Ahmet ALTAN
Ben, Türkiye’de “ayrılıkçılık” fikrinin özgürleştirilmesinin ve “ayrılıkçı partilerin” kurulmasının serbest kalmasının büyük yararları olacağına inanıyorum.
Birçok Kürt’ün belki de hepsinin aklının bir kenarında “bağımsız” bir Kürt devletine sahip olma fikri var bence.
Bunun bu çağa uygun bir talep olmadığını, gerilerde kaldığını biliyorum.
Türklerin çoğu “Türk devletinin” Avrupa Birliği gibi daha büyük örgütlenmeler içinde yer almasını ve kendi yerel hukukuyla kendi vatandaşlarını ezmesine olanak tanıyan “bağımsızlığından” vazgeçerek “evrensel hukuka” bağlı bir ülke olmasını istiyor.
Ama biz bunu bir “devlete” sahip olarak istiyoruz.
Türkiye’deki Kürtlerin ise “kendi anadillerini” resmî dil kabul eden bir devletleri hiç olmadı, “resmî dili” bırakın, onların anadilinde eğitim yapmasına olanak tanıyan bir devletleri de olmadı, o yüzden “Kürt devleti” isteğini içlerinde taşımaları çok da şaşırtıcı değil.
Bu isteğin ifade edilememesinin yarattığı “siyasi” sonuçlardan önce yarattığı duygusal sorunlar bulunuyor.
Yaşadığımız şu dönemde de “duygusal sorunlar” neredeyse bütün sorunların önüne geçiyor.
Dün, bir kardeşini dağlarda, bir kardeşini de “yargısız infazda” kaybetmiş bir Kürt dostum uğradı.
“Geçen gün memlekete gittim” dedi, “Silvan baskınından söz ediyorduk, çocukluk arkadaşlarımdan biri dedi ki ‘Ne on üç ölüsü, ben her gün elli kişi ölsün istiyorum, ya biz bitelim, ya onlar bitsin ama artık şu Türklerden kurtulalım’, masadaki diğer bütün arkadaşlarım da ona hak verdiler.”
Kendisini ezilmiş, haksızlığa uğramış hisseden insanların duyguları bunlar, “bölgede” bu öfkeyi ve intikam duygusunu paylaşan çok insan bulmak mümkün sanıyorum.
Kendilerini “ezenlere” bir cevap vermek istiyorlar.
O “cevabı” vermeden, intikamlarını almadan “savaşın” bitmesini de istemiyorlar.
Öylesine uzun zaman acı çektiler, ezildiler, horlandılar ki bunun ıstırabı ve intikam isteği kolay dinmiyor.
Bu öfkeye hemen bir karşı öfkeyle cevap vermeden önce Kürtlerin neler yaşadığını da iyi anlamak gerek herhalde.
Geçmişte yaşananları bir kalemde unutmaları, bütün o acıları içlerine gömmeleri, kendilerine acı çektirenlerin hiç acı çekmediğini ve hiç acı çekmeyeceğini bir isyan duygusuna kapılmadan kabullenmeleri kolay değil.
Köyleri yakıldı, çocuklarına işkenceler yapıldı, yakınları öldürüldü, dilleri yasaklandı, varlıkları inkâr edildi, babaları gözlerinin önünde aşağılandı.
Kürtlere 12 Eylül darbesinin neler çektirdiğini unutarak, bugünkü sorunu çözemezsiniz.
“Onlar da Türk çocuklarını öldürdüler” bir cevap değil emin olun, devlet alıcı kuş gibi çullandı onların üzerine, geceleri köylerini basan askerlerin neler yaptıklarını onlar biliyor, Türkler değil.
İsyandan başka bir yol bırakılmadı onlara.
Kim olsa isyan ederdi, haysiyeti, gururu olan hiçbir insan o yapılanları sineye çekmezdi, sadece hayatlarını değil haysiyetleri korumak için de dövüşmek zorunda kaldılar.
Bugün artık onları geride bırakıp “barışılacak” bir döneme geldik.
Ama “acı çekenlerle” acı çektirenlerin “unutma” hızı aynı olmaz, “hadi barışalım” demek acı çektirenler için çok daha kolaydır, “peki barışalım ama çektiklerimiz ne olacak” demez mi acı çekenler?
Diyorlar zaten, o yüzden de barışın önünde somut engellerden ziyade duygusal engeller duruyor.
Onlar “yapılanlarla hesaplaşılmadan” gelecek bir barışı içlerine sindiremiyorlar.
O hesaplaşma için ölmeye ve öldürmeye hazır duruyorlar.
Kürtlerin acılarını kabul etmenin ve onlara boş yere savaşıp, boş yere ölmediklerini göstermenin yolu, bence, ayrılıkçı parti kurmayı serbest bırakıp, “isterseniz bağımsız olabilirsiniz, biz bunu kabul ediyoruz” demekten geçiyor.
Ayrılıkçı bir parti kurma hakkı, “biz sizinle yaşamak istemiyoruz, sizi istemiyoruz, sizi affetmiyoruz” demek isteyen Kürtlere bunu söyleme imkânı verir, böyle bir parti kurulur, Kürtlerin Türklerle nasıl bir ilişki kuracağına Kürtler karar verir, o kararın “net” biçimde ortaya çıkmasına da böyle bu parti yardımcı olur.
Kürtler ayrılır ya da ayrılmaz, neye karar vereceklerini şu anda kimse bilemez ama bunu açıkça dile getirmelerine olanak sağlamadan, Kürtlerin ruhunda yaşanan fırtınayı dindirmek mümkün olmayacak sanırım.
“Ayrılmak” istediğini söyleyemediği biriyle birlikte yaşamaya razı olamaz hiç kimse, kendisini hep zorlanmış, ezilmiş, yenilmiş hisseder.
O duyguyla da barış sağlanamaz.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018