Akın ÖZÇER
Hükümetin Kürt sorununun çözümünde yeni bir strateji benimsediğine, artık İmralı ve Kandil’i değil BDP’yi muhatap alacağına ilişkin haberin gazetelerde yayımlanmasından bu yana on iki gün geçti. Bu süre zarfında, o kadar yeni olmadığı ve içerdiği unsurların bazılarının zaten uygulanageldiği öne sürülen bu strateji, artı ve eksileriyle, farklı siyasi eğilimlere sahip yazarlarca olumlu veya olumsuz olarak değerlendirildi. Konuyla ilgili ilk değerlendirmemi daha haberin çıktığı gün davet edildiğim IMC TV’de, eldeki birkaç cılız veriye dayanarak yapmak durumunda kalmıştım. O gün itibariyle değerlendirmeler, muhatap alınmayacağı açıklanan odaklar üzerinden yapılıyor ve bizi bilgilendirilen gazetecilerin kendi anladıkları kadarıyla aktardıkları “yeni strateji” 90’lı yılların güvenlik ağırlıklı politikalarına dönüş olarak niteleniyordu. Oysa bu stratejinin en azından “siyasi muhatabın demokratik yollarla seçilmiş bir parti” olduğuna ilişkin bir yaklaşıma dayandığı daha ilk bakışta görünüyordu. Teoride doğru bir yaklaşımdı zira siyasi konular, elinde silah tutanlarla değil halkın seçtiği kişilerle konuşulmalıydı. Programda bunu İspanya örneği üzerinden anlatmıştım.
Başbakan Erdoğan, Güney Kore’ye giderken düzenlediği basın toplantısında konuyla ilgili olarak yöneltilen bir soruya şöyle karşılık verdi: “Bu açıklama (yeni strateji) nedir; terör örgütü ile sonuna kadar mücadele, siyasi uzantısıyla da müzakere. Biz buna her zaman hazır olduğumuzu söyledik. Tabii ki terör örgütü ile kalkıp bizler siyasi irade olarak herhangi bir masada görüşme asla kat’a yapmayız. Fakat parlamento çatısı altında olan uzantıları diyeceğim artık, (...) onlarla bugüne kadar arkadaşlarımın görüşmeleri olmuştur. Bundan sonra da onlarla biz görüşme yaparız ama dürüst davrandıkları sürece. (...) Çünkü bizim derdimiz çözümdür. Kendi iradeleri yoksa kendi iradelerini kullanamıyorlarsa, kendi adlarına konuşmuyorlar da İmralı’nın veyahut Kandil’in ağzıyla konuşuyorlarsa, gün gelir artık onlarla da bunları konuşmayız.”
Bazı konularda kısa ve öz konuşarak ilkeleri ortaya koymanın ve karşı tarafın hoşuna gitmeyecek formüllerden kaçınmanın, nezaket kuralları bir yana, derdimiz olan çözüme ulaşmanın da yolu olduğunu kabul etmek gerekir. Söz gelimi “ siyasi uzantılarıyla” değil, “demokratik yollardan seçilmişlerle” müzakere etmek çok daha ilkesel bir söylem. Altı çizilmesi gereken bir diğer husus, Kürt sorununun çözümünde muhatap BDP ise, silah bırakma sürecindeki muhatabın ister istemez PKK olduğudur. Siyasi konular demokratik yollardan seçilmişlerle müzakere edilirken, özendirici önlemler veya yapılacak mücadele sonucunda örgüt silah bırakmayı kararlaştırırsa, militanları ve mahkûmlarının topluma kazandırılması konusu da gündeme gelecektir. Böyle teknik konularda muhatap her ülkede olduğu gibi şiddet ve terörü kullanan örgütlerdir. Dolayısıyla burada konunun iki veçhesinin ve aralarında organik bağ olsa bile iki muhatabımızın bulunduğu gerçeğini kabul etmek durumundayız.
İspanyol hükümeti ile ETA arasında 1989 yılında başarısızlıkla sonuçlanan “Cezayir görüşmeleri” süreci vardır. Süreç o tarihten üç yıl kadar önce Fransa’da yakalanmış ve Gabon’a sürülmüş olan örgütün güvercin kanadından Txomin İturbe’nin hükümetle görüşmelerde ETA’yı temsil etmesinin taraflarca kabulüyle başlamıştır. İspanya’nın bu görüşmelere evsahipliği yapması için anlaştığı Cezayir’e nakledilen Txomin bir yıl sonra örgüt içi hesaplaşma sonucu öldürülmüş; onun yerine Santo Domingo’da tutuklu bulunan benzer özelliklere sahip Eugenio Etxebeste’nin (Antxon) ETA heyetine başkanlık etmesi için taraflar anlaşmıştır. Dolayısıyla devletle örgüt önce bu görüşmelerde ETA heyetine kimin başkanlık edeceği konusunda temaslarda bulunmuştur.
Devletle örgüt arasındaki temaslarda ikinci aşamada görüşmelerin gündemi ele alınmıştır. ETA terörüne karşı tutumuyla bilinen Bask milliyetçiliğinin kurucu partisi PNV, ETA ile görüşmelerde siyasi konuların ele alınmaması hususunda hükümeti uyarmıştır. Bağımsızlıkçı politika izleyen PNV’ye göre,Bask sorununun tartışılacağı yerin özerk parlamento, tartışanların da demokratik yollardan seçilmişler olması gerekir. Aksi takdirde şiddeti araç olarak kullananlar ödüllendirilmiş, sorunun şiddete başvurulmadan anayasaya uygun şekilde çözümü için siyasi mücadele verenler cezalandırılmış olacaktır. İşte bu ilke bugün devletin terörle mücadele politikasının temel ilkelerini içeren Ajuria Enea Paktı’nın (1988) iki temel ilkesinden birini oluşturuyor.
Paktın imzalanmasının ardından Cezayir görüşmelerinde siyasi konuları ele alacak seçilmişlerden oluşan ikinci bir masanın kurulması söz konusu olmuştur. Devletle ETA arasındaki son müzakere sürecinde (2006-07) de siyasi konuların ele alınacağı “ikinci masa” gündeme gelmiştir. Ama birinci masada muhatap ETA, gündem ise silah bırakma karşılığı topluma yeniden kazandırma sürecidir. Ajuria Enea’nın ikinci temel ilkesi de silah bırakma karşılığı siyaset hakkıdır elbette.
BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın, iktidar partisinin önerisine olumlu yanıt vermesi söz konusu “müzakere sürecinin” önünü açıyor. Ama İspanyol örneğinde çizilen şablona göre hükümetin ne yapmayı öngördüğünü biraz daha ayrıntılı bilmemiz gerekiyor ki stratejinin doğru olup olmadığını değerlendirebilelim.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
13.12.2025
6.12.2025
1.12.2025
13.11.2025
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025