Sezin ÖNEY
Herhalde, sembolik olarak, Avrupa ile Türkiye’nin tarihlerinde tamamen koptuğu bir nokta varsa, bu da Charlie Hebdo saldırısının gerçekleştiği gün olacak benim gözümde.
ABD’de bir konferansta, Cihatçı hareketler üzerine uzman bir akademisyen, Suriye’de savaşan bir radikal İslamcı’nın şu sözünden bahsetmişti; “Düşmanının kalbine bir hançer saplayacaksın ve o hançerle, çürümüş yanını arayacaksın. Bulduğunda devam edeceksin; sağlıklı kas, bıçağı zaten iter, ama çürüyen yer, hançer karşısında savunmasızdır.”
Charlie Hebdo saldırısı da, hem Avrupa’da, hem de Doğu-Batı fay hatlarının tam üzerine kurulu Türkiye’de, çok hassas sinir uçlarına saplanan bir hançer oldu.
Saldırıya uğrayanlar basın mensupları. Üstelik de, basın dünyasının, ifade özgürlüğünü, en kısıtlamasız, kuralsız, en uçta kullanabilen alanında çalışıyorlar, mizah/ hiciv üretiyorlar, karikatür çiziyorlar.
Mizah, bir şimşek gibi; üzerine düştüğü alanı, bir anlık çarpıyor, ışıklandırıyor, sarsıyor, etkiliyor.
Bir de tabii, “gülmek”, gülünerek eleştirilmek, kimsenin hoşuna gitmediğinden, hicve tahammül olgunluk gerektirdiğinden, insanlık tarih boyunca, “mizahın”, tahammül sınavı olarak özel bir anlamı oluşmuş.
O nedenle de, “ifade özgürlüğü” üzerine bu kadar doğrudan düşündürecek başka da bir eylem olamazdı. Karikatüristler, ilk kez saldırıya uğramıyor elbette ama Paris katliamındaki fiziksel şiddetin boyutu yeni. “Yok etmek için yok eden”, şiddet için şiddet uygulayan nihilist terörün en klasik örnekleri de bence, aşırı sağ ve zıt kutbu radikal İslamcı terör. Daha önce de yazdığım gibi, Norveç’te İşçi Partisi gençlik kampına giden 77 kişiyi, “Avrupa’yı Müslüman işgalinden kurtarma mesajı” vermek için öldürenAnders Breivik ile önceki gün Charlie Hebdo’yu basanlar arasında fark yok: iki zıt kutup da, daha fazla vahşet yaratacak bir “düzen” için, vahşeti kullanıyorlar.
Charlie Hebdo ile saplanan hançer, Avrupa ülkeleri için, kendi içlerindeki “çürümüş” yanı ortaya çıkardı. Fransa’da aşırı sağcı lider Marine Le Pen’in “idam cezasının geri getirilmesi” çağrısı, bu çürümüş yanı yansıtıyordu: insanlığın binlerce yıllık hukuki birikimle aşmaya çalıştığı kaba saba, dişe diş, göze göz mantığı. Aşırı sağ, insan doğasının zaaf ve acizliklerinden beslenen bir akım.
Türkiye’de de karşılığı aynen var: Hem başbakanlığı döneminde Erdoğan’ın, hem de bazı başka siyasetçilerin de çeşitli kereler, Le Pen ile aynı çağrıyı yaptığını anımsatalım.
Türkiye’deyse, medyatik yorumcuların çoğunluğu (tüm gazeteleri taradığım ve TV’leri özellikle izlediğim için güvenle söyleyebilirim), milletvekilleri ve üst düzey politikacılar, Charlie Hebdo saldırısının, “Müslümanlığı karalamak için yapılmış, ‘derin’ güçlerin komplosu” olduğunu savundu. Komplo teorilerine saplanmış, berrak düşünebilme kapasitesini yitirmiş zihin dünyası da, Türkiye’nin “çürümüş yanı”.
Ve işin vahim yönü, Türkiye’de Charlie Hebdo’nun yarattığı tartışma, hiçbir şekilde “ifade özgürlüğü” odaklı değildi. Avrupa ile iplerin koptuğunu da, bu algılayış ve bakış farkı özetliyordu. Türkiye olarak, “din özgürlüğü” ve “İslam” odaklı bir tartışma yaptık. Oysa, Avrupa’daki hâkim yorum, saldırının “ifade özgürlüğüne yapılan vahşet eylemi” olduğuydu. Konuyu “İslam’a yönelik”, “İslam yüzünden” veya “İslam’a rağmen” olarak tartışmak açısından Türkiye’nin Avrupa’da bir benzeri daha yoktu.
Charlie Hebdo saldırısının gayet net gözler önüne serdiği, Türkiye gündeminde de, ifade özgürlüğünün aslında kapsama alanımızın tamamen dışında olduğu idi.
Avrupa ile Türkiye’nin tarihin bu döneminde yolları ayrıldı; bir daha ne zaman nasıl birleşir zaman gösterecek. Ama artık ayrı dünyalara ait Türkiye ve Avrupa: birbirimizi algılayamıyor, bambaşka düzlemlerden konuşuyor, başka şeyler hissediyor, başka hayatları yaşıyoruz. Bunun adı da, ayrılıktır.
Ayrılığın bir gün tüm Türkiye’ye öğreteceği acı bir ders var; ifade özgürlüğü, bir “Batı değeri” değil, evrensel bir insan değeri.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024