Ahmet ALTAN
Devlet, gittikçe daha sertleşen bir politika izliyor Kürt meselesinde.
Okuduklarımıza bakılırsa, PKK’nın başlattığı “Temmuz harekatı”ndan sonra devletin gözü PKK’yı iyice kesti ve “biz bunu bitiririz” inancı kuvvetlendi.
“Açılımın PKK’nın işine yaradığı” görüşünün de devlette taraftar topladığı anlaşılıyor.
Bu iki inanca dayalı olarak da “baskıyı” arttırıyor.
Bu “şiddet ve baskı” politikasını da “ama temmuz savaşını PKK başlattı” mazereti üzerine bina ediyor.
PKK’nın, yanlış analizler ve değerlendirmelerle savaşı şiddetlendirdiği doğru.
Ama şiddet yarışında PKK’nın yansımasına dönüşen bir devlet Kürt meselesini çözebilir mi?
Tabii asıl soru şu:
Biz, Kürt meselesinin çözümünü kimden bekleyeceğiz?
PKK’dan mı, devletten mi?
PKK’nın çözüm konusunda bir acelesi olmadığı anlaşılıyor.
Devlet de PKK’nın bu mantığını paylaşıyorsa, onun da çözüm için bir acelesi yoksa şiddeti arttırsın, KCK’nın civarından geçen, bu örgüte sempati duyan herkesi toplayıp hapsetsin.
Savaşıp duralım.
İnsanlar ölsün.
Devlet, kendini PKK ile eşitlediği, politikalarını PKK’ya endekslediği, “o yaptı, ben de yapacağım”deyip şiddeti arttırdığı sürece bu iş çözümlenmez.
Çünkü mesele şiddetle çözümlenecek bir mesele değil.
Şiddet konusunda çok arzulu, iştiyaklı gördüğümüz, PKK Çukurca’da havaya uçurduğu askerlerin videosunu çekip utanmazca yayınladığında ondan daha da utanmazca davranıp PKK’lıların cenazelerini ayaklarına ip bağlayarak “Ne mutlu Türküm diyene” panosunun altına çeken anlayış, aynı istekliliği “demokratikleşme, özgürleşme” konusunda göstermiyor.
Sorun da burada zaten.
Kürt meselesi, “demokratikleşme ve özgürleşme” olmadan, Kürtlerin eşitliği kabul edilmeden, hatta bana sorarsanız “ayrımcılığın” siyasi bir görüş olması yasallaşmadan öyle kolayından çözümlenmez.
Kürt meselesi, Kürtlerin eşit olmayan bir hayata “mecbur” edilmelerinden, isteklerini açıkça söylemelerinin yasaklanmasından kaynaklanıyor.
Bu sorunu çözmedikçe istediğiniz kadar PKK’lı öldürün, istediğiniz kadar profesörü, yazarı, belediye başkanını, siyasetçiyi yakalayıp hapse atın meseleyi çözemezsiniz.
Ortada bir haksızlık var.
Kürtlere haksızlık yapıldı.
Bu haksızlık ısrarla sürdürüldü.
Yapılan bu haksızlığı, meselenin asıl sebebini ortadan kaldırmadan nasıl çözeceksiniz bu işi?
Dokuz yıldır iktidarda olan hükümet, meseleyi çözmek için “niyet beyan ediyor” ama kalıcı bir değişiklik sağlamıyor.
Hele son zamanlarda en küçük bir adım bile atmıyor.
Atacağına dair bir işaret de vermiyor.
Karşımızda heyula gibi bir şiddet duruyor yalnızca.
Ölen çocuklar, cenazeler, ağlayan kadınlar duruyor.
“24 bizden, 24 sizden” anlayışı duruyor.
Kitleler halinde tutuklamalar duruyor.
Şiddeti arttırmanın nedeni olarak “PKK’nın şiddeti arttırması” gösteriliyor, “o yaptı, biz de yapıyoruz”, peki, bütün politikanızı PKK’nın yaptıklarına endeksliyorsanız, “demokratikleşme”için de PKK’nın demokratikleşmesini mi bekleyeceksiniz?
Ülkenin bütün politikalarını PKK’nın yaptıkları belirliyorsa, bu ülkeyi kim yönetiyor, PKK mı hükümet mi?
Bu hükümet, PKK’dan bağımsız bir politika belirlemekten aciz mi?
Almanya’da “anadilimizden vazgeçmeyiz” diye kükreyen Başbakan neden Türklerin anadili için gösterdiği bu sahiplenmeyi Kürtlerin anadili için göstermiyor?
Gidip Almanya’da Türklerin anadiline sahip çıkan Başbakan, Diyarbakır’a gidip neden Kürtlerin anadiline de sahip çıkmıyor?
Niye Kürtlerin anadilde eğitim hakkını kabul eden tek kelime bile söylemiyor?
Üstelik bu halk Başbakan Erdoğan’a neredeyse sonsuz bir kredi açtı bu meseleyi çözmesi için, Erdoğan’ın korkacağı bir şey yok, niye yapmıyor?
Genelkurmay Başkanı’nı kuvvet komutanlarıyla Çukurca’ya gönderen hükümet, neden Milli Eğitim Bakanı’nı da Diyarbakır’a göndermez anadil sorunu için?
Şiddetin şehveti bu, değil mi?
Çözmek değil “yenmek” istiyorsunuz.
Ama tarih size şunu söylüyor eğer dinlerseniz, “yendikçe yenilirsiniz”.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları





























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018