Serdar KAYA
Eşitsizlik, tepki doğurur ve tepki biriktirir. Zira, insanlar ikincil bir konuma itilmekten, boyun eğdirilmekten ve sistemli olarak aşağılanmaktan hoşlanmazlar. Başka ülkelerdeki başka azınlıklardan daha iyi durumda olmak, onlara sonsuza dek teselli sunmaz. Dolayısıyla, şartları kısmen de olsa kendi lehlerine değiştirmeyi mümkün gördükleri an harekete geçerler. Bu sürecin uluslararası bir boyuta da sahip olduğu ve dışarıdan destek gördüğü durumlar da nadir değildir.
Bütün bu temel özellikler, Osmanlı Hıristiyanlarının özgürlük mücadeleleri için de geçerlidir. Bu mücadelelerde, milliyetçilik nispeten yerel ve seküler bir yol gösterici durumundadır.Uluslararası boyutta ise, Avrupalı ülkelerin din eksenli eşitsizlikleri ortadan kaldırma adına Osmanlı Devleti’nin iç işlerine müdahale etmeleri sözkonusudur. Bu müdahalelerin temelinde, Osmanlı hukukunun gayrımüslimlere yönelik sistemli ayrımcılığını ortadan kaldırma çabası vardır.
Batılıların gerek Osmanlı Hıristiyanlarına olan dinî yakınlıkları gerekse siyasi çıkarları ile açıklanabilecek olan bu müdahaleler, büyük ölçüde Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki güncel ilişkileri andırır. Konunun merkezinde, daha eşitlikçi bir sosyal yapıyı temin etme adına Osmanlı Devleti’ni reforma zorlamak vardır. Ne var ki, bu konuda son derece gönülsüz olan ve ilgili telkin ve baskılara onyıllarca direnen Osmanlı Devleti, dönem dönem bazı değişikliklere gitse de, kerhen yapılan bu değişiklikler hep kâğıt üzerinde kalır. Tanzimat (1839) ve Islahat (1856) fermanları gibi Türkiye’de daha çok “kötü gidişatı düzeltme adına yapılan yenilikler” olarak sunulan düzenlemelerin asıl bağlamı budur. Asıl konu, millet-i hâkime ile millet-i mahkûmenin eşit olup olmayacağıdır. Zira, benzeri diğer örneklerde olduğu gibi, kendilerini üstün addedenler, hakir gördükleri ile eşit olmayı kabul edememektedirler.
Ahmet Cevdet Paşa’nın Islahat Fermanı’nın Müslüman halkın hissiyatı üzerindeki etkisine dair aktardıkları, bu konuda bir fikir verebilir. Paşa’nın (sadeleştirdiğim) ifadeleri şöyledir: “Bu Ferman’ın hükmünce Müslüman ve gayrımüslim teba kanun önünde tamamen eşit olmak lazım geldi. Bu ise ehl-i İslama pek ziyade dokundu. ... ‘Ehl-i İslam’a bu bir ağlayacak ve matem edecek gündür’ diye söylenmeye başladılar.”
Bazı sorular
1. Cumhuriyet tarihinin neredeyse tamamı boyunca laikler tarafından aşağılanan Türkiye dindarlarının, bu gerçekler ışığında gayrımüslimleri daha iyi anlayabilmeleri gerekmez mi? İslami kesimin sıklıkla atıfta bulunduğu “öz vatanında parya” ifadesi bir tek Müslüman dindarlar için mi geçerli? 1071’in çok öncesinden beri Anadolu’da yaşayan ve başka bir vatan bilmeyen insanların hassasiyetlerini de aynı çerçevede değerlendirmek gerekmez mi?
2. Antropolog Stephan Feuchtwang, 2004 yılında yayınlanan bir makalesinde, insanların bir tarihte yerleştikleri topraklarda eskiden başkalarının yaşadıklarını öğrendiklerinde dehşete kapıldıklarını ifade ediyor. Zira, bir zamanlar o topraklar üzerinde yaşayan ancak daha sonra yok olan ya da sürülen insanlar, sonradan gelenlerin o topraklara olan aidiyetlerini tartışılır kılıyorlar. 1071 öncesinde Anadolu’nun Rum ve Ermeni Hıristiyanların yurdu olduğu gerçeği, bugün Anadolu’da yaşamakta olan Müslümanlarda benzeri bir rahatsızlığa neden oluyor olabilir mi? Bu insanlar kendilerinin Orta Asya’dan gelen Türklerden ziyade, zaman içinde Müslümanlaşan gayrımüslimler olduklarını fark etseler, bu rahatsızlık bir parça şifa bulabilir mi?
3. Türkiye’de fetih kavramının sıklıkla vurgulanmasının nedeni, Anadolu’nun Türk yurdu olduğu argümanını ileri sürmeyi mümkün kılıyor olması olabilir mi? Fetih, bilinen tarihleri boyunca hep aynı toprak parçasında yaşamış olan insanlara, “Burası artık benim, çünkü kanımla aldım, verirsem de kanla veririm” demenin yolu mu?
4. Bir menkıbeye göre, günlerden bir gün, sadece tek bir gözü gören bir adam bir arsa satın alır. Çok mutludur. Ancak arsa o an dile gelir ve adama şöyle der: “Sen bu arsanın sadece tek gözü gören kırkıncı sahibisin. İki gözü gören sahiplerinin sayısını da var sen hesap et.” Herkese sabit bir milli kimlik ve her milli kimliğe bir köken efsanesi ve ana yurt uyduran milliyetçilik, insanları bir kara parçasına ait olmanın gerçek manasına yabancılaştırıyor olabilir mi?
twitter.com/derinsular
Yazarlar
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya medyasına bıraksanız… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli tavır mı koydu? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolToplu iğne hikayesi 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014