Yıldıray OĞUR
Diyanet’in son Cuma namazında tüm camilerde okuttuğu “Kul Hakkı Ateşten Gömlektir” başlıklı hutbe aslında kadınlara mirastan pay verilmemesinin kul hakkına girdiğini söylüyordu.
Ama bunu anlatırken kullanılan bir cümle tartışılıyor.
O paragraf ve o cümle şöyle:
“Değerli Müminler! Karşılıklı rıza olmadan Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır…”
Hutbede kız çocuklarının mirastan tamamen dışlanmasına karşı çıkılırken, İslam miras hukukunda yer alan ve erkek çocuğa kız çocuğunun iki katı pay verilmesini öngören ölçülerin korunması gerektiği vurgulanmıştı.
Üstelik, her cenaze namazında namazın nasıl kılındığını önceden anlatan Diyanet, Allah’ın takdir ettiği hakkın ne olduğunu yani İslam hukukunda miras meselesini cemaate yeniden hatırlatmaya da gerek görmemişti.
Belki de tepki olur diye mirasla ilgili hükmü hatırlatmaktan çekinmişti.
Diyanet’in Cuma hutbelerinde İslam’ın emir ve yasaklarını cemaate tebliğ ve nasihat etmesinde tuhaf bir durum yok.
Nitekim bizzat Diyanet İşleri Başkanı, iki yıl önce bizzat okuduğu bir hutbede miras hukukundan uzun uzun bahsetmişti.
Bir okuyalım:
“Oysaki miras paylaşımında İslam’ın koyduğu ölçülere riayet etmemek, büyük bir günah, ağır bir vebaldir. Kız çocuklarına haklarını tam vermemek, evlendikleri için onları mirastan mahrum bırakmak, hiçbir vârisin istemediği değersiz mülk ve arazileri onlara layık görmek apaçık bir zulümdür. Ayette buyrulduğu üzere yetimlerin mirasla ilgili haklarını gasp etmek ateşten bir parçayla karnı doldurmaktır. Bir kimse adaletten ayrılmamak şartıyla çocukları arasında malını paylaştırabilir. Mirasın tamamını veya bir kısmını çocuklardan birine hibe ederek diğerlerinin haklarını çiğnemek ise adaletten sapmaktır. Nitekim Resul-i Ekrem (s.a.s), “Allah’tan korkun ve evlatlarınız arasında adaletli olun.” buyurmaktadır.
Allah’ın koyduğu bütün kurallar gibi miras taksiminde yer alan ölçüler de insan fıtratına en uygun hükümlerdir. Günümüzdeki bütün olumsuzlukları ve miras paylaşımında yaşanan sıkıntıları ortadan kaldırmanın yegane yolu, İslam’ın getirdiği adalet ilkesine hakkıyla riayet etmekten geçmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de miras taksiminde haksızlık yapanların acı sonları şöyle haber verilmektedir; “Kim Allah’a ve Peygamberine isyan eder ve O’nun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedi kalacağı cehennem ateşine atar. Onun için elem verici bir azap vardır.” O halde, geçici dünya menfaatlerine aldanarak ve hırslarımıza kapılarak Yüce Rabbimizin mirasla ilgili belirlediği sınırları asla ihlal etmeyelim. Her hak sahibine hakkını verelim, kul hakkı yemeyelim. Miras paylaşımında merhamet ve hakkaniyeti, insaf ve adaleti gözetelim. Unutmayalım ki, mirasta Rabbimizin taksimine razı olmayan ve hakkından fazlasına göz dikenlerin sonu, dünyada hüsran, ahirette ise elem verici bir azaptır.”
Evet burada da miras hukukunda en adil uygulamanın İslam hukuku olduğunu söylemiş başkan.
Ama büyük bir farkla.
Bugün esas tepkiyi çeken, doğrudan kadınları işaret eden o cümleyi hiç kurmamış: “…kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır…”
Eğer son hutbede de benzer ifadeler olsaydı ve kadınların kendilerine dinin uygun gördüğü hakka razı gelmeleri gerektiğini söyleyen o cümle olmasaydı muhtemelen bu hutbe de konuşulmayacaktı.
Ama erkeklerin toplandığı camilerde kadınlara “mirasın yarısını alın ve fazlasını istemeyin bu kul hakkına girer” diyen o cümle haklı olarak tepki çekti.
Diyanet’in bu hutbesi Türkiye’deki 89 bin camide okundu.
Bu camilerin bazıları kadınlara miras bırakmanın söz konusu bile olmadığı köylerdeydi bazıları ise kadınların ve erkeklerin sabah erkenden işe birlikte gittiği şehirlerde.
Diyanet’in kız çocuklara miras hak vermemek kul hakkında girer tavsiyesi, tek geçimi çiftçilik olan, o yüzden babadan kalan tarlaların karşı köyde evli kızkardeşlere değil de o tarlaları süren erkek evlatlara kalmasının doğal karşılandığı bir köyde rahatsızlık yaratmış olabilir.
O köy için bu tavsiye kadınların lehine bile olmuştur.
Ama “…kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır…” cümlesi de şehirde yaşayan ve tek ev alma şansı babasından kalan evin kardeşler arasında eşit taksim edilmesi olan kadınları rahatsız etmiştir. Onlar için de bu tavsiye eşit ekonomik şartlarda yaşam mücadelesi verirken kadınlar aleyhine ve erkekler lehine bir tavsiye olmuştur.
Üstelik şehir hayatında bu eşit taksim meselesi doğal olarak aşılmışken camiden gelen bu sese kim kulak kabartarak aileler içinde yeni krizler çıkarmak ister acaba?
Meselenin tam özü burada.
Eşit miras deyince ekonomik düzen, tarım toplumu- şehir hayatı, erkek ve kadın rollerinin değişimiyle ilgili bir sosyal meseleden bahsediyoruz.
Onbinlerce yıllık şartları da din belirlemiyor.
20’inci yüzyılın başlarına kadar kadınların da mirastan hak alması bu binlerce yıllık sosyal ve ekonomik yapıda kadınların lehine olan bir hak iken, şehir hayatının ve kapitalizmin hayatı belirlediği bir zamanda tam tersine dönebiliyor.
Ve burada belirleyici olan zannedildiği gibi din değil.
Avrupa’da uzun süre miras hukuku ataerkil bir yapıya sahipti. Feodal düzenlerde toprak çoğunlukla erkek varislere geçer, kadınlar ancak çeyiz veya sınırlı pay alabilirdi.
“Primogeniture” sistemi (büyük oğlun tüm mülkü alması) özellikle soylu ailelerde yaygındı.
Kadınların mirasta erkeklerle eşit hak alması 20’inci yüzyıla ait bir gelişme.
Fransa’da 1804 tarihli Napolyon Kanunu kadınların mirastan pay almasını öngörüyordu, ancak eşitlik tam değildi. Erkek kardeşler çoğu durumda avantajlıydı. 20. yüzyılda yapılan değişikliklerle tam eşitlik sağlandı.
Almanya’da 1900’de yürürlüğe giren Bürgerliches Gesetzbuch (BGB) ile kadınlar mirastan pay alabilse de, tarımsal işletmelerin bütünlüğü gerekçesiyle erkekler hâlen avantajlıydı. 20. yüzyıldaki reformlarla eşitlik sağlandı.
İngiltere’de ancak 1925 Miras Kanunu (Inheritance Act) ile eski ilk oğul üstünlüğü sistemi kaldırıldı. Bundan sonra kadın ve erkek çocuklar eşit pay alma hakkına sahip oldu.
Tabii en çarpıcı örnek, Türkiye’nin Medeni Kanunu’nu aldığı İsviçre.
1848’de kurulan modern İsviçre Konfederasyonu’nda miras hukuku kantonlara bağlıydı. Birçok kantonda kadınların miras hakkı erkeklerle eşit değildi. Özellikle kırsal kantonlarda toprakların parçalanmasını önlemek için “erkek varis önceliği” ilkesi uygulanıyordu.
Kadınlara erkeklerle eşit miras hakkı ancak 1912’de yürürlüğe giren İsviçre Medeni Kanunu’nda tanındı.
Türkiye de bu kanunu 14 yıl sonra alıp uyguladı.
Ayrıca İslam hukukundaki miras bahsi 1400 yıllık İslam tarihinde ve bizde her zaman kitaptaki gibi uygulanmadı.
İslam hukukundaki açık miras hakkı düzenlemesine rağmen asırlar boyunca özellikle toprakların miras yoluyla çocuklara geçişinde örfi hukuk geçerli oldu ve arazi erkek evlatlara kaldı.
Ancak 1847 tarihinden itibaren önce babanın sonra da annenin arazisi üzerinde erkek ve kız evlada eşit intikal hakkı tanındı.
1858 tarihli Arazi Kanunnamesi ile babadan sonra anneye de intikal hakkının tanındı.
Bu sayede 1887 yılında yani Mustafa Kemal 6 yaşındayken Ali Rıza Efendi hayatını kaybettiğinde mirası eşi, oğlu Mustafa ve kızları Makbule ile Naciye arasında bölüştürülebildi.
Ali Rıza Efendi’den Zübeyde Hanım’a 751 kuruş, oğlu Mustafa’ya mirasın yüzde 44’ü olan 1.929 kuruş ve iki kızına da 964’er kuruş kaldı.
Ama dünyanın diğer yerleriyle aynı zamanlarda mirastaki eşitsizlik modern zamanların insanlarını rahatsız etti.
Ziya Gökalp, “Âile” adındaki şiirinde 1911’de şöyle demişti:
“Kadın tamam olmadıkça, eksik kalır bu hayat!
Âilenin adle uygun olmak için binâsı,
Nikâh, talâk, mîrâs: Bu üç işte gerek müsâvât!
Bir kız, irsde yarım erkek, izdivaçta dörtte bir,
Bulundukça, ne âile, ne memleket yükselir.”
O yüzden 1926’de Medeni Kanun’un mirasta müsavat getiren maddesi tartışmasız kabul edildi.
Ama tabii ki tam olarak uygulanmadı. Çünkü henüz Türkiye’nin ekonomik şartları mirasın öyle eşit bölünmesine uygun değildi.
Ama şehirleşmeyle o şartlar uygun hale geldi.
Muhtemelen bugün Diyanet İşleri Başkanı, Allah geçinden versin, kendisine ait evi evlatlarına miras olarak bırakırken kız çocuklarına yarım erkek çocuklarına tam hisse bıraksa aile içinde bu hoş karşılanmazdı.
Bu hutbeyi eleştirenleri eleştirenler Diyanet camide İslam’ın hükmünü hatırlatmasın mı diyor?
Haklı bir savunma.
Ama İslam’ın pek çok hükmü var. Mesela Diyanet doğrudan muhatabı olan kadınlara gönderme yaptığı gibi faiz konusundaki hükümleri Hazine Bakanlığı’nı, Merkez Bankası’nı, bankaları işaret ederek, adlarını vererek bu haramdır diye bir hutbe irad edebilir mi?
Ya da zina suçunun haram olduğunu, bunu suç olmaktan yeni TCK’da çıkaran iktidara hatırlatabilir mi?
Bu soruların cevabını herkes biliyor.
Aynı zaman diliminde Urfa’nın bir köyü ile Kadıköy’de aynı hüküm farklı anlamlara geliyor.
Ve bu hüküm 1400 yıl önce kadının adının olmadığı bir topluma geldiğinde ilerici bir hükümken bugün bariz bir eşitsizliğe işaret ediyor ve şehirli kadınların tepkisini çekiyor.
Çünkü bugün faizin tamamen olmadığı bir dünya mümkün değil, her zina edeni bulup taşlamak da. Yani dinin hükümleri de zamanın şartlarına, güç ilişkilerine göre esnetilebiliyor.
Eğer Diyanet, kendini marjinalleştirmek istemiyorsa, zamanın kadınlarla ilgili şartlarıyla kavga etmekten de vazgeçmeli.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları










































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2025
8.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025