Ahmet TAŞGETİREN
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin İngiltere’ye yanında Merkez Bankası Başkanı olmadan gitmiş olması eleştiriliyor.
Belki de olması ile olmaması arasında fark olmadığı düşünülerek götürülmemiştir, kim bilir. Şöyle de sorulabilir:
-Orada olsaydı ne olurdu ki?
Bu soru ya da Bakan’ın yanında Merkez Bankası Başkanı olmadan Londra’ya yabancı yatırımcılarla görüşmeye gitmesi, ekonomi yönetiminde bu kurumun işlevsiz denemese bile “düşük profilli” hale getirilmesinin sonucudur. Yanlış anlaşılmasın, Merkez Bankası Bakan Nebati’nin marifeti ile düşük profilli hale getirilmiştir, demek istemiyorum. Bakanlığın kendisi de bu düşük profilden nasibini almıştır. Bir – iki yıl içinde “laf dinlemiyor” denilerek dört defa başkanı değiştirilen Merkez Bankası’nın yüksek profilli olması zaten söz konusu olamazdı.
Bu “Düşük profil” konusu, en son NTV-STAR tv’lerinde Cumhurbaşkanı ile mülakat yapan gazetecileri seyrederken geldi aklıma, yeniden… Gazeteci mülakat yapacak ama sağlıklı soru soramıyor. Bir anlamda “şunları, şöyle sor, şöyle bir dil kullan” diye tembihlenmiş gazetecilik… İşte bu “düşük profilli medya” örneğidir. Bu vasfın bugün geniş bir medya alanını kapsadığı söylenebilir. Kimi tv’lere çağırılan konuklarda aranan vasıf “neyi nasıl söyleyecekleri”nin tayin edilmiş, ona uygun konuşacaklarına güvenilmiş olmaları değil midir? Seyrederken o “düşük profil”in tüm yansımalarını gözlemleyebiliyorsunuz.
…..
Bu “düşük profil” konusunun gündeme geldiği ilk zamanları hatırlayın. Cumhurbaşkanlığında sayın Erdoğan var, Başbakanlığa da sayın Davutoğlu seçilmiş. Davutoğlu belli ki “Başbakansam başbakanlık yaparım” yaklaşımında. Cumhurbaşkanı 12 Eylül Anayasasının Evren’e verdiği yetkileri kullanmak istiyor, yani “İcranın başı” fonksiyonunu. Oysa sistem parlamenter sistem ve icradan Başbakan sorumlu. Cumhurbaşkanı ise sorumlu tutulmuyor. O zaman “fiili olarak” altta bir başbakan olsun ama, O, Cumhurbaşkanının dediklerini yapsın, yaklaşımı bekleniyor. Başbakan başbakan olmak istediğinde de tepede uzlaşmazlık çıkıyor.
Partinin lideri Erdoğan olduğu için, Davutoğlu’ndan, sistem öyle olmasa bile ona itaat etmesi bekleniyor. Gerilim, gerilim, sonunda parti bünyesinde Başbakanlık makamı için “Düşük profil”li bir isim aranıyor. Bu ifadeyi ilk defa Cumhurbaşkanı’nın konuşma metinlerini yazan “Aydın Ünal” kullanıyor. O dönemde de arayış, Binali Yıldırım ismiyle somutlaşıyor. Davutoğlu gidiyor, Yıldırım geliyor.
Sonra Bahçeli devreye giriyor malum, “Fiili olanı hukuki hale getirelim” diyerek, yeni sisteme gidiliyor. “Türk usulü” başkanlık diye de nitelenen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiliyor.
Bu sistem, başka bir isimde nasıl ete-kemiğe bürünürdü bilinmez, aslında sistemi kuranlar, bu yetkilerin başkaları tarafından da kullanılabileceğini akıllarına getirmişler midir, o da bilinmez, ama sistem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı her şeye yetkili ve nerede ise “la yüs’el – sorgulanamaz” bir konuma getirmiştir. “La yüs’el” nitelik, sistemin denge ve denetleme özürlü olmasından kaynaklanıyor.
Buna bir de MHP’nin bu sisteme mecburiyetini, Ak Parti kadrolarının ise psikolojik yapılarını, yani “lidere sadakat”in en belirleyici vasıf olmasını içlerine sindirdiklerini ilave ederseniz, ortaya herkesin her durumda “Bir adım geride duruş” noktasına geldiğini görebiliriz. Herkes her adımda “Onun liderliğinde, onun önderliğinde” adım atmalı, onun onayıyla hareket etmeli, onun tarafından onaylanmalı, onun tarafından düzeltilmeye, gerektiğinde onun tarafından kamuoyu önünde muazehe edilmeye hazır olmalı.
Yargı, Yasama… Normal demokratik bir sistem içinde, icrayı denetleme pozisyonundadır. Yüksek profildir bu. Yargı toplumun ortaklaşa belirlediği “ilkeleri” bekler, ondan sapmalara mani olur, Yasama “milletin iradesi”nin temsilcisi olarak, kanun yapar, İcra’yı denetler.
Gelinen noktada Yargı’nın bağımsızlığı ve tarafsızlığı tartışılıyor, Yasama’nın ise denetleme vasfının fiilen devre dışı kaldığı gözleniyorsa, “Düşük profil” sendromunun en temel kurumları bile etkilediği sonucu ortaya çıkmıyor mu?
İşçi kurumları… İşveren kurumları… STK’lar… Üniversite camiası… Ne kaldı geriye?
Gençlerle bir araya geliyor sayın Cumhurbaşkanı… Gençler gerçekten “genç” gibi sorular soruyorlar mı? O toplantılara, gençlerin kıvrandırıcı sorunları yansıyor mu?
Cumhurbaşkanını Cumhurbaşkanı, Başbakanı Başbakan, bakanı bakan, bürokratı bürokrat, milletvekilini milletvekili, gazeteciyi gazeteci, işadamını işadamı yapan o… Öyle bakıldığında kimde nasıl yüksek profil olsun ki…
Örnekler çoğaltılabilir de, bu yazı iki soruyu sormadan bitmemeli:
Bir: Acaba sayın Cumhurbaşkanı, ortaya çıkan bu “Düşük profil” sendromunun farkında mı?
İki: Acaba sayın Cumhurbaşkanı, insanları böyle kendi kendileri olmaktan çıkaran ve bir tepe yönetici için en büyük sorun olması gereken “Düşük profil”den memnun mu? En büyük sorun, çünkü herkesi kendi gerçeğinin dışına taşıyor ve dolayısıyla gerçekliğin kaybolmasına yol açıyor.
Belki de bu sistemde gerçeğe ulaşmanın yolu düşük profilli yandaşlara değil, mesela muhalefetin sesine, ya da ucuz ekmek kuyruğunda kıvranan, ya eletrik – doğal gaz faturalarına isyan eden kadın – erkek, genç – yaşlı insanların “yüksek profilli” yürek tınısına bakmaktan geçiyor.
Yazarlar
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025