Sezin ÖNEY
Bugünlerde, geçen bir yıl boyunca çıkan yeni kanunları inceliyorum. Sonuç net: Değil demokrasi olmak, Türkiye artık, demokrasi yolunda bile değil. Seçimlerin varlığı da, bu gerçeği değiştirmiyor: Brunei, Suudi Arabistan gibi birkaç ülke dışında, dünyanın tüm ülkelerinde şu veya bu şekilde seçimler var.
Listelere bakınca bana en çarpıcı gelen sonuç şu:Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlere parti olarak giriyor. Devlet zırhını kuşanan, devletin tüm gücünü arkasına alan bir lider olarak, partisini, kendinde vücut bulduracak biçimde yeniden kuruyor.
İşin özü, son birkaç yıldır, Erdoğan’ın bizzat yarattığı bir sistemin içinde yaşıyoruz. Son bir yıl içinde TBMM’den geçen kanunlar sayesinde, bir tek yargı mensubunun başvurusuyla tek bir siteye erişimin engellenebilmesi için tüm internet uygulamasının durdurulabilmesi artık “yasal”. “Makul şüphe” ile tüm mal varlığınıza el konması, hapsi boylamanız, kısacası süründürülmeniz de gayet yasal. Hiç olmadı, şu an yüzde 70’i AKP yakını çevrelerin kontrolünde olan ulusal yazılı ve görsel medya organları yoluyla, “kepaze” edilebilir, gerçeklikle hiç alakası olmayan yalan dolan haberlerle “yok edilebilirsiniz”.
Ve bu ortamda, kamuoyu olarak işi gücü bırakıp, demokrasi illüzyonuna kapılıyor, heyecanla milletvekili listelerini takip ediyoruz.
Daha birkaç yıl önceye kadar, milletvekilliği bu kadar önemli bir “iş” değildi. Ama, Ankara’nın orta yerine, Ak Saray’ın kondurulabildiği bir siyasi ortamdayız. Ülkenin, devletin tüm gücünün “merkezde” toplandığı, zaten aşırı merkeziyetçi olan bir devlet sisteminin, şimdi “uçan kuşun bile sorulduğu” bir kökten merkeziyetçiliğe dönüştüğünü görüyoruz. O nedenle de, milletvekilliği Türkiye’nin “en önemli işine” dönüşüverdi. Mesleğinizde her ne konuma gelirseniz gelin, önemli değil; önemli olan, milletvekili veya yakını olmak. Gelişmiş bir ülkenin, herhangi bir vatandaşının sahip olduğu yaşam koşullarına sahip olabilmek için, “vekillerin” sihirli dokunuşunun kapsama alanı altında olmanız gerek. Bu, aslında Türkiye’nin sıradan vatandaşları için tam bir trajedi. Politikacılar ve politika çevresi, yeni seçkinler sınıfını oluşturuyor: eğer bu sınıfla yakın ilişkileriniz yoksa, otomatikman “bir alt sınıfa” itiliyorsunuz. Yeni seçkinler sınıfı politikacıların çevresini de siyasi yorumcular çevreliyor: Krallar ve naipleri.
Çözemediğimiz sorunları da, kozmetik yöntemlerle “çözermiş” gibi yapıyoruz. Mesela kimlik sorunu: Listelerde, o veya bu kökenden kaç adayın olduğu partizanlar arasında ateşli tartışma veya üstünlük taslama konusu oluyor. Bu da, tam “Nuh’un Gemisi psikolojisi”. Gemiye hangi kökenden kaç kişi doldurulduğundan daha önemli bir şey var: O adayın, kökeninin kimliğini, o kimliğin getirdiği sorunları savunmak için ne gibi projeleri, çalışmaları var?
Mesela, Roman aday Özcan Purçu’nun çalışmalarını yakından biliyor ve milletvekilliğini gecesini gündüzüne katarak kendi kimlik grubunun korkunç boyuttaki sorunlarını çözmeye harcayacağını öngörebiliyorum. Kaldı ki, Purçu’nun çantasında, her türlü görüşten Roman sivil toplum örgütlerinin de projeleri şimdiden hazır. Toplumun en dibindeki Romanların temel sorunlarının Meclis çatısında çözülebilmesi Türkiye’nin kazancı olacaktır. Bu noktada, Purçu’nun aday olduğu partinin ötesinde bir temsiliyet ve “çözüm” yetisi var.
Tüm kimliklerin adaylarının da, böyle bir profili olmalı; olmalıydı. Ancak, bizi temsil edecek “vekillerimizi” seçerken, yani dört yılda bir tek demokrasi kırıntısı önümüze serpildiği anda, seçmenler olarak, bizim yerimize sorunlarımızı çözmek için politika üretecek kişilerin ne yapacağını bilmiyoruz; dahası bilmek gibi bir derdimiz de yok.
Demokratikleşme yoluna geri dönmenin yolu, Türkiye’de merkezi yeniden oluşturmak. Bunun yolu da, muhalefetin birbirinden nasıl oy kapacağının hesabını yapması değil: Merkezi, AKP’den oy alarak ve sıradan insanın günlük sorunlarına odaklanarak yeniden kurmak.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024