Ali BAYRAMOĞLU
Türkiye’nin siyasete, askere, topluma yerleşik en derin korkusu, şüphe yok ki, bölünme ve beka meselesidir.
Bu derin korku 300 yıldır kuşaklar yoluyla bir sonrakine aktarılan, biçimi ve öznesi değişen ama özü sabit kalan, önemli bir zihniyet ve siyaset belirleyenidir.
1699’dan itibaren Osmanlı’nın ilk toprak kaybıyla birlikte Müslümanların İmparatorluğun içine doğru Anadolu istikametindeki göçü 1922’ye kadar kesintisiz sürmüş 220 yıllık bir öyküdür. Kafkas göçleri, Balkan kayıpları bu öyküde kritik anlar oluştururlar. Batı’dan ve Kuzey’den gelen baskı söz konusu korku ve endişeyi her daim beslemiştir. Korku ve endişe daha sonra cumhuriyete, hatta kuruluşa sirayet etmiş, sadece dışa değil içe yönelmiştir. Çok milletli emperyal bir yapıdan (Türk veya Türkleşmeye aday bir şekilde) Müslüman olmanın merkez olduğu ulus yapısına doğru çatışmalar, gasplar, can verip can almalarla ilerlenirken, gayrimüslim halkların hareketlenmeleri/varlığı ve Kürtler gibi asimile olmaya direnen toplumsal gruplar, içerideki öteki algısını hem seçkinler hem toplum nezdinde her daim canlı ve kuvvetli tutmuştur.
Bu, kurucu zihniyet unsurlarımızdan birisidir.
Nitekim çağdaş Türkiye’de siyasi zihniyeti hala önemli ölçüde kuşatır, siyasi tasavvurların sınırını oluşturur.
Bu veri karşısında iki tutumdan söz etmek mümkündür.
İlk tutumun temelinde bu korkuyu mutlak kabul eden, ona karşı güç üretmeyi varoluş siyaseti olarak gören, “öteki”ne güvensiz, demokratik değişime mesafeli korumacı bir refleks yatar. Bu refleks bugün çeşitli doz ve kademelerdeki milliyetçilikten ulusalcılığa kadar siyasi düşünceye egemen olmayı sürdürür.
İkinci tutum bu korkuyla mücadeleyi öne çıkarır, onun ötesine geçmenin, toplumu, toplumsal sözleşmeyi, devlet-toplum ilişkilerini yenilemenin peşinde koşar, risk ve demokrasi arasında doğru orantı kurar.
İnsanlar işte bu tutumlar içinde saf tutar, kimisi zaman zaman ikisine de girer çıkarlar.
2000’li yılların başında yaşanan 1915 Ermeni meselesi tartışması bu durumun şemsiyesi altında yaşanmıştır.
Kürt meselesi de, yerleşik düzen için esasen asimile olmayı, Türkleşmeyi kabul etmeyen Kürtler meselesidir. Kürtler, kimliklerine sahip çıktıkları oranda, içerideki tehlikeli bir “öteki” ve bölünme riskinin temsilcisi olarak algılanırlar. Korumacı refleksin yıllardır hedefi olurlar. Bugün bu tutumun keskin savunucuları için Kürt sorununu, hala, barış süreci gibi girişimler değil, Kürtlerin tam pişmanlık içinde, talepsiz bir assimilasyona evet demeleri çözer.
Nihayete erer mi bilinmez, ama çatışma çözümü hamlesiyle bugün geldiğimiz nokta, sadece Kürt meselesinde silahtan siyasete geçişe ve devletin meşru siyasi Kürt temsilini kabulüne dair kritik bir nokta değildir, aynı zamanda, korkuların ve hakim zihniyetin üzerine gidildiği önemli anlardan birisidir.
Bu bakımdan kimi tepkiler şaşırtıcı değil.
PKK’nın silah bırakma kararında yer alan Lozan, 1921 anayasası gibi vurguların bir sorun olarak öne çıkarılması, bunların barış sürecine itiraz etmeye vesile edilmesi bu tür tepkilerin tipik bir örneği… Silahsız Kürt siyasetinin muhtemel getirilerini, kurucu yeni hamleyi görmekten çok, mevcudu koruyan itirazcı bir tutum üretmek de öyle…
Oysa, Kürt çatışması, en basit ifadesiyle, son 25 yıldır Türkiye’nin demokrasiden uzaklaşmasına, mevcut otoriter ittifakın kurulmasına yol açan ana meseledir.
Yakalanan fırsat, silah bırakma üzerinden Kürt siyasetine imkan tanınması, bu ülkede büyük bir değişime yol açabilir.
En azından Özgür Özel, Lozan meselesine takılı kalacağına, barış sürecini iktidarla çekişme malzemesi yapacağına, bu değişim eşiğini görüp, keşke bunun üzerinden siyaset yapsa…
Bu olmadan ne barış süreci nihayete erer ne de CHP iktidarı görür…
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.12.2025
20.12.2025
18.12.2025
13.12.2025
11.12.2025
6.12.2025
4.12.2025
30.11.2025
27.11.2025
22.11.2025