Akın ÖZÇER
İspanya, “Demokrasiye Geçiş” sürecinin ikinci adamı Adolfo Suárez’i kaybettiği hafta sonu, geçen yazımda “Les ingrédients du chaos” başlıklı yazısını eleştirdiğim Ariane Bonzon’un tam da Türkiye için dediği gibi, kaosun malzemelerini içinde barındıran büyük bir protesto gösterisini yaşadı. Ülkenin dört bir köşesinden gelerek, organizatörlerin 2 milyon, polisin 50 bin dediği, yüz binlerce kişi “onur yürüyüşü” (Marcha por la Dignidad) için Madrid’de buluştu. Gösteriye katılanlar arasında kimler yoktu ki. Kemer sıkma politikalarıyla ücretleri düşürülmüş, sosyal ödemeleri dondurulmuş bordro mahkûmları, İnsan Hakları aktivistleri, yüzde 25’i aşan işsizler ordusunun mensupları, ipotek borcunu ödeyemedikleri için bankalar tarafından evlerine el konulanlar, kürtajı fiilen yasaklayan yasa tasarısına karşı çıkanlar, kısacası sistemi, hükümeti protesto etmek için haklı gerekçeleri bulunan herkes oradaydı.
Basit bir protesto gösterisinden söz etmiyorum. Cumartesi günü başkentin birçok merkezi, Neptuno, Cibeles y Colón meydanları ile Madrid’in kalbini oluşturan Prado ve Recoletos caddeleri uzun süre trafiğe kapalı kaldı. Ülkenin çeşitli bölgelerinden kalkıp altı güzergâh üzerinden yürüyerek başkente ulaşanların yanı sıra, toplu taşımayla gelenler ve bunlara eklemlenen Madrid’li protestocular bir araya gelmişlerdi. Colón Meydanı’nda toplanıldı ve bir bildiri okundu.
Özünde barışçıl olan gösterilere ne yazık ki şiddet de karıştı, her yerde olduğu gibi. Meydana yakın Génova Caddesi üzerindeki iktidar partisi PP’nin (Partido Popular) merkezini koruyan polislere akşam geç saatlere bir radikal grup çeşitli maddeler atmaya başladı. Çıkan çatışmada polis plastik mermi kullanarak radikal grubu dağıtmaya çalıştı. Çatışmalarda 67’si polis 101 kişi yaralandı ve 24 kişi gözaltına alındı.
Ekonomik krizin mağdurları
Kabul etmek gerekir ki küresel ekonomik kriz İspanya’yı derinden sarsmış ve o zaman iktidar olan Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) faturayı önce yerel (Mayıs 2011) ardından da dört ay öne almak zorunda kaldığı genel seçimlerde (Kasım 2011) ödemişti. PSOE büyük oy kaybına uğrarken, PP oyunu yerel seçimlerde yüzde 37.6’ya, genel seçimlerde yüzde 44.6’ya çıkarmış ve Temsilciler Meclisi’nde salt çoğunluğa ulaşarak iktidar olmuştu.
Başbakan Mariano Rajoy ülkeyi krizden çıkarmak için kemer sıkma politikaları uygulamaya koyulmuş ve diğer bazı AB ülkelerinde de olduğu gibi, işe kamu harcamalarını kısmak ve bu bağlamda ücretleri düşürmek, sosyal ödemeleri dondurmak veya askıya almakla başlamıştı. Ülkede zaten yüksek seyreden işsizlik rakamları bu politikalarla tavan yapmış ve kısa süre içinde yüzde 25’in üzerine çıkmıştı. Genç çalışan nüfusta durum tam bir felâketti; iki gençten biri işsizdi ve krizden çıkıldıktan sonra bile işsizliğin katlanılabilir bir düzeye inmesi uzun yıllar alacaktı.
Cumartesi günü Madrid’i bloke eden Dignidad hareketinin başlangıcında da işsizlik sorunu vardı. Hareket, Mérida’da bir işsizlik bürosunun önünde doğmuştu. Taleplerin başında kamuda 25 bin içi istihdam yaratılması geliyordu. Hareketin başına içinde komünistleri de barındıran Birleşik Sol’un (Izquierda Unida) eski bölge koordinatörü Manuel Cañada geçti ve tüm kriz mağdurlarını bünyesine katmaya başladı. Harekete ilk katılan da örgütlü İpotek Mağdurları Platformu PAH (Plataforma de Afectados por la Hipoteca) oldu. İspanya’da bir ailede çalışan bir ya da iki kişinin birden işsiz kalması sonucu ipotek borçlarını ödeyemeyen ve evlerini kaybedenlerin dramı o kadar büyük ki. İleri yaşlarda olmalarına karşın sokakta kalmamak için yaşlı anne ve babalarının evlerine sığınanların dramı…
Cañada’nın genişleme stratejisi çok geçmeden meyvesini vermiş ve Dignidad hareketi ilk büyük protesto yürüyüşünü doğduğu yer Extramadura’da gerçekleştirmişti. Sonra arkası gelmiş ve sendikaların katkılarıyla hareket çığ gibi büyümeye başlamıştı. İçine 15 Mayısta (2011) ortaya çıktıkları için 15-M veya Öfkeliler (Indignados) adını taşıyan sistem karşıtlarını da almış ve ulusal ölçekte bir protesto hareketi yaratmıştı.
Protestoların hedefi
Hareketin sahibinin kim olduğu bilindiğine göre, yürüyüşte ne tür dövizlerin taşındığını ve hangi sloganların atıldığını tahmin etmek güç olmasa gerek. Nitekim taşınan pankartlarda Rajoy hükümetinin ekonomik ve sosyal politikalarına karşı temaların işlendiği görülüyordu. Bunlardan belki de en anlamlısı “bu bir kriz değil, dolandırıcılık” yazılı olan pankarttı. Evet, belki biraz ağır bir ifadeydi ama PP iktidarının yargıya yansımış yolsuzluk iddiaları dikkate alındığında çok da yadırganmaması gerekiyordu. Ayrıca bu kadar soruna karşın “Rajoy şu tarihe kadar istifa etmeli” ya da “Rajoy’suz PP” ve “PP’siz İspanya” dayatmaları da yoktu.
Che Guevara’nın resimleri gibi sembolik bazı işaretler de yok değildi doğal olarak. Hatta kriz ortasında Bostwana’ya fil avına gidip kalçasını kırmış olan Kral Juan Carlos’a dolaylı bir tepki olarak iç savaşın hemen öncesinde yaşanan II. Cumhuriyet döneminin bayrakları da taşınıyordu. O dönemde solun iktidarda olduğu bir “Frente Popular” döneminin yaşandığı anımsanacak olursa, bunu da belki doğal karşılamak gerekiyordu.
Dignidad yürüyüşüne katılanların çoğu, gazetelere verdikleri demeçlerde, insanları burada bir araya getiren temel faktörün özellikle “ülkenin içinde bulunduğu olumsuz ekonomik ve sosyal koşullar” olduğunun altını çiziyordu. Herkesin belki farklı sorunları vardı ama bu sorunların hepsi bu olumsuz koşullardan kaynaklanıyordu. Ekonomik krizin mağdurları hep bir arada demokratik protesto haklarını kullanıyor ve seslerini duyuruyordu.
Aslında bu sorunlar PP’ye genel seçimlerde verilen desteğin büyük bir bölümünü (16 puan) götürdü. Bununla birlikte krizin sorumlusu olarak görülen PSOE iktidar partisin oy kaybından çok yararlanamadı. PP’den kaçan oylar daha çok Birleşik Sol ve UPyD’ye kaydı. Ancak bu durum PP’nin hazırladığı kürtajı fiilen yasaklayan yasa tasarısı nedeniyle değişti ve PSOE ilk kez iktidar partisinin 1.5 puan önüne geçti. Anketler bugün genel seçim yapılacak olsa ana muhalefetin yüzde 28, iktidar partisinin ise yüzde 26.5 dolayında oy alacağını ve hiçbir partinin salt çoğunluğa ulaşamayacağını gösteriyor. Demokrasilerde normal olan başarısız partilerin oy kaybetmesi ve seçmen tercihlerinin değişmesi elbette. Anormal olan ne peki?
Türkiye’deki anomali
Anormal olanı görmek için gözlerimizi İspanya’dan Türkiye’ye çevirmemiz gerekiyor. Aynı dönemde Türkiye’ye baktığımızda, İspanya’dakine benzer bir ekonomik kriz geçirmiş değiliz. Büyük bütçe kısıntıları, İspanya’da özellikle protesto edilen sağlık ve eğitim alanında kemer sıkma önlemleri ve ücretlerin düşürülmesi ve dondurulması yok. Son dönemde, özellikle Gezi olaylarından sonra kurda ve enflasyonda bir miktar artış görülüyor olsa da dramatik oranda değil. Aksine hükümetin “Erdoğan’in siyasi hayatı sona erdi” gibi siyasi belirsizlik yaratan söylemlere karşın ekonomi yönetiminde oldukça başarılı olduğunu kabul etmek gerekir.
Yolsuzluk iddialarına gelince, PP’li yerel yöneticilerle ilgili Gürtel ve PP’nin B kasası olduğu öne sürülen Bárcenas hakkındaki davaların seyrine bakıldığında bu konunun İspanya’da çok daha ciddi boyutlarda olduğu ortada. Ekonomik krizle birlikte yolsuzluk iddialarının da PP’nin oy kaybında etkili olduğu görülüyor. Bununla birlikte kimse “Rajoy’un siyasi hayatı bitti” gibi sözler sarf etmiyor. Yakında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinden çekip gitmesi gerektiği söylenmiyor.
Türkiye’de Başbakan Erdoğan’a karşı anormal bir aleyhte kampanya var. Kendisineotoriter, hatta diktatör diyenler var. Ariane Bonzon, aktardığım Slate. fr’deki son yazısında diyor ki Erdoğan sürekli kadın haklarını ihlal ediyor. Örnek olarak kürtaja ve doğum kontrolüne karşı olduğunu söylüyor. Peki, ama Erdoğan’ın Mariano Rajoy’un kürtajı çocuğun sakat doğma ihtimali dışında fiilen yasaklayan yasa tasarısı benzeri bir yasa hazırlığı var mı?
Bonzon, Erdoğan’ın yaşam tarzlarına da müdahale ettiğini söylüyor ve bu bağlamda alkol satışlarının kısıtlamasını örnek gösteriyor. Başbakan’ın içki içmediği ve sevmediğine kuşku yok ama gece saat 22.00 ile sabah 06.00 arasında alkol satışının yasaklanması insanların alkol içmesini ne kadar kısıtlamaktır?
Kaldı ki İspanya’da trafikte alkol sınırı 0.25, Türkiye’de ise 0.50 promil. Tanıdığım İspanyol arkadaşlar bu orandan çok şikâyetçi çünkü bir kadeh içki almanın riskli olduğunu söylüyorlar. Avusturya, Slovakya gibi AB üyelerinde sınırın 0 promil olduğu dikkate alınırsa, ülkemizde alkol içilmesinin normalin ötesinde kısıtlandığı, Erdoğan’ın yaşam tarzlarına fazla müdahale ettiği iddiası ne kadar inandırıcı olabilir?
Kabul etmek gerekir ki bir ölçüde AK Parti’ye ama özellikle Erdoğan’a karşı anormal ölçüde bir karalama kampanyası var. Yaşları müsait olanlar bu kampanyayı 2002 seçimlerinden bu yana sahnelenmiş demokratik olmayan girişimlerin devamı olarak algılıyor. Bugüne kadar okuduğu şiir yüzünden hapse giren, iktidarı askerî darbeyle devrilmek ve partisi yargı yoluyla kapatılmak istenmiş bir insan var karşımızda.
Erdoğan, toplumun benim de içinde bulunduğum bir kesimi gibi düşünmüyor olabilir ama bu ülkede İspanya’da olduğu gibi normal bir demokrasiye sahip olmak istiyorsak, kurallarına uymak ve bizden olmayan seçilmişlere saygı göstermek durumundayız. Aslında kabul etmek gerekir ki hiçbir insan başkalarına göre mükemmel değildir. Siyasetçiler de, yöneticiler de öyle. O bakımdan siyasetçileri putlaştıracak kadar göklere çıkarmak ya da şeytanlaştıracak kadar yerin dibine batırmak normal değildir. Aksi takdirde putlaştırılanı şeytanlaştıracaklar, şeytanlaştırılanı da putlaştıranlar mutlaka olacaktır.
Bugün Erdoğan’a ve bir ölçüde partisine karşı yürütülen kampanya onu şeytanlaştırma amacı güdüyor. Hal böyle olunca da uzun süre iktidar olmanın getirdiği yıpranmışlıkla desteğini yitirmesi normal iken, Başbakan Erdoğan ve partisi kampanya sayesinde anormal biçimde güçleniyor. Anketler bu tabloyu tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
Türkiye’nin demokratik bir hukuk devletine dönüşmesini isteyenlerin öncelikle siyasetin normalleşmesini savunması gerekir. İktidara gelen siyasi partilerin vesayet kurumlarına değil seçmenlere hesap vereceği, dolayısıyla seçimle işbaşına gelip seçimle gideceği normal bir demokrasiye ihtiyacımız var. Böyle bir demokrasiye ulaşana kadar da anormal olan her türlü girişime hep birlikte karşı çıkmaya…
Yazarlar
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.09.2025
8.09.2025
3.09.2025
29.08.2025
18.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
26.06.2025
6.05.2023