Ahmet ALTAN
Açık arazide bombalanarak öldürülen 34 kişinin ölümünü soruşturan müfettişler, bütün köylülere“Heron’u ne zaman gördünüz” diye soruyormuş.
Yanlış insanlara, yanlış bir soru bence.
O Heron görüntülerini izleyen ve bombardıman emrini verenlere sormak gerekirdi asıl, “Siz köylüleri ilk ne zaman gördünüz” diye.
O Heron görüntülerine bakmak gerekirdi.
Ama anlaşılan o Heron görüntülerini, “devletin tek sahibi ve yöneticisi” olduğuna inanan AKP hükümetine göstermiyorlar.
Ya da eksik gösteriyorlar.
Ya da, en ürkütücü ihtimal, siyasi iktidar da ordu da ne olduğunu biliyor, olup biteni inkâr edip edemeyeceklerini hesaplayabilmek için köylülerin gerçeği ne kadar bildiğini anlamaya çalışıyorlar.
Hangi ihtimal doğru bilmiyorum.
Ama “Heronları ne zaman gördüklerini” köylülere sormaları benim kuşkularımı daha da arttırıyor.
Ankara’daki durumun sandığımızdan da karmaşık ve karanlık olduğunu ortaya koyuyor.
Şu andaki tabloya baktığımızda görünen gerçek, AKP için de Türkiye için de umut verici değil.
İnsanlar öldürüleli iki haftayı geçti, hükümet hâlâ “köylülerin Heron’u ne zaman gördüğünü”öğrenmeye çalışıyor.
Aranan soruların cevabı Uludere’deki köylülerde değil, Ankara’daki sivil ve askerî yöneticilerde.
Bulmak istiyorlarsa cevabı hemen bulabilirler.
Ama istediklerinden emin değilim doğrusu.
Sessizlikleri ve bir özürden bile kaçınan nobranlıklarıyla hiç güven vermiyorlar.
AKP epeydir sorun çözen, cevap bulan, şeffaflaşan, halkıyla paylaşan bir hükümet olmaktan çıktı, onun yerine sertleşen, sorun yaratan, suçların üstünü kapatmaya çalışan bir hükümet oldu.
Dün de KCK operasyonları çerçevesinde Leyla Zana’nın Ankara’da kaldığı ev basıldı.
İddialara göre Zana’nın bilgisayarına el kondu.
Zana, sadece Kürtler için değil bütün Türkiye için sembol bir isim.
O kanlı Çiller döneminde üç arkadaşıyla birlikte parlamentodan alınıp götürülmesi, onu Kürtlere ve Kürt siyasetine yapılan baskının simgesi haline getirdi.
Zana’ya dokunduğunuz anda, rahmetli Orhan Doğan’ın polislerce kafasından itilerek Meclis kapısının önünde arabaya sokulması gelir herkesin gözünün önüne.
O görüntü, diğer görüntüleri çağrıştırır.
Zaten, bu tür görüntüler ve onlara eklenen hükümetin son dönemdeki üslubu, eylemleri, sertliği ülkedeki siyasi iklimi hızla değiştiriyor.
Bütün Müslüman âlemine “model” olacak “demokrat” ülke olmaktan uzaklaşıyoruz, o parlak beklentiler sönükleşiyor, iyimserlik kötümserliğe dönüşüyor.
AKP’nin bu ülkeyi değiştireceği, çağdaşlaştıracağı, demokratikleştireceği umutları sönüyor.
Bir vakitler AKP’yi en içten biçimde destekleyenler şimdi en sert biçimde eleştiriyorlar.
Vaktiyle AKP’den nefret edenler ise şimdi ona kucak açıyorlar.
Türkiye’nin ve AKP hükümetinin en kuvvetli destekçilerinden olan Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı Hannes Swoboda, dün AKP hükümetini ciddi biçimde eleştirdi.
Swoboda, “gazetecilerin tutuklanmasını, tutuklulukların uzunluğunu ve Kılıçdaroğlu’na yapılanları” eleştiriyor öncelikle.
Ama can alıcı eleştirisi hükümetin rotasını değiştirmesini hedef alıyor: “Hükümet doğru bir stratejiyi kaybetti. Eskiden Türk hükümetinin stratejisi açık ve netti, Demokrasi içinde sorunlar çözülmeliydi. Anayasa ile ilgili ortada somut bir şey yok. Bolca söylem var. Ne olacağı belli değil. Türk demokrasisi için iyi şeyler değil bunlar.”
Bir zamanlar Arap âlemi için iyi bir model olan Türkiye’nin şimdi “iç siyaset alanında yaşadığı sorunlar nedeniyle Müslüman dünyası için kötü bir örnek durumuna düştüğünü” de söylüyor Swoboda.
AKP hiçbir sorunu çözmeden, sertleşerek, hoyratlaşarak, nobranlaşarak, suçların üstünü örterek, sağlam bir hukuk sistemi kurmadan bu ülkeyi yönetebileceği yanılgısını sürdürürse bu eleştiriler artacak, gelişmiş dünyanın “demokratik” desteği kısa bir süre sonra sona erecek.
Geriye, İran ve Suriye’ye karşı verilecek olan “askerî” destek kalacak.
İyi de biz bu hikâyeyi daha önce yaşamadık mı?
O “askerî” destek sonunda nerelere varıyor bilmiyor muyuz?
Biz biliyoruz da...
Galiba Erdoğan’la takımı bilmiyor.
Başbakan, otursun da şu yakın tarihi bir daha okusun, askerî hesaplara güvenenlerin başlarına neler gelmiş bir daha baksın.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018