Akın ÖZÇER
Geçen yazımda özetle, AİHM’in ifade özgürlüğü ölçütünün seçilmişle sokaktaki adam arasında ayırım gözetmediğini, ama dokunulmazlıkla ilgili içtihadının bu özgürlüğü seçilmişler için daha geniş değerlendirdiğini aktarmıştım. Bu farklılığı seçilmişin seçmenini temsil ettiği ve çıkarlarını savunduğu gerekçesine dayandıran Strasbourg Mahkemesi’nin milletvekillerinin dokunulmazlığı ve ifade özgürlüğü konusundaki duyarlılığının altını çizmiştim. Bunları, BDP milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasını AİHM’in nasıl karşılayacağını lâyıkıyla değerlendirebilmek için anlatmıştım. İzleyen birkaç paragrafta bunu yapmaya çalışacağım.
Kabul etmek gerekir ki Türkiye AİHM’in ifade özgürlüğü ölçütünü karşılamayan bir anayasaya ve yasalara sahip. Hatta Anayasa’nın bu konuyla ilgili 83. maddesi bile 14. Madde’ye yaptığı atıfla ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi mümkün “durumları” yasama dokunulmazlığının kapsamı dışında bırakıyor. Anılan 14. maddede, hak ve özgürlüklerin hiçbiri “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı (...) amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz” şeklinde bir ifade yer alıyor. Bir kere “faaliyet”, şiddet ve terörle bağlantılı olsun veya olmasın, sadece ayrılıkçı değil, federalist ya da bölgeci söylemi dahi içeren bir sözcük. Hâl böyle olunca, AİHM’in ifade özgürlüğü kapsamında gördüğü bir söylem anayasa uyarınca suç oluşturmakla kalmıyor, dokunulmazlık zırhını da parçalıyor.
Anayasa Mahkemesi HADEP’i kapatma kararının gerekçesinde, anayasanın “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” ilkesine atıfta bulunmuştu. Gerekçede, her ne kadar HADEP ile PKK arasında organik bağ olduğu kanıtlanmaya çalışılmışsa da, Handyside kararının gerektirdiği gibi bu ilkeye aykırı söylemlerin, şiddetle bağı bulunmaması kaydıyla serbest olduğuna ilişkin hiçbir ifade yer almamıştı. Anayasa’nın sadece 14. maddesi değil daha birçok maddesinde yer alan bu ilke Mahkeme tarafından savunulmak durumundaydı. Nitekim bu konuda gerekçede, “ülke ve milletin bölünmez bütünlüğüyle ilgili bu tarihsel oluşum tüm anayasalarımızda vazgeçilmez ve ödün verilmez temel kural olarak yer almıştır. (...) Türk ulusu gerçeği ve olgusuna karşı, ayrımcılığa, bölücülüğe, terör ve sonuçta yok olmaya yol açacak eylemler kabul edilemez” denmiş; eylemle söylem farkı vurgulanmamıştı.
“Ayrımcılık” ve “bölücülük” gibi mutlaka terörle bağı bulunması gerekmeyen siyasi düşünce ve projelerin toptan kabul edilemeyeceğini öngören bir anayasal sistemin kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi’nin ölçütlerine uygun, dolayısıyla demokratik sayılması hiç mümkün değildi. Bu nedenle, Batasuna’nın ifade ve örgütlenme özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle İspanya’ya karşı yaptığı başvuruyu ETA ile bağından ötürü geri çeviren AİHM’in, HADEP’in başvurusunu ise uygun görmesi ve böyle bir anayasaya sahip olan Türkiye’yi mahkûm etmesi doğaldı; öyle de oldu.
Ayrılıkçılık bir yana, bölgeciliği, yerelleşmeyi, özerkliği savunan politikaların yapılmasını dahi engelleme amacıyla oluşturulduğu anlaşılan “devletin ülkesi milletiyle bölünmez bütünlüğü” kavramı anayasada kaldığı ya da yeni anayasaya taşındığı takdirde, Türkiye’nin Strasbourg’da, kapattığı Kürt siyasi partileriyle ve ağır hapis cezalarına mahkûm ettiği Kürt siyasetçilerle ilgili davaları kazanması nerdeyse imkânsız görünüyor.
Bu söylediklerim, terörle organik bağı bulunan siyasi partilerin kapatılmaması, siyasetçilerin de yargılanmaması gerektiği anlamına gelmiyor elbette. Peki, ama o zaman ne yapmalıyız? Bu konuyu da gelecek yazımda irdeleyeceğim.
Yazarlar
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.09.2025
8.09.2025
3.09.2025
29.08.2025
18.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
26.06.2025
6.05.2023