Mücahit BİLİCİ
En sevdiğim kısmıdır bir kitabın ve tüm sözlerin: “Herşey helak olucudur, Ona bakan yüzü müstesna.” Eflatunî bir rengi var bu işaretin. Şöyle de okuyanlar var: “Herşey helak olucudur, Onun yüzü hariç”. Ben burada hariç tutulan şeyi “onun yüzü” değil herşeyin “ona bakan yüzü” olarak okumaya meyilliyim. Yine de çok farketmiyor. İkincilerin toplamı birinciyi veriyor. Ayrıca yüz garip birşeydir. Ona bakan ile bakılanı birleştiren, bir yapan bir şeydir. Yüz karşılaşma zeminidir. Yüz bakmanın ve bakılmanın, vecih ise teveccühün insandaki izidir. Yüz bahsi derindir. Şimdi girsek çıkamayız. O yüzden yüzü sadece yüzünden okuyup buradaki konumuza dönelim.
Peki yüzlerin dönük olduğu ve herşeyin ona bakan bir yüzü olduğu söylenen O kimdir? Onu her kültürün ve her vicdanın ferasetine bırakmalı. Zaten başka yerde bulunamayan, sadece oradan erişime açık bir referans O. İslamda adına Allah deniliyor. Google’layınca God veya Good gibi tercümeleri de var. Onu İslamın kıskanç putu suretinde fehmetmeye yatkın olanlar vardır. Ama ehil olanlar bilir uluhiyet hayrın başka adıdır.
Peki hayr veya iyilik deyince ne anlamalıyız? Bunun içinde neler var? Çok şey var. Bir tanesini zikredelim: rahm yani şefkat. Şefkat sevgiden fazlasıdır. Evet, insan kendini sever. Şefkat için şunu diyebiliriz: kendi’ye sarfedilen sevginin kendi’nin dışına da sarfedilebilmesi. Rahm veya şefkat sevginin senden taşmasıdır. Bir başka versiyonuyla ifade edersek anne olmaktır. Kendi dışındakini kendinden bilebilmek. Dışında da kendini bulabilmek. Bir yakınlık selidir şefkat.
Kurumuş kalpleri ıslatmak için sıvılaşmış dinler iyiliğin bu biçimine rahm kastıyla sevgi diyebilir. Sınır tanımayan sufiler buna aşk demiş. Dünyevileşmiş dinler buna dayanışma, kırıksızlık-sınıfsızlık adını vermişler. Hepsinde amaç, iyi’yi sınırlardan azad etmektir. Hakiki bir imanda insan kainatla bir olur, bütün kainatı bedeni gibi görür. Kendi ise o vücudun bilincidir. Sönmemek ister. Zira iman varlıktaki tüm yabancılıkların üstesinden gelinip eve varılması, rahm-i mader’e dönülmesi, insanın külliyet (totalite) kesbetmesidir.
İman güven vermek ve güven almak hali ise insanın ulaşmak istediği ütopyası insanın en savunmasız halinde en korunaklı olduğu yerdir. İnsanın doğarken kaybedip de hayatı boyunca bulmak istediği şey, kendini bulmak istediği yerdir. İman insanın güven arayışıdır. Hayr denizinde yüzmeyi ima eden şeylerin hepsi iman tesis etme biçimleridir: Çocuk isen elele tutuşmak, büyük isen omuz omuza vermek, belalara karşı dayanışmak, aşık isen sevişmek, huzur veren bir hatırlamak, düşman isen barışmak, yad isen bilişmek, tutamaksız isen umut etmek… Hepsinde insan kendinden öteye varmak ister. Onu tutacak birşeye tutunmak ister.
Düşünsenize, güvende olmak zaman heyelanında tutunduğunuzda elinizde kalmayacak herşeye tutunmaktır. Ona, yani hayra bakan yüzüdür helak olmayan. Zaman denilen büyük çözülüşte elde kalan şeydir tutunmaya değer olan. Geçicilik içinde baki olanı aramak düşüncesi bu tutunmanın formülasyonlarından sadece biridir. Bir ölüye Allah’ın rahmeti formunda beka duası etmekten veya cennet denilen lüks konutu dilemekten çekinenler bile “devri daim olsun” gibi veya “anısı sonsuza dek yaşayacak” gibi formüllerle hiçleşmenin karşısına ebediyeti çıkarmak zorundadır. İnsan boşuna değildir. Olmamalı.
İnsan öldüğünde bile hayalleri, projeleri, süreçleri devam etmek ister gibidir. İnsanın fenası (gelip geçiciliği), insan kalbinin köksalmışlığı ile çatışır. İnsanın bekası, kalıcılığı iyiliği ölçüsündedir. Kendi dışına akmasa, bir anlama dönüşmese, insan bir hiçtir. Bir hayvan olarak bile dengeyi bozan bir canlı, insan. Etrafa verdiği zararı verdiği faydadan daha fazla. Bu kadar çiğ bir canlıyı özel kılan nedir? Tam da soru budur. İnsan erken doğduğu gibi (zira Lacan gibi nice zatların dediği gibi prematüre bir varlıktır, insanın ölümü de insana hep erken gelmiştir, beklenmedik, zamansız.
Peki insandan geriye kalan nedir?
Hayırla yad edilmek. Sevgi, saygı, ilgi gibi insanın uğruna çırpındığı herşey nihayetinde bir hatıraya dönüşüyor. İnsandan geriye hatırası kalıyor. İnsanın hatırası derken bunu ünlülerin hatıra defteri olarak düşünmemeli. Hatıra odur ki halk bilmese de Hak bilir, balık görmese de Halık görür.
Ölümlü bir varlık olan insanın beka bulup ebediyeti kazanması sadece iyi olana niyet etmesiyle mümkün. İnsan gelip geçiyor. Belki varlıkta sırasını savuşturuyor. İnsan denilen bu kırılgan varlıktan geriye kalan şey hoş bir sada, hatırlanası bir iz, nezaketli bir jestten ibarettir.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
25.07.2025
22.07.2025
10.07.2025
1.07.2025
28.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
21.05.2025
11.05.2025