Sezin ÖNEY
Harvard’dan psikoloji profesörü Steven Pinker’ın ifadesiyle, “Bugün, insanlık tarihinin, en barışçı dönemini yaşıyor olabiliriz”. Pinker’ın dediğinde şöyle bir doğruluk payı var; Ortaçağ’da yaşanan savaşlara veya 20. yüzyılın dünya savaşlarına bakınca, günümüzde yaşanan çatışmaların sayısı daha az, çapı daha kısıtlı.
Ama, bir de şu var...
Pew Araştırma Merkezi’nin, bulgularını kamuoyuna yeni sunduğu bir araştırmaya göre, dinsel, özellikle de mezhepsel kaynaklı çatışmaların yoğunluğu ve sayısı gittikçe artıyor.
Hatta, 2006-2012 döneminde, din eksenli çatışmalar sürekli yükselişte.
Pew’a göre, 2012 itibariyle, dünyadaki 198 ülkenin üçte birinde dinî bir gerginlik/ çatışma yaşanıyor. Ülkelerin yüzde 47’sindeyse, dinî azınlıklar şiddete maruz kalıyor veya baskıyla karşılaşıyor.
Farklı giyim tarzından farklı âdetlere, günlük yaşama dair her detay, artan biçimde sürtüşme vesilesi olabiliyor.
Her ne kadar dinî anlayışa yönelik farklar, dünya genelinde gücü yetenin “ötekine baskısı” ile sonuçlansa da, asıl sorun, vahşetini din kisvesi altına gizleyen terör.
Bugün, dünyadaki ülkelerin beşte biri için, “dinî terör” ciddi bir mesele. Bu oran, her yıl daha da artıyor.
Pew’un raporunda, Fransa’nın Toulouse kentinde bir radikal İslamcı’nın bir Yahudi okuluna düzenlediği, bir haham ve üç öğrencinin öldürülmesiyle sonuçlanan saldırıdan, ABD’nin Wisconsin eyaletinde, bir Sih tapınağının basılarak altı kişinin katledilmesine, çeşitli terör olaylarından örnekler veriliyor.
Araştırmada dikkat çeken bir örnek de, son yıllarda radikal İslamcıların ülke genelinde üslenmesi sonucu, terörle sık sık karşılaşan Kenya’nın hâli. 2013’te başkent Nairobi’de bir alışveriş merkezinin basılmasıyla yaşanan terör, hafızalarda tazeliğini hâlâ koruyor.
Din, kendi başına belki çatışmanın bir parçası değil. Ancak, ne yazık ki, çözümün de bir parçası olamıyor.
Tersine, din kaynaklı çatışmaların altında yatan “gerçek” sebepler, şu veya bu şekilde bir güç çekişmesine bağlanıyor. Ancak din motifi, çatışmaya, asıl sebepleri gölgeleyen bir “haklılık” unsuru katıyor. Çatışan taraflar, haklılıklarına öyle tartışmasız biçimde inanıyor ki; bırakın ayrı dinler arasındaki gerilimi, aynı dinin farklı mezhepleri, farklı grup ve hatta bölgeler arasındaki minimal farklılıktaki yorumları bile, çözümü çıkmaz yola sokan gerilimleri, kutuplaşmaları, kanlı bıçaklı hâlleri besliyor.
Suriye’deki iç savaş, Türkiye’de sadece dış değil iç siyasetin de kilitlendiği Meclis’te temsil edilen tüm partiler, farklı siyasi görüşler arasında suçlamalar, gerginliklerin vesilesi.
Esad ve Şam’daki iktidar çevresinin sebep olduğu vahşet veya tüm dünyadan Suriye’ye akan kökten dinci militanlar...
Tüm tarafların sebep olduğu gaddarlıkları “yarıştırmak” yerine, öncelikle ‘şiddetin’ çetelesini tutmak, kayda geçirmek, ve tüm gücümüzle ‘şiddeti’, geldiği tarafa bakmadan, dizginlemeye çalışmak gerekiyor.
Ankara’nın, Suriye’deki istihbarat faaliyetleri, muhalif gruplardan hangisine ne destek verdiği ile ilgili, sadece Türkiye’de değil, dünya kamuoyunda ciddi şüpheler var. Bunlara karşı da ortaya konabilen dişe dokunur, ikna edici bir yanıt yok.
Daha da vahimi, aslında Suriye konusu ile hiçbir şekilde ilişkilendirilmemeleri gereken Türkiye’deki Alevilere yönelik bir damgalama/ hedef gösterme hâli dallanıp budaklanıyor.
Öte yandan, somut bir sorun hiç ele alınmıyor; mülteci dalgaları, Türkiye’deki demografik dengeleri, coğrafi mezhepsel dağılımı da değiştirerek, önlem alınsa önlenebilir toplumsal travmalara yol açıyor.
Tüm bu tabloya bir de, inkâr edilemez şu gerçekleri eklersek; Türkiye’nin Suriye’ye giden cihatçıların (en azından) transit geçiş noktası ve belki de bölgesel üssü olduğunu...
Türkiye’de çeşitli dinî grupların, cihatçı çizgiye sempatiyle baktığını ve hatta ve oraya kaydığını...
Türkiye’den gençler için de, “Suriye’de cihatçı olmanın” bir ideal olmaya başladığını...
O zaman, belki şu an kendi içimizde siyaseten çatışmayı bırakıp, belki geleceği, hem Suriye hem Türkiye için kurtarmaya yönelik bir şeyler yapmaya başlayabiliriz.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Olağanüstü koşullardan çıkış
3.02.2025 - Lucifer etkisi: Can ve cam kırıkları
29.01.2025 - Çanlar kimin için çalıyor?
17.01.2025 - ABD seçimleri: Neden böyle oldu?
7.11.2024 - Şahinlerin barışı
6.11.2024 - Bu 'süreç' neyin süreci?
24.10.2024 - Dönüm noktası bir ziyaret
27.06.2024 - Meksika’nın ilk kadın başkanı çetelere karşı
7.06.2024 - Siyasi cinayetler: Slovakya’dan Türkiye’ye
26.05.2024 - Etki Ajanlığı Yasaları: Ne, nerede, nasıl?
20.05.2024
Yazarlar
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
Türkiyede Kürt halkının kendi talebi doğrultusunda çözümün gerçekleşmesi öyle iki yüz yılı bulacak bir hayal değildir. Türk halkıyla Kürt halkının birbirini anlayabilmesi için nefret söyleminden vazgeçip, barış diliyle konuşabilmeyi veya tartışabilmeyi gerçeleştirebilirsek bu hayal denen şey gerçeğe dönüşebilir. Yeterki resmi tarihin yalanları doğru bir dille ve sabırla anlatılabilsin. Çünkü savaş halkların kendi istemi değildir ve savaşın faturasını yalnız onlar öder. Ve barış huzurdur.