Mücahit BİLİCİ
Düşünün ki dünyada bir tane daha Yunus Emre var ve bizim bundan haberimiz yok. Sadece habersiz değilmişiz, habersiz bırakılmışız. Hakikati dile getirdiği için konuştuğu dile letafet katan Yunus Emre’nin hakikati, acaba başka dilde konuşulsaydı, o dil de latif olur muydu? Eğer dili Kürtçe olsaydı, Yunus Emre’nin de adı Feqiyê Teyran olur muydu? Olurdu ama izin verilmemiş. Geçen günkü yazımda “suyla güreşip, onu dile getiren bu adamı acaba niye tanımıyoruz” diye sormuştum. Evet, hakikate ihanet edilmiş.
İnsanlığı kendisinden mahrum bıraktığımız bu zatı, hem de kolaya kaçarak, tanıyalım: Feqiyê Teyran, Kürdistan’ın Yunus Emre’sidir. Hakikatin bile millileştirilmesine alışmışlara ancak milli bir hakikatle benzerliği üzerinden tarif etmek zorunda kaldığımız bu hak aşığı, Hz. Süleyman gibi, kuşların dostudur. İddiasız bir öğrenicidir. Feqi’dir çünkü öğrenmekten mezuniyete kendisini terfi etmek istememiş, kâinat kadar büyük bir cevap karşısında mütevazı bir soru olarak kalmayı tercih etmiştir. Feqi’nin, yani öğrenicinin kuşlarla (Teyran) yakınlığından ise rivayetlere göre Attar’ınSimurg’u sorumludur.
Feqiyê Teyran Müküs’ludur (Van, Bahçesaray). 16. yüzyılın sonları ve 17. yüzyılın başlarında yaşamış, su gibi berrak bir “hakk” ozanı ve şeffaf bir hakikat kâşifidir. Varlıkla arkadaş olmuş, vücutta vahdet yolunu seçmiş bir kâinat yolcusu olarak eserler vermiştir. Destanvari hayatını şiir etmiştir. İnsan kalbi ile suyun şırıltısı arasındaki mesafeyi şiirleriyle kapatmış bu vahdet tercümanının dile getirip konuştuğu su ise Botan Nehridir. Onun o su gibi aziz “Ey Av û Av” şiirini düzyazı olarak özetleyerek bu gazete sütununa sığdırmaya çalışmıştım. Her satırında hikmet ve irfan dizili bir şiire bunu yapmamalı. Fakat benimkisi basit bir ihbarcılıktır. Zira bu sütundan o şiire ve o şaire bakmaya bir çağrıdır.
Mezar taşı (şahidesi) Bitlis’in Hîzan ilçesinin Şandis (Dayılar) köyünde geçen hafta bulunan Feqiyê Teyran hakkında daha geniş bilgi için klasik Kürt edebiyatı üzerine çalışan az araştırmacıdan biri olanM. Xalid Sadînî’nin Nûbihar Yayınları’ndan çıkan kitaplarına bakılabilir.
Hiç kimsenin su’ya sormadığı (sorsa akıldan düşeceği) soruyu sorarak, Feqi aslında fıtrattakidolaysızlığa iniyor. Hem nutkun hem de mantığın kapsama alanından çıkıp, niyetsiz taat eden ve varlığı zikir olan bir varlıkla konuşuyor. Zira su, cansız olmakla birlikte hem hayata kaynaklık etmesi hem de hayatın semptomu olan hareket özelliğine sahip olması dolayısıyla cansızların en canlısı, ayaksızların en güzel yürüyenidir. Böyle bir suyun direnci, onun dilini konuşabilen bu adama karşı kırılıyor ve su dile geliyor. Yani Feqi fıtrata inebildiği için su bilince çıkabiliyor. Yunus Emre’nindertli dolabı ile Feqiyê Teyran’ın aşk ile akan suyu “dili kalbe indir”ip Mevlana gibi dönenlerin hâl-dilini konuşuyorlar. Onlarınki bir inilti yahut bir şırıltı. Toprağı hor görmeyenlerin aşkları işte böyle logos’tan çıkmak iledir. Akla uğramadan kalp üzerinden konuşurlar. Konuşma orada bir inilti, bir çarpıntıdır.
Kimbilir, belki de Deleuze’ün kendini apartman balkonundan (“keşke toprak olsaydım” dercesine) atarken varmak istediği düzlük, varmaya muhtaç düşkün insanın hayat boyu varmak istediği yer; yani dil, akıl ve duyuları alınmış organsız bir bedenin bilinçten kopmuş kalp atışları ve fıtratın toprakvarî dolaysızlığıdır.
Natık olan, aşk ile dili kalbe indirebildiğinde, natık olmayan muhatabının aşkını da nutka çıkartıyor. Feqi’nin kalbinde su dile geliyor.
Twitter: @mucahitbilici
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
22.07.2025
10.07.2025
1.07.2025
28.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
21.05.2025
11.05.2025
4.05.2025