Ahmet AY
ÖNCEKİ gün pek çok köşe yazarı 14 Mayıs 1950 seçimlerini köşelerine taşıdı.
14 Mayıs 1950, ilk demokratik seçimlerde Demokrat Parti’nin CHP’ye karşı tek başına iktidara geldiği tarihtir. Elbette bu konu yazılmaya değerdi. Lâkin;
14 Mayıs DP’nin yani milletin zaferini yazanların büyük bir kısmının amacı ve niyeti o tarihte milletin Milli Şef diktatörlüğünden kurtulduklarını anlatmak değildi. Bunların amacı AK Parti ile 14 Mayıs seçimlerinde sırtı millete dayanan DP’yi karşılaştırıp İstanbul seçimleri sonrasında yaşananların antidemokratik olduğunu ve dolayısıyla AK Parti’nin milletten uzaklaştığını anlatmaktı.
14 Mayıs 1950
Malumunuz, 1923 ile 1950 yılları arasında geçen 27 yıl boyunca CHP tek parti olarak seçimlere girer, vatandaş da tek parti olduğu için mecburen oyunu CHP’ye veriyordu. En son 1946 seçimlerinde iki parti (CHP-DP) seçimlere girmiş ve CHP’nin “açık oy, gizli tasnif” yöntemi ile Demokrat Parti’yi geçerek 4 yıl daha iktidarda kalmıştı.
Yani CHP 21 yıl boyunca hiçbir partiye seçime girme izni dahi vermedi. Hatta kendisinden izin alarak kurulan partileri de kapatarak muhalefetin yaşamasına tahammül göstermedi.
1950’ye böyle giren CHP, 14 Mayıs 1950’de yapılan seçimlerde DP’nin ezici üstünlüğü karşısında ağır bir yenilgi aldı ve o gün bugündür bir daha tek başına iktidar olamadı.
Yeter, söz milletindir
DP, “Yeter, Söz Milletindir” sloganı ile girdiği seçimlerden zaferle çıktıktan sonra CHP’nin tahrip ettiği maddi-manevi toplumsal değerlerin tümüne el atarak bunları bir bir onarmaya çalıştı. Büyük oranda başarılı da oldu. Evvela ezanın aslı gibi okunmasına geçildi, ardından şehirli köylü arasındaki “ukalalık” ayrımı, dindar-laik, Alevi-Sünni, Kürt-Türk ayırımı DP tarafından sona erdirilerek devlet millet kaynaşması sağlandı.
CHP ise ülkenin çeşitliliğini zenginlik olarak değil, ayrıştırıcı unsur olarak gördü ve bu farklılıklar üzerinden düşman tanımlaması yaptı. Böylece ülke nüfusunun yüzde 95’i “öteki” olarak, geriye kalan ve CHP’nin ileri gelenlerinden oluşan yüzde 5 de devletin, ülkenin asıl sahipleri olarak kabul edildi. Bu % 5 uzun yıllar boyunca geriye kalan %95’e adeta kan kusturdu.
Bu şartlar altında 14 Mayıs 1950’de DP tek başına iktidara geldi.
Niyetleri başka bunların!
İşte bu iktidar değişikliğini dün köşelerine taşıyan ekseriyet, bugün AK Parti’nin özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerinin iptali ve yenilenmesi kararında aldığı pozisyonunu hedef alarak AK Parti’yi ve tabi ki Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ı eleştirmektedirler. Yani diyorlar ki, “DP halka dayanarak iktidara geldi, AK Parti millete dayanarak iktidarını 17 yıl sürdürdü, lâkin bu seçimlerde AK Parti İstanbulluların tercihine saygı göstermedi. Hal böyle olunca CHP milli iradeye saygılı , ama AK Parti milli iradeyi hiçe sayıyor!”
Bakalım öyle mi?
YSK İstanbul seçimleri ile ilgili kararını verdi, dileyen dilediği kadar bu kararı eleştirebilir, lâkin bu seçimlerden dolayı CHP’yi cici demokrat, AK Parti ve Sayın Erdoğan’ı antidemokrat ilan etmek, vicdanını 27 Mayıs sehpalarında asmaktır. Çünkü;
Siz 14 Mayıs dolayısıyla demokrasi nutukları atarken, CHP bugün bile 14 Mayıs, 27 Mayıs dolayısıyla demokrasi ve insan hakları bağlamında bir tek cümle kuramıyor.
14 Mayıs’ı yazanların yere göğe sığdıramadıkları CHP ve Ekrem İmamoğlu 27 Mayıs faşist darbesi için, “Partimiz 27 Mayıs darbesinden dolayı sorumludur, özür dileriz” ya da “27 Mayıs darbesi utanç vericidir, partimiz de bu utanca ortaktır” diyemiyorlar.
Bu neden mi önemli?
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan dünyaya gelmeden 16 yıl önce meydana gelen Dersim katliamından dolayı özür dilemişti de, Tuncelili Kemal Kılıçdaroğlu bugün bile sözcük dağarcığından, siyasi hafızasından Dersim katliamını bulundurmuyor.
Siz yazabilirsiniz, dilediğinizi yazabilirsiniz. Hatta 27 Mayıs’ta CHP’nin masum olduğunu! da yazabilirsiniz, lakin milletin iradesini, CHP’nin yaptığı hırsızlık ve yolsuzlukla ilişkilendirmek kabul edilemez bir haksızlıktır.
Kudüs'e giriş engeli
BİM 10 Mayıs aktüel ürünler indirim kataloğu!
Anadolu Savunma 'Seyit' ile görücüye çıktı
Assange'a böyle götürüldü
'Altınkale' turizme kazandırılacak
Petrol el altından satılacak
Korku filmlerindeki ses efektleri nasıl yapılır?
Perde ihtiyacı duymayan pencere
Denizin ortasında iki adanın çarpışma anı!
Çin'den, Veneuzela'ya gıda ve tıbbi yardım
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYastık altında 705 milyar dolar 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİIŞİD tehdidi SDG'yi kıymete bindirir mi? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci milletin hakemliğinde yürür mü? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciGelir bozukluğunda görülmeyen iki ayrıntı 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDindar nesil hikayemiz ya da sosyolojinin yeni haritaları 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAUmut Hakkı’nı Savunmak, Barışı Savunmaktır... 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURBizi esas ilgilendiren çarpık ilişkiler… 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKİsrail ve Kürtler: Mümkün mü? 24.12.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.04.2019
13.04.2019
8.02.2019
27.03.2019
25.03.2019
6.02.2019
21.02.2019
6.02.2019
4.02.2019
26.01.2019