İbrahim Kiras
Ana muhalefet partisinin kurultaylarına ilişkin davada çıkan mahkeme kararının olumlu sayılması gerektiğini söylemek lazım. Yalnızca muhalefet açısından değil, iktidar açısından da. Şunun için: 2023’te Özgür Özel’in genel başkan seçildiği CHP kurultayının iptali talebiyle iki yıl sonra açılan davanın hukuki zeminde bir anlamı bulunmuyor.
Siyasi partilerin kongre süreçleri ilçe seçim kurullarının gözetimi altında gerçekleştirilir. Nihai olarak YSK onay verir. Usul yönünden bir hata veya eksiklik yoksa kongre sonuçları resmileşir. Dava konusu olan CHP kurultayının sonuçlarına ilişkin o dönemde itirazda bulunuldu, YSK toplanıp itirazları değerlendirdi ve kongrenin geçerli olduğuna hükmetti.
Dolayısıyla bilahare ortaya atılan birtakım iddialar üzerinden biri asliye hukukta, diğeri ağır ceza mahkemesinde olmak üzere açılan -ve daha sonra birleştirilen- davaların yasal ve anayasal zemini yok. Çünkü Türkiye’nin anayasal düzeninde hükümleri kesin ve temyize kapalı olan iki yüksek yargı kurumundan biri Yüksek Seçim Kurulu, diğeri Anayasa Mahkemesi.
Anayasamız herhangi bir siyasi parti kurultayının iptali için herhangi bir mahkemede dava açılmasına izin vermiyor. Söz konusu davaların buna rağmen açılmış olması YSK’nın anayasal yetkisini tanımamak demek. Keza konu hakkında AYM’nin kararı da var, o da tanınmadı.
Demek ki buradaki asıl problem CHP kurultayında ne olup bittiği değil, yargının bu konuya dahil olma şeklidir. CHP kurultayının değil, yargının tutumunun tartışılması gerekiyordu geçen süre boyunca. (Çünkü hukukta “usul esasa mukaddemdir.”) Bu husus pek tartışılmadı maalesef. Tartışılmadı yerine tartışılamadı demek lazım aslında. Niye tartışılamadığı malum: Siyasi beklentiler.
Ancak iktidar kanadının hukukçuları da işin bu tarafıyla pek ilgilenmedi. Yapılan işin yanlış olduğunu söylemedi. Oysa hukukçunun işi önündeki meselenin hukuki tarafıyla ilgilenmek olmalı. Siyaset yapan hukukçu da mensup olduğu siyasete bu yönüyle katkıda bulunmak durumunda. Hukuk binası yıkılırsa herkesin enkaz altında kalacağını hatırlatmak bu kişilere düşer.
AK Parti kanadından bu hassasiyeti gösteren, dolaylı olarak kendi partisini de uyaran az sayıda isimden biri hukukçu Recep Özel’di. İktidar partisinin YSK’daki temsilcisi olan Özel şunu söylüyordu: “YSK kararını asliye ceza mahkemesi veya ağır ceza mahkemesi bozamaz, bozmamalı, böyle bir şey olamaz. Eğer bozarsa bütün sistem allak bullak olur. Siyasi partilerin davalarında, kongrelerinde ‘yok hükmünde kabul edilmesi’ gibi bir karar görülmüş bir şey değil.”
Hukuk binasının yıkılmasının herkesi ilgilendirecek sonuçları bir yana, siyasetin yargı eli ile dizayn edilmek istendiğini gösteren bir tablo da iktidarın lehine bir sonuç üretemez. Her konuya kısa vadede bir kâr elde etme yaklaşımıyla bakan siyaset anlayışı ne kısa vadede ne de uzun vadede kâr elde edemez aslında.
Geçenlerde de yazmıştım, tekrarlayacağım: Meselenin hukuki boyutu ve bununla ilgili sakıncaları yanında siyasi boyutu ve siyasi sakıncaları da önem taşıyor. Dolayısıyla gelişmeleri bu zaviyeden de değerlendirmek gerekiyor.
İktidar çevreleri “Biz bu işin içinde değiliz, bu yargının konusu” deseler de son yıllarda iktidar partisinin siyaset stratejileri içinde muhalefeti bölme fikrinin küskün seçmeni geri kazanma çabasının önüne geçtiği bir gerçek. Kazanmaya değil, karşı tarafa kaybettirmeye yönelik bir strateji bu. Geçmişte işe yaradığı da doğru. Ancak iktidar partisinin oy oranının yüzde otuz bandına oturmuş göründüğü bir süreçte böyle bir siyaset tarzının ne ölçüde işe yarayacağı ayrıca hesaplanmalı.
Belki de AK Parti içinden gelen cılız itirazlar da böyle bir hesaba dayanıyor. Diğer yandan, kongre iptali gibi bir kararın siyasi sonuçları itibarıyla CHP’de bölünmeye yol açacağı, şimdiki parti yönetiminin yeni bir partiyle siyasi mücadeleye devam etmek zorunda kalacağı bellidir. Ekrem İmamoğlu-Özgür Özel ikilisinin CHP’nin belirli bazı yüklerinden kurtulmuş yeni bir partiyle daha geniş kitlelere ulaşıp daha büyük bir başarı kazanabileceği hesaplanmıştır belki de. Kim bilir!
CHP yönetiminin yargı eliyle değiştirilmesi muhalif kitleyi motive edecek ve toplumdaki muhalif enerjiyi büyütecek bir toplumsal atmosfer de doğurabilirdi. Bu bakımdan mahkeme kararının iktidar partisi açısından da olumlu sayılması gerektiğini söyledim yazının başında.
Ancak bir yargı sürecine ilişkin olarak kimin hangi siyasi kazancı elde edeceği veya kimin hangi siyasi kayba uğrayacağını hesaplamak asıl yanlış olan. Siyaseti yargının konusu olmaktan çıkaramazsak bu yanlıştan herkes zarar görür. Et-tekrâru ahsen velev kâne yüz seksen: Hukuk binası yıkılırsa hepimiz enkaz altında kalırız.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTürkiye’de ekonomik planlama neden başarısız oldu? 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolReform olmadan ancak bu kadar 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni çete üretimi 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (1) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir Urfa ziyareti, bir dostluk hikayesi 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’de Kalıcı Barış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Açık Mektup... 22.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünUyumlu mu, uyumsuz mu? 22.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNeşe’nin kapsayıcılık sorunu… 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze’nin Z raporu: Daha yazılmadı! 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAraştırmalar ne diyor; toplum güçlü bir lider mi arıyor, yoksa adil bir kahraman mı? 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAdalet yoksa devlette çürüme kaçınılmazdır 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTIKANMA VE TAHAMÜLSÜZLÜK… 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHapiste yedi ay sonra İmamoğlu… 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.10.2025
7.10.2025
2.10.2025
30.09.2025
28.09.2025
18.09.2025
11.09.2025
9.09.2025
6.09.2025
4.09.2025