Ahmet ALTAN
Güç, olgunlukla, tevazula, hakkaniyetle taşındığında “saygıdeğer” olur, bir kibre büründüğünde, hakkaniyetten uzaklaştığında zorbalaşır.
Biz “entelektüel” gücü pek bilmeyen, güç dendiğinde “kalabalıkların” ve “silahın” gücünü tanıyan, yüzyıllarca sürmüş bir eziklikten sonra “güç” sahibi olabilmiş insanların “zorbalığını” gücün tek göstergesi olarak kabul etmiş bir toplumuz.
Bu zorbalığa “biat” etmiş, zorba “bizden” olduğunda hayran olmuş, kendi zorbamızı yüceleştirmiş bir anlayıştan geliyoruz.
Güç hele “silahtan” kaynaklanıyorsa, o güçten duyduğumuz korkuyla hayranlığımız iç içe geçer.
Bu korkuyla ve hayranlıkla kuşatılan “güçlülerde” ise silahın kibri neredeyse sonsuzdur, kendilerini her türlü zaaftan ve eleştiriden azade görürler, en küçük eleştiri bile öfkelendirir onları.
Onlar kadar, onların taraftarları da bu zorbaca kibri paylaşırlar.
Bu konuda Türk ve Kürt hiç fark etmez.
Aynı zavallı geleneğin çocuklarıdır.
Orduyu eleştirdiğinde Türkler, PKK’yı eleştirdiğinde Kürtler kızar.
Benzerliklerinin farkında bile değillerdir, bir Kürt “siz PKK’yı orduyla bir mi tutuyorsunuz” diye hiddetlenirken, bir Türk de aynı cümleyi kelimelerin yerlerini değiştirerek söyler, “siz orduyu PKK’yla bir mi tutuyorsunuz?”
Silahın kibrini paylaşmaları ve işledikleri cinayetler açısından, evet, onları bir tutuyorum.
Ordu, binlerce insanı sokaklarda ensesinden vurdu.
PKK, aynı yöntemi uygulayıp, ev aramaya çıkmış bir çavuşu sokak ortasında ensesinden vurarak daha yeni öldürdü.
Kendi “içlerinden” insanları da aynı hoyratlıkla öldürdüler.
Vurulan, öldürülen generallerin, albayların, yüzbaşıların, binbaşıların hesapları yeni yeni soruluyor, mezarlar açılıyor.
PKK’nın “kendi kadroları” arasında yaptığı “temizliğin” sayısı ise bilinmiyor, “işbirlikçi” diye kurşuna dizilen üniversiteli çocukların hikâyesi bütün Kürtlerin bildiği ama Türklerle asla paylaşmaya yanaşmadığı bir sırdır.
Fevkalade “ırkçı” bir sırdaşlıktır bu, bence utanç vericidir.
“Benden olanın hatasını, kusurunu örteyim, düşmana koz vermeyeyim” anlayışının bizzat kendisi Türklerle Kürtlerin “düşmanı” olmuştur, inandıkları, benimsedikleri, hayran oldukları “silahlılarını” kirletmiştir.
Bu zavallı ırkçı hastalık nedeniyle “silahlılardan” hesap sorma alışkanlığı yoktur burada, Taraf gazetesi çıkana kadar Türk medyası orduya hesap sormayı aklından bile geçirmedi.
Kürtler ise PKK’ya hâlâ hesap soramıyor, bunun bir nedeni can korkusuysa, bir nedeni de “ırkçı” sırdaşlıktır işte.
Şimdilerde ordudan hesap sorulur oldu, “ordunun karakol baskınlarında şike yaptığının” ortaya çıkması kolaylaştırdı hesap sorulmasını.
Bu gelişme, ordunun denetlenmesine yol açtı.
PKK ise hâlâ Kürtler tarafından denetlenemiyor.
Biz Dağlıca’nın, Aktütün’ün, Hantepe’nin hesabını orduya sorduk ama Uludere’nin, Amanos zeytinliklerinin, Dörtyol’un hesabını sorabilecek bir babayiğit Kürt henüz çıkmadı, kolayca çıkar mı onu da bilmiyorum.
Eski sol fraksiyonlarda da çok sık rastlanan, “mücadele sırasında eleştiren haindir, işbirlikçidir” propagandası da hâlâ ürkütüyor Kürtleri.
Ama bu anlayış kırılacak, ordunun hesap vermeye başlaması, kaçınılmaz olarak sonunda Kürtlerin de PKK’ya hesap sormasına yol açacak.
Kürt “vicdanı” da ağır ağır da olsa harekete geçiyor.
Son olarak biliyorsunuz, Kandil bombardımanı sırasında çoğunluğu çocuk “yedi sivil Kürt” öldürüldü, PKK, onların Türk uçakları tarafından öldürüldüğünü açıkladı.
Ardından Genelkurmay, “Biz vurmadık, bizim bombalarımız sekiz metrelik bir çukur açar, o Kürtlerin içinde vuruldu arabanın çevresinde öyle bir çukur yok” dedi.
PKK’nın uzun süre sessiz kalmasından sonra ROJ TV “yeni resimler” yayınladı, bu resimler, arabanın virajlı bir dağ yolunun üst kısmında vurulduktan sonra aşağıya uçtuğunu, onun için etrafında “çukur” bulunmadığını gösteriyor.
Genelkurmay’ın bu “mantıklı” açıklamaya bir cevabı var mı, yoksa yedi sivili vurduğu halde bize yalan mı söylüyor?
Yedi sivilin vurulması, bizim gazetelerin geleneksel tavrı benimsenerek sessizlikle karşılanamaz, bu açıklığa kavuşacak ve yedi insanı paramparça eden bunun hesabını verecek.
Silahın kibri, tehditkâr yalancılığı, zorbalığı bitecek bu ülkede, tabii “vicdansız ve ırkçı” sırdaşlık da bitecek.
Her hatanın hesabı sorulacak, silahlılar hesap vermeye, “taraftarlar” vicdanlarının sesini duymaya alışacak.
Şimdi Genelkurmay’dan cevap bekliyoruz, o çocukları kim vurdu?
Kim, nasıl öldürdü o yedi masum insanı?
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018