Yıldıray OĞUR
“…. ismini vermeyen görgü tanıklarından aldığı bilgilere göre, Türk ordusu, bu sabah Kobane'nin doğusuna düşen Qeremox ve Eyn El-Bat köyleri arasındaki bölgede, DAIŞ çetelerine 5 askerî araç dolusu ağır silah götürdü. Görgü tanığı, Qaramox köyü yakınlarında sınırı geçip Rojava topraklarına giren Türk ordusunun bizzat DAIŞ elemanlarına bu silah ve cephaneleri teslim ettiğini söyledi. Aynı kaynağa göre, 5 askerî araç içinde 57'lik toplar, 23'lük Doçkalar ve bunlara ait sandıklar dolusu top gülleleri ve mermiler bulunuyor...”
Önce “İsmini vermek istemeyen görgü tanıkları.” Sonra diğerleri vazgeçiyor şahitlikten herhalde “görgü tanığı”. Sonra güvenlik gerekçesiyle adı değişiyor: “Aynı kaynak”. Beş askerî aracın sınırdan geçtiğini görüyor. Bizzat “Türk ordusunun” (şahsi değil kurumsal olarak bir teslimat bu) bizzat elceğizleriyle DAIŞ yani (IŞİD) elemanlarına silah ve cephaneyi teslim ettiğini de görüyor. Yetmiyor. Askerî araçların içindeki mühimmatı da mermilerine kadar görüp tespit ediyor. (Ne tesadüf ki o mermi ve top cinsleri 1 saat önce başka bir örgüte yakın haber ajansına konuşan YPG komutanının IŞİD’in elindeki silahlardan saydığı cinsten.)
Google Earth gibi bir geniş açı, cemaat polisleri kadar teknik bir donanım iki gözde buluşmuş. Tek bir eksiği var: Bir adet fotoğraf çekebilen cep telefonu! Saatlerce bu teslimatı izlemiş olmalı. Bir koşup bakkal amcanınkini kapıp gelse… Biz de onu “ismini vermek istemeyen görgü tanığı” olarak değil, Pulitzerlik bir haberin kaynağı olarak bizzat tanırdık. New York Times bu aralar böyle bir kareye epey para da verirdi.
2014 yılında 5 kamyonu saatlerce izleyip tek kare çekememek anlaşılır tabii. Gözden kaçabilir de beş kamyoncuk. Ama ya bir tren dolusu cephanenin sınırdan geçiş anı…
Haberin kaynağı Aksaray’daki ciğercide Bilal Erdoğan’ın IŞİD komutanlarıyla o ünlü fotoğrafını bulup yayınlayan çok ünlü PKK’lı gazeteci. İçişleri Bakanı’nın bir valiye “Nusra’ya destek verin” diye kibarca arz ettiği o ünlü genelgeyi de ondan öğrenmiştik. Dışişleri Bakanlığı’nın Nusra’ya destek için yazdığı çok gizli yazılarında örgüt terminolojisiyle “PKK’nin” dediğini de.
Yani çok güvenilir bir kaynak:
“Tanıklar açık adres veriyor; Rojava sınırında sefer yapan Türk treni Tel Abyad'da Silib Qeran köyünde (istasyon yok) durup cephane indiriyor. Trenin durduğu bu köyün karşısı tümüyle IŞİD denetiminde. Ve tanıklar IŞİD çetelerinin trenden indirilen sandıkları götürdüklerini söylüyorlar. Köylüler uzaktan bunu görüyorlar ancak kimse oraya gidip 'tren niye durdu' diye bakamıyordu. Çünkü bir tarafında Türk askeri diğerinde IŞİD var...”
Tanıklar, tanıklar ah o tanıklar. Hiçbirinin fotoğraf çekebilen bir akıllı telefonu yine yok. İkinci Pulitzer de gitti, New York Times’dan, Spiegel’den gelecek dolarlar, Eurolar da. Onu geçin koskoca silah dolusu bir tren sınırı geçip karşı tarafta dünyanın karşısında birleştiği bir örgüte silah götürüyor ve dünyanın hiçbir istihbarat örgütü, hiçbir Heron'u, uydusu, gazetecisi, tren güzergâhında oturan sıradan cep telefonlu insanı bunu çekemiyor.
Suriye’deki Türkmenlere bir tır bile gönderememiş bir devletin birkaç ay sonra becerdiğine bak. Yeni Türkiye bu demek ki.
Tren haberi HDP vekillerce Meclis gündemine bile taşındı. RT etmeyen siyasetçi kalmadı. Hatta PKK’ya yakın TV'ler görüntü diye trenle askerî zırhlı araç sevkiyatı görüntüleri bile kullanmaktalar. Ama iddiayı twittera yayan gazetecinin sitesi de bu dünyayı sarsacak haberi iki cümleyle haber yapabilmiş: “Türk devletinin ise Kobane’nin kuzeyinde IŞİD çetelerini trenlerle taşıdığı iddia ediliyor. Suruç hattında IŞİD çetelerinin yoğun hareketlilik içinde oldukları, Türk devletinin çetelere askerî teçhizat ve çete taşıdığı bildiriliyor...”
İddia ediliyor, bildiriliyor. Kim? Tanıdık bir arkadaş.
Ne büyük tesadüf ki ajanslar da günlerdir şöyle haberlerle dolu: “IŞİD’in kontrolünde bulunan Suriye’nin Carablus kentine bağlı Çobanbey Tren İstasyonu bölgesi, Telabyad ilçesi ve Carablus ilçesinin karşısında bulunan Türkiye tarafına askerî birlikler takviye ediliyor.”
Demek ki “IŞİD’e karşı operasyon”, “güvenli bölge” diye diye takviye edilen IŞİD’miş.
Demek Suriye ordusundan 17. Fırka’dan 1737 havan topu, 200 tank, 3000 tüfek, 160 RPG ve onlarca farklı büyüklükte araç ele geçirmiş, Tabka’daki ordu karargâhını ele geçirip 30 Sovyet yapımı T-55 ve 10 adet T-72 savaş tankı, 5 km'ye atış yapabilen SA-16 roketatarlara, en az bir adet Scud füzesi, Kara Şahin helikopteri, hatta kullanmasını bilseler jetlere bile el koymuş, en son Musul’da Irak ordusunun terk ettiği karargâhlardaki bütün son model ABD yapımı silahları ganimet yapmış, Suriye sınırındaki operasyonlarına Musul’dan ele geçirdiği son model Amerikan zırhlısı Humvee’leri getirip kullandığı haber bile olmuş IŞİD, demek hâlâ Türkiye’den kara tren kaldırıp topla, mermi getirtiyormuş. Ne fantezi…
Tamam 5 kamyon, 1 treni açıkladık diyelim. Peki, YPG’nin yaralı yakaladığı 3 IŞİD'çi üzerinden çıkan TC kimliğine ne denmeli? Cemil Bayık’ın, Duran Kalkan’ın, Sabri Ok’un, Mustafa Karasu’nun hatta Abdullah Öcalan’ın bile olan kimliğin aynısından. İşte size TC-IŞİD iş birliğinin belgesi. Üzerinden Fransız pasaportu çıkan IŞİD’çiyi açıklamak daha kolay halbuki…
Somut delilse, al sana uzun sakallı adamlarla erlerin sarılıp sınır gibi bir yerde çektirdikleri fotoğraf. Ne bu samimiyet? IŞİD’le er düzeyinde de olsa bir ilişki yok mu yani? Ya onlar o erlerin uzun sakallı babaları, amcaları, akrabaları değilse? İsmailağa cemaati üyesi uzun sakallı bir amcanın asker oğlunu karargâhta ziyarete gittiği ne zaman görülmüş?
Türkiye yazan sınır kapısının göründüğü bir yerde IŞİD bayrağı ve silahıyla fotoğraf çektiren militan peki, o ne? Eeh IŞİD’in elinde bazı sınır kapıları var maalesef. Sınır kapısında (hani IŞİD'çilerin ellerini kollarını sallayarak girdikleri) Türkiye yazısını görünce hâlâ IŞİD bayrağıyla foto çektirildiğine göre (sınırın öteki tarafında olma ihtimali de bir hayli yüksek) demek ki öyle rutin bir manzara değil bu diye sevinmeliyiz, fotosu çekilecek kadar az rastlanan bir hatıra hâlâ.
İki yıl önce IŞİD’i terör listesine alıp, IŞİD mevzilerini vuran ilk ülke, ikisi bebek 49 konsolosluk görevlisine ancak 101 gün sonra 20’şer kilo vermiş olarak kavuşabilmiş Türkiye’nin IŞİD’e Kürtlere karşı desteğinin delilleri bunlar işte.
Kaynak, Davutoğlu’nun sabaha karşı "46 rehine Türkiye’de" açıklamasından 10 dakika sonra “Kobane’yi verip rehineleri aldı” analizi patlatabilen becerikli PKK medyası. Bir ara Barzani’yi de IŞİD’çi ilan eden, IŞİD’e destek için Amman’da Barzani’yle Türkiye’yi buluşturan PKK medyası.
Ama hiçbiri “DAIŞ’ın (IŞİD) esas şefi bir Türk MİT’çisi midir?” yazısı kadar somut değil bu iddiaların. 1998’de Musul’da tutuklanan yazının uyarlama senaryo dalında Oscar adaylığı her sene yenen yazarı, kendisini sorgulayan Saddam’ın askeri Ebu Müslim Türkmeni’yi IŞİD liderleri arasındaki fotosundan tanımış. Iraklı bir Türkmenmiş Türkmeni.
Başlıkta Türk’e dönmüş ama ne de olsa hepsi aynı. Yani IŞİD’de Saddam’ın eski adamları var. Olabilir, gördüm diyorsa görmüştür. Adıyla sanıyla “gördüm” diyor üstelik. Peki nasıl anlamış Baascı bu Türkmen askerin MİT’çi olduğunu. Kaynak sağlam. Okuyalım: “…sorguya alınan gazeteci arkadaşlarıma sordum. Onları da aynı Saddamcı Türk Subayı sorgulamıştı. Onlara dedim ki: 'Bu adam kesin Türk MİT’ine de çalışıyor.' Onlar da aynı görüşteydiler.”
Kaynak bizzat kendisi. Kesin öyle.
Bunca delilden sonra şunu demek hakkı değil mi:
"… gibi İstanbul Laleli’de MİT merkezinde yetiştirilen Çeçenlerle birleştirilince, DAİŞ’in özbeöz bir Türk çete katliam örgütü olduğu aşikârdır. DAİŞ’in çetebaşının esasta Ebu Müslim Türkmeni adlı bir Türk MİT’çisinin olduğu açığa çıkması, son Kobane saldırıları, Türk konsolos elemanlarının bırakılması ardından R.T. Erdoğan ve DAİŞ çetelerinin yaptığı karşılıklı açıklamalar gösteriyor ki, DAİŞ eşittir Türk Devleti. Türk Devleti eşittir DAİŞ...”
DAİŞ IŞİD’di tabii, unutmayalım. Ee Cumhurbaşkanı IŞİD’den alınan rehineler için “Velev ki takas yaptık” dedi. Telabyad’da yakaladığı IŞİD’in Çeçen komutan Ebu Musab’ı, IŞİD’in elindeki 300 Kürt siville takas yapan YPG’nin yaptığı gibi.
Ama Kobane’den sırtlarında annelerini, yanmış çocuklarını alıp can havliyle kaçan Kürtler, bu propagandaya pek inanmıyor olacak ki, eşittir IŞİD olan Türkiye’ye doğru kaçıyorlar. IŞİD’i trenlerle destekleyen Türkiye de 48 saatte 70 bin Suriyeli Kürt'ü sınırlardan kabul etti, AFAD onlar için seferber, üç bakan ziyaretlerine gitti, dün çocuklara reçelle ekmek bile dağıtılıyordu.
Daha da acayibi, KCK’nın, Demirtaş’ın çağrılarıyla binlerce insan Kobane’ye geçip savaşmak için sınırlara koştu. Yüzlercesi öyle adını vermeyen gizli tanıkların anlattıklarıyla değil kameralar çekerken sınırı geçti, hatta bazıları bayraklarla, meşalelerle askerî tertip içinde törenle geçti. Dün geçmek isteyen bir gruba da polis sınırda gazla müdahale etti. Keşke etmeseydi. Hele de böyle bir acının yaşandığı yerde.
Keşke insanların hayatlarını kurtarmaya çalıştığı bir sınır kapısında yardım dışında politik ajitasyon yapılmaması gerektiğini düşünecek bir Kürt siyaseti olsaydı. Bir katliam tehlikesi sürerken, aklı hâlâ barış masasında oturduğu Türkiye’yle didişmekte kalmış bir hareket için ciğerciyi IŞİD'çi yapıp, yalandan tren kaldıran bir medya herhalde fazla lüks sayılmaz. Ama Sünni, Nusayri, Kürt, Ezidi 1.5 milyon Suriyeli ve Iraklıyı misafir eden, PKK’yla barış için görüşen 'Yeni Türkiye’ye yeni bir Kürt siyaseti de gerek.
“IŞİD çeteleri tarafından sözde rehin tutulan...” cümlelerinde geçen eski Türkiye’yi bulmak da PKK’ya sempati duyan Kürt yurtseverlere düşüyor. Hakikat mi, propaganda mı? Analiz mi ajitasyon mu? Haber mi, öfke patlaması mı? Tabii Kürtleri katleden bir örgüte tren kaldıran bir devletle niye hâlâ barış masasında oturulduğunu herhalde biri onlara anlatır.
Sadece yalanlar bir yerden sonra yetmez çünkü...
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞAnayasa Madde 66: Türk vatandaşlığı 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Kusursuz fırtına’nın tam ortasında: Türkiye krizler kavşağında hangi yola sapacak? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBüyük Buhran… 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEİslâmcıların iki yüzü, Türkçülerin devleti ve Kürt sorununun çözümü 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBeslenmenin farklı yollarından kaçış yok 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluKim demiş İslam ülkeleri bir araya gelemiyor diye 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazRüşvetçileri merak eden bir savcı var mı? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNLevant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBir Demokrasi Kurultayı hikâyesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMalazgirt ruhu: Sultan Alpaslan ve Cevdet Sunay yeni Türkiye’ye el sallıyordu 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞDİYANET NE ZAMAN ”KENTLİ” OLACAK? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025