Ahmet ALTAN
Kuzey Afrika’dan başlayıp yukarı doğru tırmanan değişim dalgalarının kendisini etkilemeyeceğini düşünen bir memleket varsa, yanıldığını çok geçmeden öğrenir.
Avrupa, Sanayi Devrimi’ni Fransa’dan başlayan ayaklanmalarla yaşadı.
Ben, Ortadoğu’nun da “sanayi sonrası devrimini” bu son ayaklanmalarla yaşadığını düşünüyorum.
Bu ayaklanmalardan sonra “demokrasinin” hemen ortaya çıkmaması, “işte hiç bir şey değişmedi” yorumlarına da yol açıyor, Fransız Devrimi’nden sonra da krallığı aratacak baskılar yaşanmıştı ama sonunda “her şey” değişti.
Devrimi başlatan zaten kaçınılmaz olan “değişim” zorunluğuydu.
İnsanların kullandıkları makineler, bu makinelerin ürettiği mallar, bu mallardan para kazanan“sınıflar”, kitlelerin tüketim alışkanlıkları değişirken “siyasal sistemin” aynı kalabileceğini sanmak o çağda belki mümkündü ama bunca tecrübeden sonra bu çağda pek mümkün değil.
Hem Batı, hem Doğu büyük bir değişimden geçiyor.
Bu ikisinin ortasında “hiçbir şey değişmiyormuş” gibi yaşamaya devam edeceğini sanan Ortadoğu’nun ta köklerinden sarsılması kaçınılmazdı.
Dönüşüm halk hareketleriyle başladı.
Bu değişim sürecinde çeşitli gel-gitler, çatışmalar, geri dönüşler yaşanacak elbette ama bütün bunlar durulduğunda dünya bambaşka bir Ortadoğu ile karşılaşacak.
Ortadoğu, “üçüncü bin yılın” gerçeklerine ve dünyanın geri kalanına uyum sağlayacak bir süreçten geçecek.
İki uçtaki Kore’yle Amerika “bilgisayarlaşmış telefon” rekabetini yaşarken, Ortadoğu petrol satıp silah alan, diktatörlerin baskısı altında kanlı bir çöl olarak kalamazdı.
Ortadoğu’daki bu büyük ve tarihî dalga, Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma “yapaylıkları” da silip atacak büyük bir ihtimalle.
“Emperyalistler”, Ortadoğu’yu “yüzyıl önceki” ihtiyaçlarına göre şekillendirmişlerdi, aradan yüz yıl geçti, “ihtiyaçlar” da değişti, emperyalizm de değişti, toplumlar da değişti, siyaset de değişti.
Ortadoğu da değişip bu “yüzyıla” gelecek.
Bu değişimden Türkiye de etkilenecek elbette.
Yüzyıl önce şekillenen Ortadoğu’nun parçası olarak biçimlenen Türkiye Cumhuriyeti’nde üç büyük kesim baskı altına alındı, hakları inkâr edildi.
Sünni muhafazakârlar, Kürtler, Aleviler.
Aslında, birçok yorumcunun da söylediği gibi Türkiye’de Sünni muhafazakârların güçlenip iktidara gelişi, bu büyük değişimin belki de ilk habercisiydi, bu değişimle Türkiye Ortadoğu’daki değişimin de hem başlangıç noktası hem de lideri olma şansını elde etti.
AKP iktidarı, son dönemlerine kadar, “tarihin kendisine biçtiği” rolü üstlendi, Türkiye’yi zenginleştirdi, birçok özgürlüklerin yolunu açtı, diğer “ezilen” kesimlere el uzatarak “açılımlar”başlattı.
Ve, “değişim” dalgası tam bizim sınırımıza vardığında birden “rol” değiştirerek “değişimi engelleyen” bir güç oldu.
Suriye’de yaşananlar, Türkiye’deki Kürt ve Alevi hareketini hükümetin tahmin edebildiğinden daha fazla etkileyecek.
Etkiliyor da zaten.
Bu noktada, özgürlüğünü ilk elde eden ve değişimin “motoru” durumuna gelen Sünni muhafazakârların değişime öncülük etmesi, değişimi yönetmesi ve yaşanacakların çatışmasız gerçekleşmesine yardımcı olması gerekiyordu.
Tam tarihin kendisine biçtiği rolün en önemli ânında AKP ve Başbakan Erdoğan, değişimin önüne çıkma, değişimi engelleme kararı aldı.
Tarihin geniş akışı içinde küçük “cepler” oluşuyor bazen, burada da öyle bir cep oluştu, Çankaya’ya çıkmak isteyen Başbakan Erdoğan “milliyetçi muhafazakâr” oyları çekebilmek için birden Kürt ve Alevi haklarının en büyük inkârcısına dönüştü.
Kürt meselesini bir “silah” meselesi olarak görüyor şimdi.
Sanıyor ki PKK olmasa Kürtler bir talepte bulunmayacak.
Ben bunun tam tersinin doğru olduğuna inanıyorum.
Bugün Kürtlerin arasında “talepler” konusunda büyük farklılıklar yok, fark “silah ve PKK siyaseti”ekseninde ortaya çıkıyor.
Eğer PKK karşıtı olan Kürtlerle PKK destekçisi Kürtler arasındaki kırılma olmasa, silahın daha sonra otoriter bir baskıya dönüşeceğine dair Kürtlerin bir kısmının beslediği kuşku bulunmasa, Kürtlerin ortak talepler çevresindeki demokratik güç birliği çok daha büyük olurdu, değişim dalgasını da arkalarına alarak siyasi alanda Türkiye’yi çok daha fazla sarsarlardı.
Erdoğan meseleyi “silaha” indirgemeye ne kadar uğraşırsa uğraşsın, Türkiye’deki Kürtlerin sosyal ve siyasal statüsü değişecek.
1925 model “ne mutlu Türk’üm diyene” anlayışını milyonlarca Kürd’e kabul ettiremezsiniz, devletin “kimin mutlu olacağına” karar verdiği bir sistem artık yürümez.
Türklerle Kürtler, Sünnilerle Aleviler her konuda eşit olacak.
Bunun “örgütlerle” bir alakası yok.
Bu, hayatın ve tarihin emri, AKP bu “emre” direnirse ya Türkiye kırılır ya AKP.
Hangisinin kırılacağını da çok yakında görürüz.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018