Ali BAYRAMOĞLU
Örgütü ve siyasi partisi ile Kürt siyasi hareketinin gösterdiği son 'performans' ortada. Şiddet ile siyaseti özdeş kılan, cephe savaşı başlatan, siyasi alanı ve imkanları boğan bir yol izliyorlar.
Bu yolu, ne siyasi iktidarın siyaset alanlarını daraltması ne otoriter iklim hiçbir gerekçe açıklamıyor.
Bunun içindir ki sık söylüyoruz, bugün, Türkiye Kürt sorunu kadar bu sorunun ürettiği keskin, tekelci ve şiddeti şiar edinen bir Kürt hareketi meselesiyle karşı karşıyadır.
30 yıllık bir öykü sonucu bu iki hususun, malum Kürt sorunu ile hakim Kürt hareketinin, deneyim, yaşanmışlık, milliyetçilik gibi bağlarla iç içe girdikleri söylenebilir. Çözümün Kürt hareketini devre dışı bırakarak gelmeyeceği de iddia edilebilir.
Ancak bunlar Kürt hareketinin Kürt sorununu tümüyle kendi varlığına endekslemesini doğrulamaz. Kürt alanını başta Kürtlere, sisteme ve devlete karşı şiddet yoluyla kontrol ve inşa hedefini nihai çözüm olarak tanımlamasını tabiileştirmez.
Nasıl?
Kandil, PKK, BDP, İmralı temel olarak ne istiyor? Özerklik ya da başka biçimde tanımlayabileceğimiz bir 'siyasi egemenlik istiyor' ve bu egemenlik halinin 'vasisi olmayı, muhatap alınmayı talep ediyor'.
Peki bu hareket, bugünün koşullarında (KCK operasyon mantığına rağmen) en azından BDP gibi yasal unsuruyla söz konusu talepleri siyasi yoldan ifade imkanına ve hatta elde etme şansına sahip mi, bunlar için yasal ve meşru kavga verme imkanları var mı?
Alan dar da olsa, hareket zor da olsa, hiç şüphesiz evet...
O zaman şiddet ve terörün sürüyor olmasının tek anlamı vardır.
Verecekleri bu siyasi mücadele esnasında Kürt siyasi alanının çoğulculaşması ve PKK'nın bu çoğullaşmayla vesayetini kaybetmesi, hatta bizzat gelişmeler, Kürtler ve demokrasi tarafından tasfiye edilmesinden endişe duymak...
O zaman şu açıktır: Kürt siyasi haraketi şiddet, siyasete oranla için daha kolaydır ve daha garantilidir. Üstelik, bu, Ortadoğu kazanı üzerinden sürdürülebilir bir şiddettir.
Ne yapmalı?
Kurucu siyasi bir işlev üstlenen şiddetle mücadelenin zorluğuna şüphe yok. Şiddeti durdurmak ve şiddet-toplum-milliyetçilik bağını kesmek için ne tek başına demokrasi yeterli, ne ekonomik gelişme, ne hizmet, ne de güvenlik önlemleri...
Şiddetle mücadelenin tek aracı, yol uzun ve meşakatli olmasına rağmen siyasettir.
Bu, elbette, katılım, görüşme, etkileşim, taviz, uzlaşma boyutlarını içeren, Kürt siyasi alanının çoğulçulaşmasını amaçlayan demokratik bir siyaset olmalıdır.
Şöyle ifade edelim:
-AK Parti artık 'siyasi haklar ve muhataplık fikrini tümüyle dışlayan tek yönlü demokratik iyileştirme ve entegrasyon politikaları'yla yol alamayacağını, bu ataerkil tutumla bugün olduğu gibi bizzat demokrasi mantığıyla sık sık karşı karşıya geleceğini görmelidir.
-'Siyasi haklar meselesi'ni gündemine almalıdır.
-Ve şiddete karşı elindeki tek araç olan siyaseti, özellikle siyasi yasal ve meşru muhatapların bulunduğu, görüşmeler yapabileceği siyasi alanı hassas bir şekilde korumalı ve geliştirmelidir.
Ne var ki, siyasi iktidar ters istikamette ilerliyor...
1990'ların mantığıyla hareket ediyor...
Başbakan'ın, 'BDP'lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması için yargıyla görüştük, Meclis'te de gereğini yapacağız' sözleri buna açık kanıttır ve dar siyasi alanın tümüyle ortadan kalkması anlamına gelir...
Bedel ağır olur...
Bugün medyanın tam bir suskunluğa davet edilmesi, açık savaş halindeki bir ülke basınına indirgenmesi, hatta buna yönelik yeni yasal düzenleme işaretleri bu bedellerden birisi değil midir?
Bu tutum Kürt sorununu daha kanlı kılar, öfkeli mağdur milliyetçiliğini daha çok azdırır ve ülke çapında demokrasiye ağır fatura çıkarır...
Ve gün gelir bu faturaların altından kimse kalkamaz...
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.11.2025
8.11.2025
6.11.2025
1.11.2025
30.10.2025
25.10.2025
23.10.2025
28.09.2025
20.09.2025
18.09.2025