Yıldıray OĞUR
Ve Danıştay beklendiği gibi 24 Kasım 1934 tarihli altında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Başbakan İsmet İnönü, Maliye Bakanı Celal Bayar ve diğer bakanların imzalarının olduğu Bakanlar Kurulu kararını iptal etti, bir saat sonra Cumhurbaşkanı kararname yayınladı ve Ayasofya, Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilerek 86 yıl sonra yeniden ibadete açıldı.
Aslında Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi için ilk adım 7 Haziran 1931’de atılmıştı. O gün altında Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal ve Başvekil İsmet İnönü’nün imzaları olan başka bir Bakanlar Kurulu kararnamesiyle, Ayasofya Camisi’nin sıvaları altında kalan mozaikleri ortaya çıkarması için Amerikan Bizans Ensitüsü’nün kurucusu Thomas Whittemore’a izin verilmişti.
Bu kararın alınmasında dönemin ABD Ankara büyükelçisi Joseph C. Grew ve Türkiye’nin yükselen faşizmlere karşı Cemiyet-i Akvam’a yaklaşma arzusu vardı.
Bu karar kamuoyundan o kadar gizli alınmıştı ki, gazeteler bu iznin verildiğini bir hafta sonra New York Times’da çıkan bir haber sayesinde öğrendiler.
Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi ile ilgili ilk resmi yazışma ise Danıştay’ın iptal ettiği Bakanlar Kurulu kararından üç ay öncesine, 25 Ağustos 1934 gününe aittir.
O gün Maarif Vekili Abidin Özmen, Ayasofya Camii’nin müzeye dönüştürülmesi için Başbakanlığa bir yazı yazdı:
“Aldığım büyük şifahi emir üzerine Ayasofya Camii’nin müze haline konması için icap eden tetkikata başlanması hakkında verilen emrin bir suretini arz eylerim efendim.”
Hemen bir komisyon oluşturuldu. Yapılacaklar listesi iki gün sonra hazırdı.
Özmen, o “büyük şifahi emri” nerede ve kimden aldığını 29 Kasım 1949 günü emekli bir bakan olarak ziyaret ettiği Ayasofya Müzesi’nde dönemin Ayasofya Müzesi Müdürü Muzaffer Ramazanoğlu tarafından hazırlanan Ayasofya Hatıra Defteri’nin ilk sayfasına şöyle yazmıştı:
“1934 senesinde Maarif Vekili bulunduğum zaman, bu gün tamı tamına tarihini hatırlamadığım bir akşam yemeğinde merhum Atatürk’ün sofrasında, her zaman olduğu gibi ilmi, içtimai ve tarihi konular üzerinde konuşuluyordu. Söz Ayasofya’ya ve karşısındaki muazzam Sultan Ahmet camisine intikal etti. Atatürk başta olarak Ayasofya’nın bir dine ve bir sınıfa mal olarak kalmaktansa bütün akvam ve edyanın ziyaretime açık olacak bir müze haline getirilmesinin uygun ve bilhassa bu yeni müzede Bizans eserlerinin toplanması muvaffak olacağı ilmi bir şekilde konuşuldu. Bu görüşmeden ilham olarak ertesi gün o zaman Başbakan olan sayın İsmet İnönü’ye bu muhteva ve mütalaaları bildiren ve Ayasofya’nın tarihi ve mimari bir müze olarak kullanılmasının daha muvafık olacağı cihette Evkafca tahliye edilerek müze olarak kullanılmak üzere Maarif Bakanlığı’na devrini teklif eden Başbakanlığa hitaben yazılan... bu yazım Başbakanlık’tan Evkaf Umum Müdürlüğü’ne havale edildi, vekiller heyetince de tasvip edildi, İstanbul Müzeler Müdürlüğü eliyle Maarif Bakanlığı camii teslim aldı ve müze haline koymaya başladı...”
Ayasofya’nın müze olacağı haberi her yere bomba gibi düşmüştü. Herkes şaşkındı. Gazetelerin konuştuğu müzeler müdürünün bile tam olarak karardan haberi yoktu.
Ani karar Cumhuriyet Gazetesi’nde bile karar birinci sayfasında çıkan bir yazıda eleştirilmişti:
“Gazetelerde Ayasofya’nın bir müze olarak tanzim edileceğini okudukça afallamakta devam ettiğimizi itiraf etmek mecburiyetindeyiz. Kendi kendimize mütemadiyen “Ne müzesi” diye soruyoruz. Ayasofya’nın kendisi zaten en güzel bir müze ve belki ondan daha üstün başlı başına bir tarihi abidedir. Bu abideyi herhangi bir müzeye çevirmeye bizim aklımız ermiyor…”
482 yıl boyunca İstanbul’un dinî hayatının kalbi olmuş, şehrin en büyük camisi kimseye sorulmadan, sofrada alınan bir kararla bir anda böyle müzeye çevrildi.
Bunun yarattığı travmayı fark etmeden, Ayasofya’nın Türkiye’deki dindarlar için ne ifade ettiğini, neden hala siyaseten heyecan verici olduğunu anlamak zor.
Müze kararının ilerici, hoşgörülü bir karar olduğunu savunanlar, bu kararın alınışındaki nobranlığın üzerinden hızlıca atlıyorlar. Halbuki, amaç dünyaya hoşgörü mesajı vermek bile olsa bunu otoriter bir yöntemle yapınca ortaya bir tahribat çıkıyor ve bu tahribatın izleri 85 yıl geçse de siyasi bir fay hattı olarak kalıyor.
Lider öyle istediği için ya da siyasi bir hamle olarak o sırada bunu uygun gördüğü için İstanbul’un en büyük camisi bir gecede müzeye çevrilebilmiş, halk ve gazeteler sesini çıkaramamış, bütün devlet de sorgusuz o kararı uygulamak için seferber olmuştu. Her zaman bu kararları emir telakki edip uygulayacak Abidin Özmen’leri bulmak da zor değildi.
(Abidin Özmen, Kürtlerin nüfusu Türklerden 12 kat fazla artıyor diye 1930’larda Kürtlerin asimile edilmesiyle ilgili meşhur siyah raporu yazmış bir umumi müfettişti.)
1934 şartlarındaki otoriter yönetim anlayışıyla alınmış bir kararın 86 yıl sonra bile tartışması sürüyor.
Ama ne trajiktir ki 86 yıl sonra Ayasofya’nın statüsü değiştirilirken, Türkiye’de karar alma mekanizması hala 1934 teknolojisiyle çalışıyor.
18 yıl boyunca Ayasofya ile ilgili hiçbir adım atmamış, talepleri “Önce Sultanahmet’i doldurun” diye reddetmiş, daha bir yıl önce bunu teklif edenleri meydanda “bu oyuna gelmeyin, bunlar tahriktir, bunun götürüsü var, başka ülkelerde bizim camilerimiz var” diyerek azarlayan Cumhurbaşkanı bir anda Ayasofya’nın cami olmasına yeşil ışık yaktı, İstanbul seçimlerini iptal ettirmiş eski YSK üyesinin başkanlığına getirildiği Danıştay, 2005’den beri üç kez reddettiği 75 yaşındaki Bursalı emekli öğretmen İsmail Kandemir’in kurduğu Sürekli Vakıflar Tarihi Eserler ve Çevreye Hizmet Derneği’nin iptal talebini bu kez oybirliğiyle kabul etti ve Ayasofya yine tepelerde dönen siyasi bir kararla cami oldu.
Bazılarına göre ekonomik sorunları örtmek, kan kaybını durdurmak için bazılarına göre yurtdışına bir mesaj vermek için.
Ayasofya’yı bir anda ihtiyaca binaen cami yapıveren bu 30’lardan kalma karar alma teknolojisiyle daha bir hafta önce şimdi Fatih’in 600 yıl önceki vakıf senedindeki bedduanın lanetinden kurtulduğumuza şükredenlerin alkışları arasında, 40 yıllık muhafazakar bir vakfın üniversitesi kapatıldı.
Aynı teknolojiyle yıllardır insanlar siyasi talimatlarla hapse giriyor, tahliye oldukları gece yeniden tutuklanıyor, seçimle gelen belediye başkanları makamlarından oluyor.
Ayasofya’nın statüsünün değiştirildiği 1934 yılındaki Türkiye ile 2020 yılındaki Türkiye aslında birbirine benziyor.
Bugün Ayasofya kararı ile heyecanlananlar, inşallah Ayasofya’da ilk namazlarını eda edip, ellerini dua için semaya açtıklarında Türkiye’nin bir an önce kararların tepelerde, o anki ihtiyaçlara göre, anlık, kimseye danışılmadan sorulmadan alındığı bir ülke olmaktan çıkması için de dua ederler.
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNLevant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBeslenmenin farklı yollarından kaçış yok 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBir Demokrasi Kurultayı hikâyesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞAnayasa Madde 66: Türk vatandaşlığı 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMalazgirt ruhu: Sultan Alpaslan ve Cevdet Sunay yeni Türkiye’ye el sallıyordu 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluKim demiş İslam ülkeleri bir araya gelemiyor diye 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBüyük Buhran… 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Kusursuz fırtına’nın tam ortasında: Türkiye krizler kavşağında hangi yola sapacak? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞDİYANET NE ZAMAN ”KENTLİ” OLACAK? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazRüşvetçileri merak eden bir savcı var mı? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEİslâmcıların iki yüzü, Türkçülerin devleti ve Kürt sorununun çözümü 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025