Serdar KAYA
I. Halife
Hz. Ebu Bekir‘in halifeliği sadece iki yıl üç ay sürdü. Bu dönemin üç temel sorunu vardı: (1) Onbinlerce takipçi bulan “yalancı peygamberler”in Medine’yi tehdit etmeye başlamaları, (2) Arabistan Yarımadası’nın farklı yerlerindeki çok sayıdaki müslüman kabilenin zekatlarını Medine’ye vermeyi reddetmesi, ve (3) bazı kabilelerin İslam’ı terk etmesi. Hz. Ebu Bekir, gayet kısa bir süre zarfında, Arabistan Yarımadası’nın tamamını başarılı bir şekilde Medine yönetimine konsolide etti. Bunu gerçekleştirir gerçekleştirmez de, ordularının yönünü kuzeye, devrin iki büyük gücü olan Bizans ve Sasani İmparatorluklarına çevirdi. (İlgili dönem için bkz: Önceki yazı)
Hz. Ebu Bekir, kuzeye doğru çok fazla mesafe kat edemeden hastalandı. Bunun üzerine, önde gelen bir grup müslüman ile bir araya geldi ve onlara kendisinin ardından halife olarak Hz. Ömer’i tavsiye etti. İlk başta Hz. Ömer’in sert mizacından çekinenler oldu ise de, bu tavsiye neticede kabul gördü ve Hz. Ebu Bekir’in öldüğü gün Hz. Ömer müslümanların biatlarını almaya başlarak ikinci halife oldu.
II. Halife
Hz. Ömer Dönemi’nde (634-644) müslümanlar azımsanamayacak başarılar elde ettiler. Örneğin, Emeviler döneminde (661-750) Atlas Okyanusu’ndan Asya içlerine kadar uzanacak olan büyük İslam imparatorluğunun topraklarının çoğu, bu on yıllık dönemde fethedildi. Bizans İmparatorluğu’nun topraklarının yarıdan fazlası, Sasani İmparatorluğu’nun topraklarının ise tamamına yakını Hz. Ömer döneminde müslümanların kontrolü altına girdi. Bu başarılarla doğru orantılı olarak refah seviyesi de yükseldi ve bir sonraki yüzyılda başlayıp 1258 yılındaki Moğol İstilası‘na kadar sürecek olan İslam’ın altın çağının temelleri atıldı.1
644 yılında Hz. Ömer (siyasi olmayan bir nedenle) suikaste uğradı ve ölümcül bir yara aldı. Bu beklenmedik gelişmenin ardından sadece üç gün yaşayabilecekti. Bu süre zarfında, Hz. Ömer’in isteğiyle, bir sonraki halifeyi seçmekle görevli bir şura toplandı.2 Bu şura, Hz. Ömer’in 3 Kasım 644 tarihindeki ölümünden sonra çalışmalarına devam etti ve 11 Kasım 644 tarihinde Hz. Osman, üçüncü halife oldu.
III. Halife
Hz. Osman dönemi (644-656), takriben 11 buçuk yıl sürdü. Ne var ki, nisbeten sakin geçen ilk beş-altı yılın ardından, halk arasındaki memnuniyetsizlikler ciddi karışıklıklara neden oldu. İktidara yönelik itirazların merkezinde, Hz. Osman’ın bütün önemli valiliklere kendi akrabalarını ataması ve bu şekilde devletin büyük ölçüdeÜmeyyeoğullarının kontrolüne geçmesi vardı. İlgili valilerin bir dizi adaletten uzak ve tarafgir uygulamaları ile birlikte, devlet yönetiminde kabileciliğin hakim olduğu yönündeki algılar iyice güçlendi. Bu dönemde fetihler de yavaşlamış ve bunun doğal bir sonucu olarak ekonomik sıkıntılar başgöstermişti. Bütün bunlara, kaynakların dağıtılmasındaki (merkeziyetçilikten doğan) kimi adaletsizlikler de eklenince, güçlü bir muhalefet ortaya çıktı.3
Bu muhalefetin talebi, yeni bir halifeydi. Ancak, Hz. Osman buna yanaşmadı ve muhalefeti teskin etme yoluna gitti. Kendisinin bu çerçevedeki çabaları arasında, eyaletlere müfettişler göndermesi, bütün eyalet valilerini Medine’ye çağırarak toplantılar yapması, kimi yeni atamalarda bulunması, halka çeşitli açıklamalar yaparak kimi yanlış anlaşılmaları gidermesi ve bir yandan özeleştirilerde de bulunarak bazı hatalar yaptığını halka itiraf etmesi sayılabilir. Hz. Osman’ın bu çabaları, her ne kadar zaman zaman tansiyonu düşürse de, kalıcı bir istikrar ortaya çıkaramadı. İyice yükselen muhalefet dalgası, neticede isyancıları Hz. Osman’ın evini kuşatmaya kadar götürdü. Haftalar süren kuşatmanın son günlerinde halife ve beraberindekilere su götürebilmek dahi mümkün olmadı.
Kuşatma, Hz. Osman’ın 17 Haziran 656 günü akşamı (rivayete göre, Kuran okumakta iken) öldürülmesi ile sona erdi. İsyancılar, öldürdükleri halifenin evini de yağmaladılar ve hatta bir süre cenazenin kaldırılmasına dahi engel oldular.
IV. Halife
İsyanlar, Hz. Osman’ın ölümünün ardından da devam etti. Hz. Ali, böyle bir ortamda (ve yine önde gelen müslümanların bir araya geldikleri bir toplantı sonucunda) halife seçildi. Ancak, takriben dört buçuk yıl sürecek olan halifeliği, ilk gününden itibaren, mevcut ihtilafların gölgesinde geçti. Dahası, bu dört buçuk sene boyunca, müslümanların birbirleriyle olan ihtilafları, savaş meydanlarına taşındı. Birinci Fitne Dönemi olarak anılan ve üç büyük savaşın sığdığı bu dört buçuk yıllık dönemde, onbinlerce müslüman birbirini öldürdü.
[SONRAKİ YAZI: Birinci Fitne. 656 ila 661 yılları arasındaki kanlı dönem.]
–––––
1 Bu gelişmeler aynı zamanda bir kehanetin de gerçekleşmesi olarak görüldü. Zira, Hz. Muhammed, kendisine sadece bir avuç insanın inandığı bir dönemde, bunun yaşanacağını söylemişti.
2 İlgiyi şuraya katılanlar, aşere-i mübeşşereden o gün itibariyle hayatta olan yedi kişiydi. Ancak, burada daha da önemli olan, Hz. Ömer’in, bu yedi kişiden biri olan Said bin Zeyd’i, kendi akrabası olduğu için şuraya dahil etmemesiydi. Geriye kalan altı kişiye ek olarak, kendi oğlu Abdullah‘ın ise, halife seçilmemesi şartıyla şurada yer almasını istemişti. 680 yılından itibaren yaşananlar hatırlanacak olursa, Hz. Ömer’in bu hassasiyetinin ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılabilir.
3 Daha spesifik olarak da, Hz. Osman’ın, ekonomik adaletsizlikleri dile getiren Ebu Zerr’i Rebeze’ye sürdürmesi ya da içki içtiği ve hatta sarhoş olarak namaz kıldırdığı ortaya çıkan (anne bir kardeşi) Kufe Valisi Velid bin Ukbe’yi cezalandırmakta başlangıçta isteksiz davranması sayılabilir.
–––––
Harita: Hz. Ömer’in öldüğü 3 Kasım 644 tarihi itibariyle İslam devletinin sınırları.
Yazı arşivi: İslam ve Dindarlık konulu diğer yazılar

http://serbestiyet.com/muslumanlar-arasindaki-ihtilaflarin-derinlesmesi/
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Resmin Yunus Emre'siydi, İbrahim Balaban
9.06.2019 - AFFET BİZİ YAVRUM
17.06.2018 - Biz Bir Toplum Değiliz
6.04.2015 - Charlie Hebdo Katliamı (5): 2005 karikatür krizi
23.03.2015 - Charlie Hebdo Katliamı (4): Hasan, Türkiye ve Kemal
16.03.2015 - Charlie Hebdo Katliamı (2): İslam ve Batı
20.01.2015 - Charlie Hebdo Katliamı (1): Avrofobi
15.01.2015 - Amerika’yı kim keşfetti?
17.11.2014 - Türk gibi düşün: Merak değil nefret et
1.10.2014 - 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi’ne dair notlar
12.08.2014
Yazarlar
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya medyasına bıraksanız… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli tavır mı koydu? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolToplu iğne hikayesi 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları






































lucy
sayin murat belge harika bir yazi yanliz benim ve benimgibi o munferit pazargunki devlet eliile hazirlandigi icisleribakaninin kin nefret ve kana kan isteyen konusmasini dinledikten sonra tayip beyin olayi destekleyip memleketinde zaten kesile surule bir avuckalmis ermeniye gozdagi vermesini gorenler artik turkiyenin zavalli bir ucuncudunya ulkesinin heran katliam yapmaya hazir bekledigine inaniyor yazik sizlergibi bir avuc kalmis gercek demokrat ve saygideger akademisyenlerinde bedel odedigi