Sezin ÖNEY
Kürt Sorusu: Mesele şimdiye kadar cevaplanması gereken bir sual idi. “Nasıl birarada yaşayabiliriz”, “beraber nasıl adaletli, eşit bir yaşam oluşturabiliriz” ana fikirlerine odaklı bir soru vardı önümüzde.
Bir soruyu defalarca sorarsanız ve yanıt gelmezse, bir gün sormaktan vazgeçiverirsiniz. Hele bir de, soruyu yöneltince, yüzünüze yumruk üzerine yumruk; üzerinize tekme üzerine tekme inerse –artık peşini bırakırsınız.
Bugüne kadar meseleye, bu yüzden “Kürt Sorusu” demeyi tercih ediyordum “Sorun” demek yerine.
Şimdi, ben bunları yazarken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kent merkezlerine, bölgedeki başlıca yerleşim birimlerine topyekûn girmesiyle, artık ortada soru, sorun falan bir şey kalmadı.
Artık önümüzde olan, acılı, sürüncemede bir bölük pörçüklük süreci.
“Bölünme” kavramı ile büyüdüm desem yeridir. Hep bu korku ve kaygı vardır Türkiye’de; şimdi de, bu gerçekleşiyor. Emarelerini seçiyor, bu durumun geldiğini sezdiren olayları izliyordum da; tabii, insan bu işin nasıl olacağını kafasında tam canlandıramıyor.
Son dönemlerde, Lefkoşa’ya gittiğimde, kenti ikiye bölen kontrol noktalarından geçerken, hep aynı his gelmeye başlamıştı üzerime: “Bir gün, Diyarbakır da böyle olacak bu gidişle.”
Çok da ironik biçimde, “asla çözülmez” denen Kıbrıs Sorunu çözülme yoluna girerken, çözüleceğini düşünegeldiğimiz Kürt Meselesi, Kıbrıslaşıyor.
Bu yaz, çatışmalar çıktıktan sonra, “kare kare ayrılıyoruz” diye düşünmüştüm. Her öldürülen çocuk, genç; her sokağa çıkma yasağı ile kameraların, cep telefonlarına yansıyan ağır, trajik fotoğraflar, kayıtlar.
Naklen yayınla ayrılığa giden bir hâldeydik: Yazın, sonbaharda, Cizre’den, Silvan’dan, Nusaybin’den, Sur’dan yansıyan fotoğraf karelerini düşünün bir bir… Defnedilemeyen, sürüklenen, dondurucuya giren cenazeleri, herkesin toprağa girmeden önceki törenlerini, tüm ölenlerin aklınızda kaldığı kadarıyla soluk simalarını, yıkık dökük savaş manzaralarını…
Deklanşör sesi arka planda, kare kare koptuk…
Hendek- barikat konusu, siyasetin çözeceği bir toplumsal- politik sorundu; polisin, askerin değil. Şimdi uygulanan “politika”, ancak “yangına körükle gitmek” olarak açıklanabilir.
Şimdi de, son kare geldi. Ordunun, sivillerle karşı karşıya getirildiği, “asker, sivile karşı psikolojisini” yaratan, TSK’yı şehir merkezlerinde akın akın teyakkuzda gösteren kareler, “SON” yazısı nevi’nden karelerdir.
Yanılmayı çok isterim…
KİM BU “KÜRTLER”?
Her zamanki gibi, konuyla ilgili çok “uzmanımız” var; bilgimiz yok. Benim Kürt Meselesi konusunda yazılıp çizilen, söylenenlere yönelik bir kişisel testim var: Bir “uzman”, “Kürtler şöyle böyle” diye milyonları tek tip anlatıyorsa, mevzu benim için kapanıyor. Sokak, arkadaş, kahve sohbetinde; hadi bilemediniz, popüler iletişim için siyasetçilerce, milyonları tek tipleştiren bir kavram kullanılır. Ama mesele detaylara dikkat gerektiren analiz olunca…
Kürtler diye kamuoyu önünde “bilgi” sergileyen uzmanlarımız, gözleri bağlı bir fili tanımlar gibi. Kim neresinden tutarsa, orayı tarif ediyor. Mesele tam da bu, “Kürtler” elbette kimliği, kültürü, dili, kimlik gururunu da paylaşan bir büyük topluluk. Ama “Kürtler budur” diye tek tipleştiren bir yaklaşımla, “Kürtler, bunu istiyor”, “Kürtler, bunu istemiyor”, “Kürtler, bunu düşünüyor” demek, (mesela Washington’dan Türkiye’ye bakıp) “Türkler, bunu istiyor, bunu düşünüyor” demekten farksız. Tüm toplumların karmaşıklaştığı gibi, Kürtler de son derece karmaşıklaşmış durumdalar; bir 10 yıl, 20 yıl öncesi ile karşılaştırılamayacak kadar “çoklu” yapıya sahip bir toplum. Gençler, yaşını alanlar, çocuklar, kadınlar, erkekler; bu grupların kentli olanı, kırsalda olanı, batıdaki şehirlerde olanı, bölgedeki şehirlerdekileri, bu şehirlerde sınıfsal olarak alt, orta, üst ayrımları, farklı mesleki gruplar, farklı eğitim seviyeleri, farklı geçmişler deneyimler, Kürt kimliğine farklı yaklaşımlar, dindar olan olmayan, geleneksel ve modern ayrımları.. daha nice farklılaşma ile buyurun işte “Kürtler”.
“Kürtler”den bahsederken çok kompleks, katmanlı, boyutlu bir gruptan bahsediyoruz.
Siyaset, bu “çoklu” profili, teke indirgemeye çalışıyor: siyaseten kullanışlı olana. İktidar perspektifinden bakıldığında, gidile gidile varılan yer, “Kürt kardeşlerimiz” gibi bir ilkel nokta: “Kardeşiz” demenin hukuki bir karşılığı yok, politik bir manası yok. Gerek merkez medyada, gerekse de egemen hâliyle siyasette, Kürtler bir baş ağrısı olarak görülüyor. Merkez medya ise, “Fazla zaman ayırmadan, pop şekilde hap bilgi; daha da iyisi bizi eğlendirecek biçimde konuyu nasıl ele alabiliriz” derdinde.
Ne yazık ki, Kürt Sorunu neresinden tutsanız “eğlenceli” değil; “Kürtler” gibi mesele de giderek karmaşıklaşıyor. Şimdi de, önümüzde Kıbrıslaşan bir mesele var; en kötü bölümüne geldik işin, kangrenleşen bir ayrılık sürecine…
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024