Sezin ÖNEY
“Yanlış hayat doğru yaşanmaz”; bu sözler, sosyolog ve filozof Theodor Adorno’nun. Adorno’nun, İkinci Dünya Savaşı deneyiminin tanıklığının da büyük etkisiyle oluşturduğu, “düzeni” insafsızca eleştiren bakış açısı, benim için her zaman “vicdanda bir diken”.
Hep “kurtuluş”, “devrim”, “sonsuz mutluluk”, “kendiyle barışma/ huzura erme” gibi nihai hedeflerin hayaliyle yanıp tutuşuyoruz da, asıl özgürlüğün ve belki de, hayatın ta kendisinin, “eleştirmekten”, karşı durmak ve muhaliflikten geçtiğini es geçiyoruz.
Eleştirmek derken, herşeyin kusurunu bulmak, bardağın hep boş tarafını görmekten, asık suratla çatık kaşla atıp tutmaktan bahsetmiyorum. Çoğu zaman da gülerek veya samimi, mertçe bir öfkeyle, hayatı biraz şüpheci, biraz daha farkında olarak, biraz daha samimi ve “gerçek”, biraz şövalye ruhuyla yaşamaktan bahsediyorum.
Kendine ve hayata bakıp, ters gideni görebilmeyi, başkalarının tuhaf karşıladığının ne kadar da yerinde, başkalarının yerinde karşıladığının da ne kadar tuhaf olduğunun farkında olabilmeyi kastediyorum. Mantık ve sisteme biat uğruna, ne kadar mantıksız ve doğamıza, kalbimize, benliğimize aykırı “doğruların” kölesi olduğumuzu yani...
“Hamdım, oldum” dememenin, Marx’ın bence en önemli sözlerinden biri olan, insanın kendi de dâhil “herşeyi acımadan” eleştirmesinin özü bu işte. Ya da, “hayatı damardan yaşamanın” sırrı. Hamken olmuyorsun, pişsen de ham kalıyorsun; ham kalmak, hayatın gerçeği ve bunun bilincinde olmak da, gerçek özgürlük.
“Yanlış hayat”, Aydınlanma Çağı’nın kimi zaman “bilimsel olan dışında herşeye” körleştiren ve Nazizm gibi bir uç örneğin de, “son derece mantıklı ve rasyonelmişçesine” yükselmesine izin veren, doğru bellediği dışında herşeyi dışlayan yönünün bir kaçınılmaz sonucu mu?
Buna verecek bir kesin cevabım yok; ama yaşadığımız hayatlarda temel “yanlışlıklar” olduğu da kesin.
1 Mayıs’ta sokaklar dolup taşarken, bir elimde plastik torbanın içinde bir kitap, diğerinde küçük bir el, sinemadan dışarı çıkıyorum. Film, dünyada tek bir ağacın bile kalmadığı, herşeyin plastikten olduğu bir geleceği tasvir ediyor.
Filmin adı, Lorax; kitabın adı, Karl Marx’ın Hayaleti. Bir zamanlar, Marx’ın “M”sinin içinde geçtiği bir kâğıt parçası bile insanların hayatını karartabiliyordu; şimdiyse, “küçük filozoflar”, yani günümüz çocuklarını “sınıf mücadelesi” konusunda aydınlatmak için, piyasaya sürülen kitapları, alışveriş merkezlerinden alabiliyor, “özgürce” plastik torbalarda taşıyabiliyoruz.
Çocuklara yönelik filmlerin hemen hepsinde, şekerle kaplı bir eğlence girdabından hoşça gelip geçerken, derin “sistem eleştirileri” yapıldığına da şahit oluyoruz.
Mesela, Lorax’ta, hem kapitalizm karşıtı hem de çevre sorunlarına dikkat çeken bir söylem hâkim. Lorax’ın kendisi, pamuk şekerlere benzeyen ağaçlardan oluşan bir ormanın koruyucusu, doğaüstü bir varlık. Genç bir mucidi dost ediniyor ve onun, icadına hammadde olarak bütün ağaçları kestirmesi sonucu, güvendiği dağlara fena halde kar yağıyor. Ormanlar yok olunca, hırstan gözü bir şey görmeyen müteşebbisimiz işsiz kalıyor, yerine, ağaçsızlıktan zehirlenen atmosferde, içlerine temiz bir nefes çekmek isteyenlere “hava” pazarlayan bir yenisi geliyor.
Yakın zamanda vizyona girip çıkan bir peri masalı uyarlamasında, “güçlü genç kadın” kahraman Pamuk Prenses, biraz da safalak Prens’in aheste beste harekete geçmesini beklemeden, hem kendini, hem Prensi, hem de babasını, botoks ve bol estetikli cadıdan kurtarıyordu.
Antartika’nın yerlisi penguenlerin başına, küresel ısınma sonucu örülen çorapların konu edildiği Neşeli Ayaklar dizisi, petrol endüstrisinin “kötüler” rolünde olduğu Arabalar serisi, hatta karelerinde Trotsky ve Lenin posterleri olan Astro Çocuk, günümüz “küresel” çocuklarından sinemaya gidebilecek kadar şanslı olanların tedrisatından geçtiği çizgi filmlerden. Neşeli Ayaklar II’de, “sürünün bir parçası” olmayı reddeden karides türevi krilin başkaldırısı, besin zincirini kırarak avken avcıya dönüşme hayalinin peşinden gidişi de, yeni nesle verilen “ahlaki derslerden”.
Yüzlerce ilkokul çocuğunun, dün okullarda dağıtılan sütü içtikten sonra geçirdiği rahatsızlığın zehirlenme mi yoksa alerji mi olduğunu, en büyük haber kanalları bile sıcağı sıcağına araştırmadı, sadece resmî açıklamalara ve konuyu uzaktan izleyen “uzmanların” görüşlerine yer verdi. Resmî açıklamalarda yer alan, “bazı çocukların zaten hayatın da ilk kez süt içtiği” sözleri bile sorgulanmadı. Model “ülke” de, süte yabancı bir nesil, sütün tadını bilmeyen çocuklar ordusu...
Başka bir haber programın tanıtımında geçen, “Avrupa’nın en büyük polis gücüne sahip Türkiye...” sözleri de sorgulanmayacak. Polisin, haber kuşakları için çektiği ne kadar başarılı tanıtım bültenleri var ve bunlar “haber” olarak hiç de üzerine düşünülmeden yayınlanıyor farkında mısınız?
Yeni nesiller, yeni nesil çizgi filmlerden ne ders çıkaracak bilemeyiz şimdiden ama, şimdi seçmen olan Avrupalı genç nesiller, düzen hoşnutsuzluğunu çok acı biçimlerde dışa vuruyor. 6 mayısta Yunanistan’daki seçimlerde Nazi selamı veren, aşırı sağ Altın Şafak Partisi ilk kez parlamentoda yer alabilir mesela.
Yanlış hayattan doğru seçim çıkması imkânsız mı gerçekten?
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024