Serdar KAYA
“Bir yaratıcının varlığına inanıyorum” diyen bir insan, tam olarak ne demek istiyor? Daha basit bir ifadeyle: İnanç kelimesinin anlamı ne? Lügatimizde böyle bir kelime neden var? Bu kavram, zihnimizde nasıl bir karşılığa sahip?
Bir fikir edinme adına aynı cümleyi benzeri diğer ifadelerle yeniden kuralım:
(1) “Bir yaratıcının varolduğunu tahmin ediyorum”;
(2) “Bir yaratıcının varolduğunu zannediyorum”;
(3) “Bir yaratıcının varolduğunu düşünüyorum”;
(4) “Bir yaratıcının varolduğunu biliyorum”.
Şayet inanç kelimesi gerçekten anlamlıysa, “Bir yaratıcının varlığına inanıyorum” cümlesinin yukarıdaki dört cümleden farklı bir mana ifade etmesi ve dolayısıyla da, yukarıdaki dört cümlenin hiçbiri tarafından tam olarak karşılanamaması gerekir. Eğer ortada böyle bir farklı mana yoksa, inanç diye bir şey de (en azından bizim için) aslında yok demektir. Bu durumda da, ya inanç diye bir şeyin hiçbir zaman varolmadığına ya da geçmişte bir tarihte varolmuşsa bile artık bir mefhum olarak zihinlerde bir karşılığının bulunmadığına hükmedilebilir.
Modernite
Modern zihin, tahmin etmek, zannetmek, düşünmek ve bilmek gibi kavramları kolaylıkla anlayabiliyor ve birbirlerinden ayrıştırabiliyor. Hatta, modern anlayışın bu kavramlar arasında bir hiyerarşiyi beraberinde getirdiğini söylemek de mümkün. Hiyerarşinin zirvesinde bilmek (ya da bilgi) var. Tahmin, zan ve düşünceler ise, (yeterince sınanmadıkları veya sübjektif oldukları için) hiyerarşinin alt seviyelerinde yer alıyor.
İnancın ise, modern çerçevenin içinde herhangi bir yeri dahi yok. Ancak, bu, modernitenin inancı küçümsemesi ya da dışlamak istemesinden ileri gelmiyor. Modernite, inancı, bu dört kavram (ya da benzerleri) arasından ayrıştırmaya ve inanç için müstakil bir tanım yapmaya müsait bir anlam dünyasına baştan sahip değil. Dolayısıyla da, modern insan kendisini inançlı addetse dahi (sözgelimi)bir yaratıcının varolduğuna inanmak ile bir yaratıcının varolduğunu düşünmek arasındaki farkı görebilecek bir zihinsel altyapıdan yoksun. Bu durumun en ironik sonucu, modernitenin iman yoksunu milyonlarca “inançlı” insan üretmiş olması.
İmansız inançlılar
Modernite öncesine baktığımızda, pek çok din ve inancın şu ya da bu şekilde mistisizmle iç içe olduğunu ve bu mistisizmi, maddi varlığın üzerinde (meta-) addettiğini görüyoruz. İlgili dönemde, inanç kavramını bu mistisizmden bağımsız düşünmek pek mümkün değil. Dış dünyadan ziyade (matter) o dünyayı algılayan zihne (mind) odaklanan, varlığı sadece varlığın kendisine bakarak değil sezgilerle de anlamlandıran, hatta insan zihnini doğa kanunlarını esnetebilecek ya da askıya alabilecek yetide gören bir mistisizm, bütün bunları güçlü bir inançla ilişkilendiriyor ve inanç mefhumunun kendisini de zaten bu çerçevede anlamlandırıyor.
Günümüzün “inançlı”ları ise, geçmişe dair kavramları modernitenin kalıplarıyla anlamlandırma eğilimindeler. (Hatta, ilginçtir, moderniteye söylem bazında şiddetli tepkiler verenler dahi bu noktada çok farklı değil gibiler.) Türkiye özelinde, vahyin doğruluğunu bilimsel olarak test edebileceğini iddia eden ilahiyatçılar da, kutsal kitabın semavi niteliğini çeşitli numerolojilerle ispat etmeye çalışanhurufiler de, İslam’ın bir akıl-mantık dini olduğunu iddia eden (ya da en azından mantığa uygunluğunu vurgulayan) neo-mutezililer de, modern bir dinin misyonerliğini yapıyorlar.
Hâlbuki kutsal metinlere baktığımızda, sadece akıl ve mantıklarıyla hareket eden karakterler görmüyoruz. Bir çocuğu öldüren ilm-i ledün sahibi bir kul ya da gördüğü rüya üzerine oğlunu boğazlamaya kalkan bir baba, kutsal metinlerde kendine yer bulabiliyor ve övgüyle anılabiliyor. Bu gibi fiilleri akılla, mantıkla ya da modernitenin yücelttiği herhangi bir başka değerle açıklayabilmek pek kolay değil.
Bu fiillerin akıl dışı olduğu söylenebilir; farklı bir rasyonalitenin ürünü olduğu iddia edilebilir; ya da, doğaüstüne dair her türlü atfın yapısı gereği insan aklının üzerinde (supra-rational) olacağı, inancın da zaten tam da böyle bir şey olduğu öne sürülebilir. Kutsal metinler, bu gibi farklı yaklaşımlardan hareketle inkâr, tevil ya da tefsir edilebilir. Ancak, hiçbir durumda, bu metinlerden bir akıl-mantık dini portresi çıkmaz. Bunu çıkaranlar, İslam dinini ait olmadığı bir kulvarda yarışa sokuyor gibiler.
twitter.com/derinsular
Yazarlar
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya medyasına bıraksanız… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli tavır mı koydu? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolToplu iğne hikayesi 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014