Sezin ÖNEY
Türkiye, Aşk-ı Memnû’yu kalpten biliyor da, Mısırlı yönetmen Amal (yani Türkçenin kırılıp dökülen kibar seslendirmesiyle “yerelleştirip” söylersek “Emel”) Ramsis’in Memnû/ Mamnoubelgeselinden pek de haberdar değil.
Memnû; malum, “yasak”.
Emel, “Mısır’da ne yasak değil, bulmak, bilmek istiyorum” deyip sokaklara çıkmış ve önce tek başına bu soruya yanıt aramış, sonra da, eş dost tanıdıkla sohbet ederek onlara, “Sizce ‘yasak’ nedir”sorusunu yöneltmiş.
25 Ocak 2011’de, belgeselin çalışmaları bittiği gün, Tahrir Meydanı’nda gösteriler başlamış. Bu nedenle, belgeselin son karesi; “bu film bitmedi” diyor.
Sawra Mostamirra, yani “devrim devam ediyor” da, Mübarek’in devrilmesi sonrası yaşanan tüm hayal kırıklıklarına rağmen, okun yaydan çıktığını, geri dönülmez bir değişim sürecinin başladığını anlatan, “bugünün” en geçerli sloganı.
Devrimin getirdiği en büyük değişimi, önceki gün dinleme fırsatı bulduğum, Manchester Üniversitesi’nden Karşılaştırmalı Edebiyat Profesörü, Mısırlı Dalia Said Mustafa, şöyle özetledi;“Devrim, siyasi bilinci değiştirdi”.
İşte Memnû belgeseli de, “büyük patlamaya”, Mısır’ın zihin dünyasındaki değişime giden yolu anlatıyor.
Sonun başlangıcını getiren, ufak çatlakların nasıl oluştuğunu...
Bir genç kızın; “En çok hangi yasak seni sinirlendiriyor” sorusuna verdiği yanıt her şeyi özetliyor; “En çok her şeyin yasak olması deli ediyor”.
Her şey “memnû” ama “yandaş” gazete manşetlerinin sunduğu dünya bambaşka: “Devlet kendinden memnun.”
Emel’in çektiği kareler, Kahire’nin, polis şiddeti ve baskısıyla, her köşeye yerleştirilen bariyerlerle, devlet binalarının çevresine insandan ve betondan örülen duvarlarla nasıl bir “açık hava hapishanesi” hâline döndüğünü aktarıyor.
Halkın, “yabancılara kötü gözüktükleri için” turistik yerlere, müzelere, piramitlere yaklaşmasının bile yasak olduğu bir şizofren ortam.
Ne var ki, Memnû’nun yansıttığı Mısır’ın yasaklı dünyası, bir Türkiye vatandaşı olarak bana, benimle beraber belgeseli izleyen Kuzey ve Batı Avrupalılar kadar “uzak” gerçekler değil.
“Burada, Batı Şeria’da olduğundan çok daha fazla kontrol noktası var” diye dalga geçen Kahirelinin sözleri, çok mu yabancı Diyarbakır’dan daha doğuya gitmeye çalışanlara mesela?
Veya kimliğini göstermediği için, polislerce bir internet kafeden “alınıp” dövüle dövüle öldürülenHalid Said’in hikâyesi çok mu farklı, İstanbul’da ve Trabzon’da polislerce kıyasıya dövülen Ahmet Koca, Aydın ve Ebubekir Bıyık’ın yaşadıklarından...
Devrimin başlangıcı 25 Ocak’ın da, Mısır’ın Ulusal Polis Günü olduğunu anımsatırım!
Ben, Emel Ramsis’in belgeselini, Dalia Mustafa’nın, “Şarkılar ve Belgeseller Üzerinden Devrim Okumaları” sunumunun ertesinde izledim.
Mustafa’nın, Avrupa’nın en kuzey noktalarından birindeki bir odada, Estonya’nın başkenti Tallinn’de anlattıkları bana bir kez daha “ders” oldu.
Bir kez daha fark ettim ki, Türkiye’nin siyaseti, Arap Baharı’nın gerçek anlamını anlamaktan çok uzak.
Konuya, Türkiye’de hem medyanın büyük bir kısmı, hem de siyasetinin tamamı tarafından, “eski gözlüklerle”, müthiş bir miyoplukla yaklaşılıyor.
Çünkü Mısır’dan bahsedilirken, “Tahrir Meydanı” ya da “devrim”den söz edilirken, ülke içindeki ve dışındaki kurumsallaşmış güç dengeleri, siyasi partiler gibi, “devlet” kavramları üzerinden konuşularak, düşünülerek okumalar yapılmaya çalışıyor.
Ama Mısır’da, Tunus’ta devrimi, hiçbir siyasi hareket, hiçbir güç yapmadı.
Lidersiz, tamamen kurumsallıktan uzak hareketlerden bahsediyoruz.
“Güçsüz” insanların, muazzam bir güçle iradelerini biraraya getirmelerinden söz ediyoruz.
Dalia Mustafa sunumunda, politikacıların, liderlerin, partilerin, siyasi güç dengelerinin, ordunun, polisin, yani kısaca “güç siyasetinin” ögelerinin lafını hiç geçirmedi.
Sadece insanları anlattı.
Tahrir Meydanı’na gece-gündüz taşıdıkları posterleri, pankartları, sloganları...
Duvar yazılarındaki, graffitilerdeki patlamaları...
Devrim sürecinde sazını (çoğunlukla udunu ama bazen de gitar veya akordeonunu) kapıp da (sadece Tahrir’de değil, tüm ülkede) meydana inen müzisyenleri...
Devrim için yazılan, Devrim sayesinde hatırlanan besteleri...
Columbia Üniversitesi’nde Karşılaştırmalı Edebiyat Profesörü, Doğu-Batı arasındaki geçişler/ geçirgenlikler/ duvarlar üzerine en çok fikir yürüten, dünya çapında tanınan “komple entelektüellerden” İran kökenli Hamid Dabaşi’nin, daha yeni piyasaya çıkan kitabı, Arap Baharı’ında dediği gibi, “Devrim” bölgede, hayatın her alanında, çevrilmemiş taş bırakmayacak.
“Bildiğimiz hâliyle dünya” değişti.
Bugünlerde, Türkiye’nin “takıntı konusu” Kürdistan, Kürtlerin bölgesel olarak birleşmesi, “gökten üç elma düştü” şeklinde gündeme gelince, siyaseten yapılan çoğu “liberal”, “demokrat” niyetli yorum bile, “Suriyeli Kürtlere iyi davranalım; Türkiye için bu en iyisi” son derece faydacı ve devletçi bir tutum aslında.
Realist, reel politik perspektifinden, sadece kurumlar ve devletler üzerinden dünyaya bakmak artık gerçekçilikten çok uzak.
Marx’ın bir zamanlar Avrupa için dediğini, değiştirerek söylersem; Sırbistan’dan Yemen’e, Azerbaycan’dan Tunus’a, bu coğrafyada bir hayalet dolaşıyor; insan hakları devriminin hayaleti.
Film daha yeni başlıyor.
Bu çok seyahatli dönemde, İtalya ve derin devlet üzerine yazmaya devam edecekken, iki yazı bu konuya ara veriyorum. İlham çok, yerimiz dar!
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024