.
Geri kabul ve vizeler için imzaların atıldığını kaydeden Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso da HSYK gibi tartışma konusu olan maddelerle ilgili olarak “Erdoğan'la konuştum ve bu sohbet sonucunda memnun oldum. Başbakan bize güvence verdi” diye konuştu.
Allah aşkına söyler misin, şimdi bu tablo karşısında, ülkesinin Avrupa Birliği’ne girmesini ve insanlığın ortak birikimi olan değerlerinin memleketinde de geçer akçe olmasını isteyen birisi ne yapar?
Elbette önce sevinir. Ardından da taraflar arasında varılan konsensüsü sahiplenip uzlaşı noktalarına odaklanır ve açık edilen iradenin “soğutulmaması” için çaba harcar değil mi?
O halde, bugüne değin en alakasız konularda bile AB ile yaptıkları kıyaslarla gündeme gelen ve hatta “AB’ci Hoca” diye anılan bazı isimlerin bu olumlu tablo karşısında karalar bağlamasını nereye koyacağız? Entegrasyonu savunduğunu söyleyen gazetelerin, müzakereler ivme kazanmışken, Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkan Avrupa sağ basınıyla pişti olan manşetlerini nasıl değerlendireceğiz?
İnsan gerçekten hayret ediyor. AB uzmanı titriyle anılan bu Sarkozy-Merkel imitasyonlarının, her iki taraftan kararlılık açıklamalarının geldiği şu günlerde, hükümeti “AB perspektifinden uzaklaşmakla” itham ederken nasıl oluyor da yüzleri kızarmıyor?
Haklısınız, zekâmıza hakaret eden aynı çelişik mantığa ve pişkinliğe, bugünkü bürokratik darbe girişiminin en önemli nedenlerinden olan Çözüm Süreci öncesinde ve sonrasında da şahit olduk.
İlk kez bir Cumhuriyet hükümeti, onca siyasi riski ve muhalefetin milliyetçi kamuoyunu tahrik etmeye yönelik provokasyonlarını göze alarak “barış” diyebildi.
Buna karşılık olarak Öcalan, BDP ve hatta Kandil’in uzlaşmaz bazı isimleri de bu sürece ikna oldular.
Neticede bir yıldır tek bir canımızı yitirmedik, inşallah devam da edecek.
Aynı isimler ve çevreler tıpkı AB sürecinde olduğu gibi, yıllardır Kürt sorununa “siyasal çözüm, müzakere” dedikleri hâlde âdeta örgütün yeniden savaş kararı alması için uzlaşı noktalarını dinamitliyorlar. Hatta bu kirli ve riyakâr amaç uğruna, bir yandan Kürtlere göz kırparken, diğer yandan da “rehberiniz Öcalan mı” provokasyonlarından medet uman Cemaat’in medyasına omuz veriyorlar.
Aynen Türkiye’nin üyelik yolundaki iradesine ikna olan AB’ye “inanmayın bunlara” dedikleri gibi, hükümetin kararlı barış perspektifini tanıyan Egemen Kürt siyasal hareketine de “hani bağımsız devlet kuracaktınız, niye kırıntılara fit oldunuz” diyorlar.
Dertleri günleri AB ile ilişkilerin bozulması, barışın sekteye uğraması... Sonrasında da, kısmen yakalanan refahı ve barışı kaybedecek Türklerin-Kürtlerin keskinleşen çelişkileri üzerinden siyasal iktidarla olan husumetlerinin hesabını görme hayali.
Sevgili Murat Çiçek'in “Kurtla beraber kuzuyu boğup sonra oturup çobanla ağlayanlar” tasviri, yüzlerine AB ve barış maskesi taktıkları halde Türklere, Kürtlere, barışa, entegrasyona… düşmanlıkları gün gibi sırıtan bu “uzmanların” pürmelalini ne güzel özetliyor değil mi?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Konser iptalleri baydı
2.06.2022 - Elçiye zeval olmaz
17.05.2021 - 31 Mart’ta Binali Bey’e verdim, bu kez oyum...
11.05.2019 - Ekrem Bey size soruyorum ama cevabı Murat Bey’den bekliyorum
10.05.2019 - Sınırları aşmak
6.05.2019 - Pardon, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı olmayan belediye mi var?
1.05.2019 - Yine ne varsa Atatürk de var!
29.04.2019 - Kılıçdaroğlu’na yumruk!
22.04.2019 - Erdoğan’ın yükü
17.04.2019 - Bu saatten sonra...
8.02.2019
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYADevlet, Komün ve Demokratik Sosyalizmin İnşası; Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu... 14.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları





















































Hüseyin ÜNLÜ
Anıl ÇEÇEN hoca Kürtlerin içindeki ırkçılığa, Türklerin Kürtleştirilmesine dikkat çekiyor.AKP iktidarı isteseydi bugün KÜRT bölgelerinde katliamlar olurdu ama hükümet her zaman sağduyulu aklıselim davranmıştır.Füze atalım derken Pkk ya karşı kızgınlığın bir ifadesidir.Devletin sivillere saldırdığı tarihte hiç olmamıştır.Ferdi olaylarıda devlete mal etmek provokotörlüktür. Belliki PKK ile elele kolkola gezdiğin günler aklına geldi. Ama sen bağlı bulunduğun gruplarıda sattın bölücülük yapma!
Ad Soyad Giriniz...
üniversitede hoca olmasıi ruh hastası olmadığı anlamına gelmez