Yıldıray OĞUR
“İşte bütün bunlardan dolayıdır ki, en son olarak muhterem heyetinize, aziz ve kıymetli milletimizin tarihte dönüm noktası olacak olan bu hareketini tes'id için, 14 Mayıs’ı Demokrasi Bayramı olarak millî bayramlarımız arasına sokmanızı çok isterdim. (Soldan alkışlar) Bunu Demokrat Parti o gün iktidarı ele aldı diye teklif ediyorum sanmayın. Eğer insaniyet ve medeniyet için de böyle mukadderse, böyle bir bayram, partiler içinde ve partiler dışında demokrasi müminlerinin hepsinin bayramı olacaktır. (Soldan alkışlar) Şunu diyorum ki; bu bayram, iktidar partisinin, muhalefetin hattâ tek mümessili olan küçük partinin dahi bayramı olacaktır. Kanaatlerimizde başkalık olabilir, gayelerimize vâsıl olmak için ayrı yollar seçmiş olabiliriz; Fakat iman etmek isterim ki, aksi ispat edilinceye kadar her Türk, bilhassa Türk Milletini temsil eden Türk, Türk'ün saadeti ve istikbali için çalışmaktadır. Bu gayeye başka başka yollardan gidebiliriz. Bâzılarımızın yolları onları sapaya götürebilir, çıkmaza atabilir. Fakat ne- I tice itibariyle birbirimizle mücadelemiz sırf fikir dairesinde, birbirimize inanarak, itimat ederek yapılmış olacaktır, işte onun içindir ki aziz vatandaşlar, bu bayram her vatandaşın şenlik yapacağı, tesit edeceği bir gün olduğu kadar, hepsine mukaddes bir mesuliyet yüklediği için, durup düşüneceği bir bayram günü de olacaktır. Çünkü millet arasında ve dışında sulh içinde iş birliği yaratacak bize en müessir bir tek şey olduğu öğretilmiştir, o da; nefsimize hâkim olabilmektir. işte yine bundan dolayıdır ki, yakın ve orta Şarktaki milletlerin de bizimle beraber bu bayramı paylaşacaklarını ve bunu demokrasi bayramı telâkki edeceklerini sanıyorum. Çünkü 14 Mayıs’ta aziz milletimizin kafasının içinde demokrasi ışığını salan fikir ve iman güneşi doğmuştur. Aziz milletimiz şuurunun altında sezdi ve ifade etti: Eğer milletin mukadderatı üzerinde küçük veya büyük müessir olabilecek fikir ve idare adamları bu bayramı hak edebilecek bir irade, kabiliyet ve feragate malik iseler bu bayram Akdeniz komşularımızın da bayramı olacaktır î Garp medeniyetinin beşiği olan bu yurtta büyük Türk Milleti; Garp medeniyetinin ışığı ile ileri sulhun, ileri demokrasinin; istikbalde de bayrakları olacaktır; buna içten iman etmiş bulunuyorum ! (Sürekli alkışlar)”
Bu konuşma 14 Mayıs 1950 seçimlerinden iki hafta sonra TBMM’de yapıldı.
Kürsüye çıkan isim herkesi heyecanlandırmıştı:
Bağımsız İzmir Milletvekili Halide Edip Adıvar.
Halide Edip Adıvar’ı ve Türkiye’deki neredeyse bütün düşünce insanlarını, edebiyatçıları, gazetecileri heyecanlandıran bir gündü 14 Mayıs.
27 yıllık Tek Parti rejimine karşı artık özgürce yükselen eleştirilerden sonra kürsüye çıkan CHP sözcüleri bile o yılların zor şartlarını hatırlatarak cevap verebiliyordu.
Tek Parti dönemi, seçimden önce CHP’nin illeri dolaşan parti müfettişlerinin raporlarında bile sert sözlerle eleştirilen, artık bugünkü gibi kimsenin savunmadığı bir devirdi.
Daha sonra kısa bir süre Başbakanlık da yapacak CHP İstanbul Bölge Müfettişi olan Sadi Irmak tarafından, 23 Eylül 1948 tarihinde kaleme alınan raporda şöyle deniyordu:
“…Aleyhimizdeki unsurlar: Muhtelif sebeplerden gayri memnun olanların büyük bir yekûn tutması; iktidardan bıkkınlık ve ne olursa olsun yeni bir partiyi tecrübe etmek isteği, inkişaf zemini arayan birçok mahbus ihtirasların mevcudiyeti. İstanbul’daki muhalefet şu veya bu muhalefet şefine veya şu veya bu doktrine bağlılık şeklinde değil, umumiyetle Halk Partisi aleyhtarlığı şeklindedir. Demokratlar arasında şu grupları kaydetmeliyiz; büyük sermayedar ve müteşebbisler, bir kısım emekliler, bir kısım küçük esnaf, bazı üniversite gençleri ve hocalar.”
Fakat herhalde o gün kimsenin aklında bir gün CHP genel merkezine yine bir 14 Mayıs’ta ve 21 yıllık bir iktidara karşı girilen seçimler için “Yeter Söz Milletindir” yazan dev bir afiş asılacağı gelmezdi.
Tabii bu tarihi kırılma, 21 yıllık AK Parti iktidarının neredeyse tamamını diktatörlük, zulümle eşitlemekte bonkör olup, üzerinden 73 yıl geçmiş gerçek bir tek parti rejimine yönelik eleştirilere karşı fazlasıyla alınganlık yapanları kızdırmış görünüyor.
Homurdanarak dillendirilen rahatsızlık CHP Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun atıp sildiği tweete tepkilerle gün yüzüne çıktı.
Şu tweeti atmıştı Bekaroğlu:
“73 yıl önce rahmetli Menderes tek parti faşizmine karşı yeter söz milletindir demişti. Tarih tekerrürdür. Biz de 73 yıl sonra iki partinin kurmakta olduğu faşizme karşı ‘Yeter söz milletindir’ diyoruz. AKP-MHP faşizmi bu sloganı kime karşı kullanacak, birbirlerine mi?”
Bekaroğlu, tepkiler üzerine bu paylaşımı kaldırdıktan sonra şu mesajı paylaştı:
“Bu paylaşımı ben yaptım ve birkaç dakika sonra yine ben kaldırdım. Kaldırmamın nedeni sonradan gelen eleştiriler değil, ülkeyi çok partili demokrasiye taşıyan ve seçimi kaybedince, ‘Biz kaybettik ama ülke kazandı’ diyen insanlara haksızlık yaptığımı düşündüğüm için kaldırdım. Doğru paylaşım bu; 73 yıl önce rahmetli Menderes tek parti yönetimine ‘Yeter, söz milletindir’ demişti. Tarih tekerrürdür. Biz de şimdi AKP ve MHP’nin kurmakta olduğu otoriter/totaliter yönetime karşı ‘Yeter, söz milletindir’ diyoruz.”
Milli Şef İnönü, iktidarı demokratik bir olgunluk içinde devretmişti ama “Biz kaybettik ülke kazandı” diye bir sözü olmamıştı.
Bekaroğlu’na CHP’yi yeterince Kemalist bulmadığı için ayrılan Muharrem İnce’den, mültecilere su bile vermemeyi ulusalcılık zanneden Bolu Belediye başkanından beklenen tepkiler geldi.
Ama bir tepki beklenmedikti.
Ekrem İmamoğlu ile birlikte çalışan CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, katıldığı bir televizyon programında isim vermeden Bekaroğlu’nun “tek parti faşizmi” sözlerini eleştirdiği konuşmasını sosyal medya hesabından paylaştı.
Günaydın’ın “Tarih bilincinden yoksun kendini bilmezlerin ‘tek parti faşizmi’ diye tanımladıkları döneme ilişkin görüşlerimiz” mesajıyla paylaştığı konuşmasındaki dönemin şartları bahanesinin arkasına saklanan tek parti apolojisinde orijinal bir taraf yoktu. Aynı zamanın şartları apolojisiyle Ahaber’de her akşam AK Parti iktidarının otoriter uygulamaları, yüksek enflasyon açıklanıyor.
Ama ilginç bir şekilde bu fazla savunmacı, klişe eleştiriyi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da Twitter hesabından beğendi.
İmamoğlu, orijinal CHP’li bir siyasetçi değil.
Merkez sağdan geliyor. CHP’nin bagajını sahiplenmemek gibi siyasette lüksleri vardı ve bu lüksleri kullanarak farklı kesimlerle iletişim kurdu.
Ama herhalde parti içinde o da Kılıçdaroğlu ve ona yakın isimlerin değişim çabalarına destek yerine, buna karşı çıkanların rüzgarını arkasına almak istiyor.
Belki böylece kendisini yeterince CHP’li bulmayanların gönlünü kazanabilir ama 2023 yılında tek parti rejimini, üstelik onun çok daha soft bir halini eleştirirken savunmak uzun vadede ve kafayı 73 yıl önceki tek parti rejimine laf söyletmemekle bozmamış büyük kalabalıklarda bu sekter tavır kendisine herhalde çok bir şey kazandırmaz.
Bu çok yapıldı ve sonuçları malum.
İmamoğlu, bugün başına gelenlerin aynısını tek parti rejimi sırasında 1930 yerel seçimlerinden sonra Samsun ve İçel’in Serbest Fırka’dan seçimi kazanmış belediye başkanlarının yaşadığını hatırlasa, 73 yıl sonra hala tek parti rejimini, üstelik bir tek parti iktidarını eleştirirken savunmanın ideolojik bir saplantı olduğunu görecektir.
Ayrıca sadece bu tartışma bile Kılıçdaroğlu’nun CHP’de sessiz ve süssüz yaptığı değişimin tarihsel değerini, yeni bir siyasetçi tarafından bile sahiplenilemeyen riskini bir kere daha ortaya koyuyor.
Siyasi rekabetin şehvetine kapılarak bu değişimin uzun vadede Türkiye için değerini teslim edemeyen ve eski yerli ve milli CHP’yi özleyen AK Partililerin, aynaya bir kere bakmadan geçmişin hayalleriyle mesut yaşamak isteyen Kemalist ve ulusalcıların pek hoşuna gitmese de CHP genel merkezine asılan afiş sahiden tarihi.
O kadar ki insanın bazen tekrar tekrar bakıp “halis mi” diye sorası geliyor.
Yazarlar
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025