Sezin ÖNEY
İşte yeni Türkiye; tek parti ve propagandalarla oluşturulan yalan bir dünyanın gerçekliğinin yaşandığı bir ülke.
Acıklı.
Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın, AB’yi “psikolojik sorunlu” olmakla suçladığı basın açıklamasını dinliyorum.
Acaba, psikolojik sorunlu olan kim, neresi, nerenin siyaseti merak ediyorum.
Özellikle, yargı konusunda Türkiye’yi yerden yere vuran raporun değiştirilmesi için verilen çabalar sonuçsuz kalınca, Ankara’da klasik yöntemlere başvuruluyor.
“Resmen tanımadığımız bir ülkenin, Türkiye’nin son derece yolunda giden AB üyeliği sürecine taş koyma çabalarının sonucu, işte bu rapor. Ruh sağlığını yitirmiş bir Avrupa sözkonusu” minvalinde ifadeler...
Dünya Ruh Sağlığı günü olan 10 Ekim’de çok manidar açıklamalar bunlar.
Bu zırvalara, söyleyenlerin kendi de inanıyor mu merak ediyorum.
Sovyetik dönemdeki propagandaları andıran söylemler bunlar.
Bu yaz, Almanya’dan genç bir akademisyenle, bir siyaset bilimci ile tanıştım. Ankara’dan, Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği bir geziden yeni dönmüştü.
Gezi, “19. yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu ve günümüz Türkiye’si” gibi ana temalara odaklıydı.
Almanyalı doktora adaylarına, bu konularda, devlet bütçesinden bir gezi düzenlemenin sizce ne anlamı olabilir?
Elbette, “Ermeni Soykırımı olmadı, mağdur olan Türklerdir” demek. Üstelik de, bu propagandayı, Almanya’dan, soykırım konusunda, geçmişin ağır yükü nedeniyle ciddi bir manevi baskının, toplumsal bir tabunun eğitim yoluyla vicdanlara yüklendiği bir ülkenin öğrencilerine yapmak nasıl mantığın eseri?
Başbakan Erdoğan, Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’in haftasonu verdiği barışçı mesajlara, kısa ve net bir cevap vermiş oldu şu sözleriyle; “Ölen terörist için ağlamadık ağlamayız. Birileri memnun olsun diye onların istediği gibi konuşmayız”.
Erdoğan’ın tavrını bir sürü derin analizle yorumlamaya gerek yok. “Kürt meselesini, istediğim zaman, bana uygun olduğu şekliyle, ben çözerim, benim isteğim ve yöntemim dışında bu konuda çözüm getirmeye çalışanı da bir şekilde alt ederim.”
Kentsel dönüşüm projesi, yerel seçimlerin öne alınması ve özellikle AKP’nin oy potansiyelini arttıracak “13 yeni büyükşehir gibi” idari düzenlemeler, hep müthiş siyasi kudret gösterileri.
Kentsel dönüşüm sürecinde, TOKİ ve işbirliği yapılacak müteahhitler yoluyla oluşacak, yasal yolsuzluk çarkını düşünmek bile istemiyorum.
Özel mülkiyet hakkı, devletin, “deprem riski” bahanesine sığınıp malınızı elinizden alabilme yetkisiyle ortadan kalkıyor.
En trajikomiği de, deprem gibi son derece ciddi bir tehdide karşı, bu kadar zaman doğru düzgün hiçbir proje üretilmezken, şimdi bu tehlike bir kamuflaj vesilesi olarak bir de böyle bir politikaya alet ediliyor. İnşaat gibi en hızlı istihdam yaratan sektörün pompaladığı enerji ile ekonomi dönecek, zorla borçlanmaya itilen mülk sahipleri, TOKİ’ye mecbur kalacak.
Zor birkaç 10 yıl bekliyor Türkiye’yi bu güç ve iktidar hırsı yüzünden.
Başbakan Erdoğan’ın, “Okullarda Kürtçe anadil olsun diyorlar. Böyle bir hakkınız yok. Resmî dilimiz Türkçedir “ sözleri de, aslında tüm Türkiye vatandaşlarının, hak ve özgürlüklerden ne anlaması gerektiğini ortaya koyuyor.
Bir kere, seçmeli ders ve Kürtçe savunma konusu, henüz pratikte doğru düzgün işleyen, eksiksiz kusursuz uygulamalar hiç değil. Öte yandan, “verdiğim hakla yetin ve şükret” anlayışı da, demokrasiyle uzaktan yakından alakası olan bir yaklaşım değil.
Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün (DİSA), yeni yayımlanan “Anadili Temelli, Çokdilli ve Çokdiyalektli Dinamik Eğitim” raporu gibi çalışmalar da olmasa, Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde, Türkiye ile ilgili derin bir depresyona düşmemek işten değil.
Raporun açıklandığı, 6 ekimdeki toplantıda, akademisyen Vahap Coşkun, Türkiye’de anadilde eğitimin yokluğunun yol açtığı sıkıntıları, “iletişimsizlik, öğrencilerin damgalanması, anadillerine yabancılaşmaları, aile ve arkadaşlarıyla diyalog kuramamaları” olarak sıralamış. Ben, maalesef bu toplantıya, DİSA’nın davetini alma şansına rağmen katılamadım ama bağımsız, yerel haber ağı BİAnet’in haberinden, gene proje ekibinde yer alan, Şeref Derince’nin de şöyle dediğini takip ettim;
Derince, “Anadilde eğitim” denince tekdilli (Kürtçe) eğitim talep ediliyormuş gibi bir algı oluştuğunu, dolayısıyla raporda “anadili temelli çokdilli eğitim” ifadesinin kullanıldığını, burada kastedilenin egemen dil olan Türkçe ve Kürtçenin birlikte öğrenilmesi olduğunu” belirtmiş.
Raporun, ana fikirleri ise, DİSA ekibi tarafından şöyle özetlenmiş;
“— Diller birbirinin rakibi değil, destekleyicileridirler. Bir dilin gelişimi diğer dili de geliştirir.
— Çokdillilik yeni dillerin öğrenimini kolaylaştırır.
— Çokdilli öğrenciler akademik bilgilerin ediniminde tekdilli öğrencilere göre avantajlıdır.”
Keşke, Türkiye gündemi bugün, bu rapor gibi çalışmalarla dolu olsaydı. Yalan dolanlarla değil.
[email protected]
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024