IŞİD tehlikesi sonunda dünya genelinde anlaşılıyor.

Türkiye’de de...

Ama daha, Türkiye’de IŞİD’in ne olduğu, nasıl bir tehdit oluşturduğu yeni anlaşılırken, daha önce ismi duyulmayan radikal grupların adı gündeme gelmeye başladı bile...

Örneğin, ABD’nin Suriye’ye yönelik hava saldırılarında hedef aldığı Horasan Grubu.

Horasan, El Kaide’nin bir parçası. IŞİD’den farklı olarak, o çekirdek gruptan kopmamış; El Nusra ile El Kaide arasında bağ kurması için Suriye’de örgütlendiği öne sürülüyor.

ABD, IŞİD’e karşı yaklaşık altı haftadır hava saldırıları düzenliyor; ancak, bu süreçte vurgulanmaya başlanan bir nokta daha var...

IŞİD’in, ABD’ye karşı doğrudan bir tehdit oluşturamadığı düşünülüyor... Buna karşılık, Suriye’de hava saldırısına hedef olan Horasan Grubu ve hatta, onlarla bağlantılı olarak El Nusra’nın ABD’ye karşı bir terörizm vakası gerçekleştirmek peşinde olduğu öne sürülüyor.

El Nusra’nın da, Türkiye’de medyada son dönemde “Ortadoğu uzmanı” olarak lanse edilen birtakım gerçekten acınası boyutta dünya cahili insanlarca, yere göğe konamadığını “özgürlük savaşçıları” olarak nitelendiğini anımsatalım.

El Nusra’nın nasıl bir yapıya sahip olduğunu sorgulamaya çalışan gazeteciler, siyasi yorumcuların da, “Esad yanlısı”, “İslam’ı kötülemeye çalışan Oryantalistler”, “Darbeciler”, “Derin devlet destekçileri...” gibi sözlerle karalanmaya çalışıldıklarını, sindirildiklerini unutmayalım.

Bugün, özellikle ABD, ama aynı zamanda Avrupa’da bazı yerlerde de, Suriye’de savaşan örgütlerin kimlerden oluştuğu, nasıl yapılara sahip oldukları, son derece objektif akademik çalışmalar ve gazetecilik araştırmalarıyla da belgelenmiş durumda...

Türkiye, medya ve akademik dünyayı saran toksik bilgi kalpazanları nedeniyle, son yılları Suriye ve Ortadoğu konusunda neredeyse tamamen “uyuyarak” geçirdi. Tamamen kendi kişisel çabalarıyla, hiçbir kaynağa sahip olmadan Ortadoğu çalışan, gerçek uzmanlar var elbette Türkiye’de; ama onları da, ancak takip eden bilebiliyor.

Fakat, mesela Stanford Üniversitesi’nin yaptığı gibi, sadece Irak ve Suriye’deki değil, dünya genelindeki militan örgütleri ve özelliklerini listeleyen bir veri bankası oluşturabilecek bir akademik yönelim, yatırım da yok Türkiye’de... (http://web.stanford.edu/group/mappingmilitants/cgi-bin/)

Muhtemelen yıllarca sürecek olan bir savaşa giriyor Türkiye... Üstelik de, gölgelerle savaşılacak...

“Karşı taraf” olarak adlandırabileceğimiz bir belli “düşman” yok.

Militan ve dini kendisine hem güç kaynağı, hem de koruma kalkanı olarak kullanan yüzlerce, belki binlerce gruptan, örgütten; sempatizan olan milyonlarca insandan bahsediyoruz.

Filipinler’de Ebu Seyyaf örgütünün de, “IŞİD’le savaşan Haçlı Ordularına karşı”, rehin tuttukları iki Alman turisti öldürmekle tehdit ettiğini de belirteyim.

Tam bu satırları yazarken, Cezayir’de Fransız gezgin Hervé Gourdel’in vahşice öldürüldüğü haberi geldi. IŞİD’e karşı operasyon için intikam aldığı söyleyen Cund El Halife örgütü tarafından...

Yakından takip etmeyenler için yeni bir örgüt adı daha...

Dünyanın dört bir yanındaki sempatizanları için, IŞİD bir “hikâye” yarattı. Ve “IŞİD efsanesini”, silahlarla yenmek imkânsız.

Türkiye de, çok zayıf, çok hazırlıksız bu savaşta... İlk adım olarak da, “rehineleri kahramanca kurtaran fit MİT elemanları” gibi yıkama yağlama operasyonlarıyla, Türkiye’yi körleştiren medya müteahhitlerinin “çarpık bilgi yapılaşmasına” son vermek lazım.

Türkiye devleti kendine en büyük kötülüğü, medya ve akademik dünyasını şakşakçılarla doldurup, körelterek yapıyor kendine...

MISIR NOTU

Mısır’da ilk darbe olduğunda, Türkiye’nin kapısı arabuluculuk için çalınmıştı... Şimdi aylarca “Rabia sloganları”, “Sisi lanetlemeleri” ve hatta Türkiye’de AKP’yi eleştiren herkesin “Sisicilikle” suçlanmasından sonra, Mısır ile siyasi ve diplomatik diyalog başlıyor. Başlatmayı talep eden de Türkiye...

“Yeni Mısır” sloganıyla, dünya kamuoyunda kendine bir imaj çalışması yapmaya çalışan Sisi yönetimine de, “Yeni Türkiye” desteği yakışır zaten...

[email protected]