Yıldıray OĞUR
Büyük bir rahatlık içinde televizyonda komşularını listelediğini, ailece 50 kişiyi götürebileceklerini anlatan orta yaşlı başörtülü kadını, ‘kadınlarınızı, çocuklarınızı bizden nasıl koruyacaksınız’ diye hayali darbecileri tehdit eden sosyal medya fenomenini, darbe olursa muhalif kadın siyasetçileri, gazetecileri nasıl aralarında paylaşacaklarını edepsiz şakalarla birbirilerine anlatanları düşündükçe insanın kafasında bu soru dolaşıp duruyor.
Peki bu insanlar nasıl bu hale geldi?
Evet bazıları kendisini göstermek istiyor, şahsi beklentilerle en öne atlıyor.
Ama bu malzemeyi tüketen, iştahla yeniden üreten daha büyük bir kitle var.
Bir parti, ideoloji, din hakkında varılan totolojiler, kötülük, lümpenlik, cahillik üzerine yapılan analizler onların motivasyonunu açıklamıyor.
Sıradan insanları siyasi hasımlarına karşı kendi günlük hayatlarındaki temel ahlaki, dini, kültürel değerleri ayakları altına alma pahasına bu kadar acımasız, kıyıcı yapan motivasyon ne?
Nasıl oluyor da hesap adı “Hak Dava” olan biri CHP’li kadın siyasetçi için Türk sinemasının tecavüz sahneleriyle ünlenmiş karakterlerinin fotoğrafını paylaşabiliyor?
Bu soruların daha evrensel cevapları olmalı.
Bir miktar geriye gitmemiz lazım.
Eşitlik, özgürlük, kardeşlik gibi insanlığın büyük ideallerinin bayraklaştığı Fransız Devrimi’ni takip eden yıllara.
Devrimci heyecanın zirveye çıktığı 1793 yılında Lyon’dan şöyle bir ses yükselmekteydi:
“Halkın temsilcileri üstlendikleri misyonu yerine getirirken duygusal davranmayacaklardır. Halk intikamın topunu onların eline teslim etti ve onlar da özgürlüğün tüm düşmanlarını yok edinceye kadar vazgeçmeyeceklerdir. Yıkıntılar üzerinden ulusun mutluluğuna ve yeni dünya düzenine ulaşmak için daha pek çok hainin mezarları üzerinden geçecek cesaretleri olacaktır.”
Sesin sahibi, devrim karşıtı hareketleri bastırmak için Lyon’a gönderilen her devrin adamı Joseph Fouche’ydi.
Özgürlük için adını Lyon Kasabı’na çıkaracak katliamlara giriştikten sonra kendini şöyle savunmuştu: “Evet, çok pis kan akıttığımızı söylemekten çekinmiyoruz ama sadece insanlık namına...”
Fransız Devrimi’nin öncü kadınlarından, eşi İçişleri Bakanlığı yapmış Madam Roland da devrimci kızıl terörün kurbanlarından biri olarak giyotine doğru giderken şöyle bağırmıştı: Ey özgürlük, senin adına ne cinayetler işleniyor!
Dünya tarihi, insanlığın kurtuluşu, yeni bir dünya, özgürlük, adalet gibi ulvi değerler, büyük davalar için işlenmiş büyük suçların ve katliamların da tarihi.
20’inci yüzyılda iki dünya savaşından daha fazla insan faşist ve sosyalist ütopyalar için öldürüldü. Kore’de, Vietnam’da yüzbinler demokrasi için bombalandı.
Bir kutsal dava uğruna insan hayatının nasıl kolayca harcanabildiğinin, seçilmişlik sendromunun nasıl büyük yıkımlara neden olabileceğinin dünyadaki son örneği IŞİD oldu, bizdeki son örneği ise 15 Temmuz darbe girişimi ve FETÖ.
Türkiye yakın tarihinde de böyle devrimci aşırılık dönemleri var. 60’ıncı yıldönümü yaklaşan 27 Mayıs 1960 darbesi sonrası böyleydi.
Camide, kahvehanede, meyhanede hatta kadınların ev toplantılarında DP’lileri öven, darbeyi eleştiren tek bir cümle bile rejim düşmanları manşetlerinin atılıp, büyük gözaltı dalgalarının yaşanmasına neden olmaktaydı.
Ülkenin seçime gittiği 1961 yılının Mayıs ayında bu paranoyalardan biri daha patlak vermişti.
İstanbul’daki taksicileri Menderes için gösteri yapmaya teşvik ettiği söylenen bir taksicinin ve eski DP’li bir ev hanımının da aralarında olduğu 170 “rejim düşmanı” daha kıskıvrak yakalandılar.
Ertesi günün gazetelerinde MBK üyesi ve Devlet Bakanı Sıtkı Ulay’ın sözleri manşetteydi:
“İhtilali sünger zannedenler kafalarına vurduğu zaman kaya olduğunu anlarlar. Gerekirse kan akıtmasını da biliriz. Ortalık mezbahaya döner. Millet isterse her şeyi yaparız.”
Üniversiteliler “Başları ezdik, kuyrukları koparacağız”, “Son ihtar, son ikaz” pankartlarıyla meydanlara döküldü.
Kalabalığı teskin etmek için Devlet Başkanı Cemal Gürsel de konuştu:
“Üç- beş yüz hatta üç-beş bin değil elli bin dahi ayaklanıp bu idareyi düşürebileceğini düşünmek hayalidir. Bir jet filosu hepsini yok eder.”
Bugünden bakınca zalimce ve delice görünen bütün bu sözler o günlerde ülkenin en eğitimli, birikimli insanlarına tuhaf gelmiyordu.
Çünkü 27 Mayıs bir darbe değil bir “devrim”di, inkılap”tı, “İkinci Cumhuriyet” sözü ilk olarak 27 Mayıs sonrası için kullanılmıştı.
Ülkeyi diktatörlükten kurtardığına inanılan ‘devrim’in heyecanıyla Demokrat Partililer’den “düşükler” diye bahsediliyor, onların devamı olanlara “kuyruklar” deniyordu.
Çünkü bir tarafta hürriyet, demokrasi nutukları atılırken, özgürlükçü bir anayasa yazılırken DP’liler ve DP’yi destekleyenler bu demokratik parantezin dışındaydı. O günkü gazetelere göre onlar yılanlardı, çiyanlardı, çakallardı.
İnsan olmadıkları için insanlık idealleriyle muamele edilmeyi de hak etmiyorlardı. Mahkeme salonlarında linç ediliyor, çocukları okullarda aşağılanıyordu.
Tam bu noktada bütün hikayeler ortaklaşıyor.
Kendini tarih üstü, mutlak hakikati temsil eden, insanlığın kurtuluşu, tek çare, kutsal dava, büyük devrim olarak görmenin sonu her seferinde aynı yere çıkıyor.
Bu büyük hakikate, ilahi davaya, muhteşem devrime, iyiliğe direnen, karşı çıkan, eleştiren, engel olan herkesin bir süre sonra düşmanlaştırılması, insanlıktan çıkarılması (dehumanization) ve damgalanması (stigmatization).
Ancak o zaman onlarla mücadelede bütün ahlaki, insani bariyerler ortadan kalkıyor, her şey meşru hale geliyor.
Netflix’de yayınlanan Vietnam Savaşı belgeselinde bir Amerikalı asker, vicdanını rahatlatmak için çekik gözlü, kısa boylu Viet Kongları insanlık kategorisinden çıkararak,
“Savaşta hiçbir insanı öldürmeyeceğim” prensibini benimsediğini anlatıyor.
Türkiye’de de son dönemde iktidar çevrelerinde yaşanan ideolojik narsisizm benzer bir sonuca neden oluyor.
İdeolojik narsisizmle neyi kastettiğime sadece son bir kaç günün gazetelerinden ve sosyal medya mecralarından gelişi güzel bir kaç örnek:
“Yeni asrın kapısı açıldı Ve nice zorluklarla dolu bir belirsizlik dönemi insanlığı bekliyor Millet olarak Devlet olarak insanlığın yükü omuzlarımızda. Yeryüzünde insanın varlığını tehdit gören bir ateş aklına karşı insanın varlığının kainatı anlamlı kıldığını ifade eden ve insan fıtratına sahiplenen aklın haykırılacağı yerdir ANADOLU. Evet yükümüz ağır ancak müjdelerin muhatabı bir MİLLETİZ Müjdelerin muhatabı ÜLKEYİZ Öyle müjdeleri ifade edecek gelişmeler yaşayacağız ki kendimiz bile şaşıracağız O halde ümitsizlik yok Hep birlikte inanmak ve yükselişteki ÜLKEMİZE inanmak var”
“Biz başardık, bütün Batı yolda kaldı. Bize ayar verenler, yol çizenler, denetlemek isteyenler, vesayetçiler çaresiz kaldı. Biz başardık, onların yardımına da koştuk. ABD’den Avrupa’ya, Asya’dan Latin Amerika’ya kadar her yere ulaştık. Gönül coğrafyamıza, kimlik coğrafyamıza zaten ulaşacaktık. Ama yüzyıldır bize patronluk taslayanlara da yardıma koştuk. Artık “Türkiye ekseni” coğrafyanın tamamı.. Türkiye yeni bir şey anlatıyor. Yepyeni bir şey inşa ediyor. Salgın sonrası mucizevi bir yükselişin ön haberini veriyor. Bunu anlayabilenler bu ülkenin geleceğinde yer alacak. Kavrayamayanlar kaybolup gidecek. Bu ülkeyi bugünlere taşıyan herkes mübarektir”
“Bu Dava'nın Liderine, erlerine, çaycısına, bayrak asan çocuğuna sahip çıkın... Omuzlarda insanlık tarihinin en ağır yükü var, ya "Allah" diyerek ayağa kalkacağız, ya da İslamın zaferi 100 yıl ertelenecek... Mesele İktidarda kalmak filan değil... Mevzu çok daha büyük! Anlıyor musun?”
Bütün insanlığı kurtaracak mutlak bir hakikati temsil etme iddiası, tarihsel bir misyonu olduğunu düşünmek, bunun artık zamanının geldiğine inanmak, 100 yıl sonra bir millet uyanıyor, ayağa kalkıyor, tarihe geri dönüyor sloganları, sürekli bu tarihsel devamlılık hissini yükleyen televizyon dizileri, 15 Temmuz tecrübesiyle birleşince çok geniş bir kesimin ruh hali tümüyle değişti.
Artık ortada bir siyasi parti yok, tarihi bir misyonu olan kutlu bir dava var.
Siyasi parti yerini kutlu davaya bıraktıkça da karşısındakiler kolayca siyasi rakipten düşmana dönüşüyor.
Çünkü bu kutlu davayı, İslam, Türk milleti, insanlık için verilen mücadeleyi eleştirmeye sadece muhalefet demek yetmiyor, bu ancak ihanet olabilir.
Muhalif de artık kibar bir kelime, Türk milletinin tarihe geri dönüşüne karşı çıkan biri ancak kökü dışarıda bir hain, başka ülkelere hizmet eden bir ajan, bu topraklara yabancı, dönme, mason ya da kılıç artığı olabilir.
Böylece büyük oyunların, 100 yıllık planların, ihanetlerin içinde olan, ontolojik olarak kötü, tarihsel olarak yanlış tarafta duranlara karşı ahlaki, insani davranma yükünden de kurtulmuş olduk.
Sadece dindarların değil, laiklerin, solcuların büyük davalarının mutlak hakikatlerinin sonu da hep aynı yere çıktı.
Davalar büyüdükçe, insanlar ve insanlık küçüldü.
Büyük hakikatlerin, ulvi davaların ayaklarını yere bastırmadıkça, onları yeniden diğer hakikatler ve davalarla eşit bir demokratik yarışa girmeye ikna etmedikçe, tarihi günlük siyasetin içinden çıkarmadıkça bu delilik hali sürecek.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025