Serdar KAYA
Türkiye’deki Kürt direnişi, anlamlandırılması zor bir direniş değil. Dünyanın farklı yerlerinde, kendilerini ilgilendiren kararlar alan bir siyasi otoritenin meşruiyetini tanımayan, uygulamalarına karşı çıkan ve kendi kaderlerini tayin adına mücadele veren çok sayıda etnik grup var. Dahası, bu örnekler Türkiye’de bilinmiyor değil. Hatta, içlerinden bazıları geniş çapta sempatiyle karşılanıyor. İsrail’le mücadele eden Filistinliler ya da Çin’e direnen Uygurlar, bu çerçevede ilk akla gelen örnekler.
Burada sorulması gereken soru şu: Kürt direnişine şiddetle tepki gösterenler, konu Filistin ya da Doğu Türkistan olduğunda neden farklı bir tavır sergiliyorlar? Bir başka deyişle, ortada bu tavır farklılığını mazur gösterecek objektif bir gerekçe var mı?
İlgili direniş vakalarını karşılaştırdığımızda, bu soruya “Evet” cevabı vermek güçleşiyor. Şöyle ki, her üç vakada da, suç işleyen bir devlet ve hakları ihlal edilen otokton bir halk var. Her üç halkın mensupları da kimliklerine yönelik tehditler yaşıyor. Her üçünün de gençleri arasında, direniş örgütlerine katılanlar var. Bu örgütler, özgürlük ve bağımsızlık adına (sivillere de zarar veren) çeşitli terör eylemlerine başvurdular, başvuruyorlar.
Bu şartlar altında, Filistin ve Doğu Türkistan direnişlerini desteklerken, Kürt direnişine karşı çıkmak çok tutarlı görünmüyor. Zira böyle bir tavır, olsa olsa, Kürt direnişini objektif bir kriterle diğer iki vakadan ayrıştırabilmekle mümkün olabilir ki bu doğrultudaki çabalar da ikna edici olmaktan uzak.
Biz ve onlar
Bu gibi tutarsızlıklar, insanların olayları ancak sübjektif algılarının süzgecinden geçirdikten sonra değerlendirmeye başlamalarının bir sonucu. Dahası, kendi kendisine mesafe almayı başaramayan insanlar, objektif olamamakla kalmıyor ve eylemlerinden hareketle aktörleri değil, aktörlerin kimliklerinden hareketle eylemleri değerlendirmeye başlıyorlar.
Böyle bir süreç, korkunç eylemleri bile mazur görebilen, hatta zaman zaman bunları savunabilen bir insan tipi ortaya çıkarıyor. Aynı tipoloji, kendisini ait hissettiği kimliği taşıyan insanlar benzeri eylemlere maruz kaldığında ise, tepki gösteriyor.
Altı halk, altı trajedi
Türkiye halkının ilgi alanına giren bu üç vaka, zihinlerde üç trajediye karşılık geliyor. Ekseriyetle, Türkler, Türklerin, Filistinlilerin ve Uygurların, Kürtler ise, Kürtlerin, Filistinlilerin ve Uygurların trajedisi ile ilgililer. Hâlbuki ortada üç değil altı halk ve altı trajedi var. Ne var ki, biz-ve-onlar algısı,ötekinin acısını görmeyi engelliyor.
Şöyle ki, bir gerillanın Kürt davası adına şehrin orta yerinde bomba patlatması ile, bir intihar bombacısının Filistin davası adına bir süpermarketi havaya uçurması arasında pek bir fark yok. Her iki eylem türü de sivilleri katlediyor ve aynı türden trajedilere neden oluyor. Bu tür eylemlerin birini (sadece) özgürlük savaşı, diğerini ise (sadece) terörizm olarak nitelendirmek ise, ancak aktörlerin zihinlerdeki kimliklerinden hareketle değerlendirme yapmakla mümkün.
Benzeri bir durum, devletlerin eylemlerinin algılanış şekli için de geçerli. Örneğin, İsrail’in Filistinlilere yönelik politikaları Türkiye’de yaygın olarak “devlet terörü” olarak nitelendirilir. Hâlbuki Türkiye’nin Kürtlere yönelik politikaları, İsrail’inkilerden daha az sorunlu olmamıştır. Ama, buna rağmen, Türkiye’yi bu konuda İsrail’in yanına koymak (Türkiye’de) marjinal bir düşüncedir.
Bütün bunlar, “Türk”, “Kürt”, “İsrail”, “Türkiye” gibi (sadece zihinlerde varolan) kategoriler bazında düşünmenin bir sonucu. Bu şekilde düşünen ve konu Kürtler olduğunda en korkunç haberlere bile kayıtsız kalan bir insan hayal edelim. Bu kimsenin “vicdan”ını harekete geçirme adına yapılabilecek tek şey, zalimlere ve mazlumlara başka isimler vermektir. Zira, böyle bir kişi, “İsrail devletinin Filistinlileri asit kuyularına atarak öldürdüğü”nü ya da “Bir İsrail askerinin ‘ölü ele geçirilen’ bir FKÖ’lü kadına tecavüz ettiği”ni öğrenecek olsa, bir anda öfkeden deliye dönebilir.
Hâlbuki bu kişi, güneydoğudan gelen o haberleri Kürtlerle aynı anda izlemektedir. Ama lafa gelince “kardeş” olduğunu iddia ettiği Kürtlerin o anlarda neler hissettiklerini değil anlamaktan, merak etmekten bile acizdir.
Başörtüsü yasağı notu
İnsan, mazlumu olduğu eylemleri dahi, zaliminin kimliğinden hareketle değerlendirme eğilimindedir. Örneğin, Türkiye’deki başörtüsü yasağı (sadece Cumhuriyet’in kurgu dünyasında varolan) “yedi düvel”ce uygulanıyor olsa, bugün bir “Kahraman Türk PKK’sı”ndan bahsediyor olurduk.Zalimi, eyleminden hareketle değerlendirebiliyor olsak, yine öyle olurdu!
Yazarlar
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya medyasına bıraksanız… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli tavır mı koydu? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolToplu iğne hikayesi 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014