Ahmet ALTAN
Dünyanın her yanında siyasetçiler sıradan insanlara kıyasla daha “kıvraktırlar”, genellikle değişen durumlara göre pozisyon değiştirirler.
Bizdeki siyasilerin pozisyon değiştirme hızı, dünyadaki meslektaşlarından biraz daha fazladır.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun hızı ise artık herkesçe malum, diğer meslektaşlarından daha süratli davranabiliyor, dediklerinden geri dönebiliyor, bunu da daha önce pek rastlanmayan bir sıklıkta yapıyor.
Bütün bunlar biliniyor.
Ama gene de Kılıçdaroğlu’nun, yarın vazgeçecek olsa bile, bugün söyledikleri çok olumlu.
“Barış için her bedeli öderim” diyor...
KCK operasyonlarını eleştiriyor...
Avrupa standartlarında “yerel yönetim özerkliği” için söz veriyor.
Kılıçdaroğlu belki Batı’daki kentlerde yapacağı mitinglerde bu söylediklerinden vazgeçecek ama bu sözler söylenmiş olacak.
“Bu sözlerin söylenmesinin gerektiği” bizzat Kılıçdaroğlu tarafından kabul edilmiş olacak.
Ama bütün bunlardan daha önemlisi, Kılıçdaroğlu bu sözleriyle politikada “olumlu bir yarışın” yapılması için yolu açmış olacak.
Türkiye’de siyasi yarış genellikle “savaş” üzerinden yapıldı, iki tarafın da politikacıları “daha savaşçı” gözükerek seçmenlerinden oy istedi.
Bunu ilk kıran, “Kürt açılımını” gündeme getiren Başbakan Erdoğan oldu.
Daha sonra ya korktuğundan ya da “politik hesaplarına” şimdilik uymadığından geri çekildi.
Bugünlerde biraz daha “ayrıntılı” anlatmaya başladığı “yeni anayasa” hazırlıklarından söz ederek yeniden barışçı bir siyasete dönüyor.
Kılıçdaroğlu’nun son vaatleri de seçimler iyice yaklaşmışken bir “barış yarışı” başlatabilir.
Siyaset “savaş” üzerinden değil “barış” üzerinden yürür, siyasetçiler “kim daha barışçı” diye yarışabilir.
Doğrusu ya ben her davranışta, her sözde barışa yönelik olumlu bir işaret görmeye yatkınım.
Bir an önce barışa ulaşamamamız halinde işlerin iyice çığırından çıkmasından korkuyorum.
Gerek Türk politikacılarının gerekse Kürt politikacılarının Kürt sorunu konusundaki muğlâk duruşlarının, karşılıklı taleplerin hep biraz “belirsiz” kalmasının kitleleri öfkelendirdiğini görmemek mümkün değil.
Biliyorum bana katılacak çok fazla insan yoktur ama ben, içi epeyce boş bu belirsizliğin içinin kitlelerin nerede, ne zaman patlayacağı bilinmeyen öfkesiyle dolmasındansa, “ayrılmak” da dâhil her konunun kesin bir tonda konuşulmasının daha faydalı olduğuna inanıyorum.
Bizde “ayrılıkçı parti” kurmak yasak olduğundan hiçbir politikacı bunu dile getiremiyor.
Siyasetin bir ucu hep açık kalıyor, bir türlü netleşmiyor.
Bir yandan Kürt politikacıların her talebinin milliyetçi Türkler tarafından “sen ayrılmak istiyorsun” diye karşılanmasına neden oluyor, bir yandan da “ayrılmak” isteyen varsa, onun bu isteğini hep başka isteklerle kamufle etmesine yol açıyor.
Bu suçlamaların ve saklamaların ortasında nasıl açıkça konuşulabilecek?
Erdoğan’ın “yeni anayasa” sözüne, Kılıçdaroğlu’nun “Avrupa standartlarında özerklik” vaadine karşılık Kürt politikacılar da “statü” talebini dile getiriyorlar.
Henüz Erdoğan’ın aklındaki anayasanın bütün detaylarını, Kılıçdaroğlu’nun “Avrupa standardındaki özerkliğinin” ne zaman ve nasıl yürürlüğe konulacağını, Kürt politikacılarının “statü” derken neyi kastettiğini tam bilmiyoruz.
Başbakan “yeni anayasanın” Kürtlere neler getireceğini, Kürtlerin yeni Türkiye’de hangi şartlarda yaşayacağını anlatsa, Kılıçdaroğlu kafasındaki “özerkliğin” uygulanma biçimini, bu “özerkliğin” anadilde eğitim konusunu, çift dilliliği kapsayıp kapsamadığını daha kesin olarak ortaya koysa, Kürt politikacılar da “demokratik özerkliği” ve “statü” talebini bunların ne olduğunu daha açık olarak tarif ederek dile getirse, herhalde tartışmalar ve “pazarlıklar” da daha net bir biçimde sürecek.
Ama ben gene de adım adım bir netliğe doğru ilerlediğimizi, bir barış yarışının başlayabileceğini umuyorum.
İyimserim, iyimser olmak da istiyorum.
Çünkü bugünkü şartlarda “kötümser” senaryolara doğru yol alırsak, zaten lafa artık gerek kalmayacak, ondan sonra sadece silah konuşacak.
O zaman da bu ülke hiç görmediği türden bir kan banyosundan geçecek diye içim titriyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018