Sezin ÖNEY
Cumartesi gecesi, yaz gecelerine özgü bezgin ve ruhsuz, arşivden çıkarılmış programlar ve tavsak, “canlı” muadilleri, haber kanallarında zoraki şekilde akıp gitmeye, zamanı zorla geçirmeye çalışırken, birden “canlı yayınlar” başladı.
Başbakan Erdoğan, Meksika seyahatine çıkmadan önce, rutin bir basın toplantısı düzenliyordu çünkü. Erdoğan’ın, sadece bu tesadüfle düzenlediği toplantı gerçekleşirken, Urfa’daki cezaevinde yangın daha sürüyordu.
Böyle bir “yakıcı” gündem maddesi varken, sadece bir muhabir Urfa ile ilgili soru sordu.
İlgi çeken gündem maddesi, cayır cayır yanan insanlar değil, Fethullah Gülen’in Türkiye dönmesi idi, özel yetkili mahkemeler idi.
Ciddi biçimde insan hayatının ciddiye alınmaması sorunu var Türkiye’de.
Türkiye’nin siyasi kültüründe, gelinen bu nokta, AKP’nin yarattığı bir sonuç değil, AKP’nin sonucu olduğu bir süreç.
Erdoğanlar yaratmaya mahkûm bir düzen bu, eğer eleştirel bakış, sorgulama, bunları yapmaktan da çekinmeme alışkanlıkları yayılmaz ve köklenmezse.
Veya daha güçsüz, ancak şu veya bu şekilde, “düzenin koruyucusu” olacak gruplaşmalar, iktidar gücü bünyesinde bölüşerek, her ne pahasına olursa olsun, gücü sahiplenecek koalisyonlara mahkûmuz.
Türkiye de, aslında devasa bir açıkhava hapishanesi; özgürlüklerin devletin ipoteğinde olduğu.
Düzen, evirilip, değişip dönüşüp, aynı noktada kilitleniyor; Türkiye’de iki grup insan olmaya devam ediyor. Devlete rağmen yaşamını sürdürenler ve devlet sayesinde yaşamını sürdürenler.
İnsan hayatı da, eğer “devlete ait” değilse, çok değersiz.
Mesele buyken, Kürt sorununda da, “çözerse, Erdoğan çözer” gibi bir yaklaşım, Kürt siyasetinin bazı önemli isimleri tarafından dile getirilir olmadı mı, ben gerçekten şaşırdım. Dahası, bir insan olarak rencide oldum.
Bu kadar mı inanmıyoruz gücümüze birey olarak?
Temel dert, insanların kimlik tercih ve aidiyet duygularının illa devletin istediği şekilde biçimlendirilmeye çalışılması, Kürtlere yönelik insan hakları ihlallerinin bir türlü, geri dönülmez biçimde azaltılamaması ise, “tek adam” sorunu nasıl çözer?
Eğer, Kürt sorunu bir insan hakları meselesiyse, “bir insan” bu işi çözemez. Hatta “tek adamın” çözeceği beklentisi, aslında çözümden ne kadar uzak bir zihin yapısında olduğumuzu gösterir.
Kürt meselesini ve Türkiye’nin birçok problemini, sadece “insanın hakkı” ve “insanın gücü” çözer; “devletin insan için, insanın devlet için olmadığı” temel şartını, devlete, “gerçek insanlar” olarakgerçekten benimseterek.
Bir komplo teorisi olarak misyonerler
Pazar günü, üç ülkede seçimler gerçekleşti; Türkiye’yi düşündüren çağrışımlarla.
Fransa’da Sosyalistlerin iktidara gelmesi, Avrupa’da sol hareketlerin girmesi muhtemel dönüşüm ve güçlenme süreci açısından çağrışımlarla, Türkiye’nin yakın geleceğini ilgilendiriyor.
Yunanistan’da her seçimde daha da karmaşıklaşan siyasi tablo ise, bir ekonomik krizin, kronik bir insan hakları ihlalleri sorunu olmayan bir ülke için bile ne kadar sarsıcı sonuçlar doğurabildiğini göstermesi açısından Türkiye’yi çok ama çok düşündürmeli.
Bir de, Mısır’daki başkanlık seçimleri vardı ki (en dikkat çekici yönü bu olmamasına rağmen): “komplo teorileri” zihniyetinin (tıpkı Türkiye’de olduğu gibi) nasıl, bir ülkenin gündeminin mantığını şokladığını, bir bardak suda fırtınalara dönüşebildiğini akla getirdi.
Ordu yanlısı bir duruşu olan sunucu Tevfik Okaşa, Müslüman Kardeşler’in, Hindistan’dan 180 bin adet, “uçan mürekkepli” kalem satın aldığını öne sürünce, dedikoduların ardı arkası kesilmedi. Bu iddiaları destekleyen hiçbir kanıt bulunamadı ama “oyların buhar olacağı” korkusu, ciddi bir tartışma konusu oldu
Komplo teorileri deyince, en tuhaf ve aslında neden var olduğu anlaşılması zor komplo teorilerinden biri, Türkiye’de misyonerlik faaliyetlerine yönelik olanlar.
Gerçekten faaliyet gösteren kaç tane Hıristiyan misyoner var, oldu Türkiye Cumhuriyeti tarihinde? Neden bu teoriler var; sadece ayrımcılık ve Batı nefreti ve korkusu mu bunları ortaya çıkaran?
Alper Görmüş, geçen hafta, “Mahkemeye sunulan Malatya Zirve katliamı iddianamesi ve gazeteci Adem Yavuz Arslan’ın yeni çıkan kitabı Ergenekon’un Zirvesi, Hıristiyan misyonerlere ve azınlıklara karşı yürütülen kampanyanın kodlarını çözmede yeni ipuçları sunuyor... Bilgiler başlıca üç noktaya işaret ediyor: a) 2002-2007 arasındaki azınlıklara ve misyonerlere karşı kampanya, “ciddi” derin devletle“süfli” Ergenekon şebekesinin yollarının en fazla kesiştiği alandır, b) İşte bu nedenle asıl Ergenekon davası Zirve davasıdır, c) Hrant Dink cinayeti çözülecekse eğer, bu noktadan gidilerek çözülecektir” diye yazdı.
Daha önce yazdım ve dile getirdim; misyonerliğe yönelik komplo teorileri aslında tam da, Türkiye’de devletin “karanlık kalbine” giden anahtarı elinde tutuyor.
Bunun başlıca sebeplerinden biri, bence, Ermeni Soykırımı’na yönelik en önemli belgelemeleri yapanlar, (o zaman gerçekten var olan) misyonerlerin olması. Bugün de, Ermenistan’da Erivan’daki belgelerin ciddi bir kısmının kaynağı, misyonerler.
İnsan hakları meselemizin kökenlerinde de, “o eski defterler” yatmıyor denebilir mi?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024