Ali BAYRAMOĞLU

Ali BAYRAMOĞLU
Ali BAYRAMOĞLU
Karar Tüm Yazıları
Bayram ve bellek: Karanlık ve aydınlık arasında
25.10.2012
3362

 Eski bir 'bugüne dair..'

Susurluk skandalı, Şemdinli olayları son dönemlerin bildik kara olayları.. Katille anıldılar. Göz göre göre oldular. Göz göre göre örtbas edildiler. Savunuldular, çarpıtıldılar. Sistemin seçtiği ve verdiği birkaç kurbanla geçiştirildiler..

Ne var ki onlardan geriye sadece kurbanlar, maktüller değil, gerçekler de kaldı..

Bir de bellek..

Bu bellek ve gerçek, geçmiş zamanı, şimdiki anı ve geleceği bir hamlede kuşatıyor.

Gerçek ve bellek sessiz kaldıkça, insan zihnine hapsoldukça yaşayanı da yaşatanı da kavurarak yönetmeye devam edecek.

Devam ettikçe tekerrür de edecek. Mazlum, zalim, zaman değişse de o gerçek tekrar üreyecek. Ve bellek yine zindanda yaşayacak.

Gerçeğin bellekten dışarıya sızması ve belleği boşaltması için bilinmesi, hissedilmesi yetmez. Görülmesi, bilinmesi, tanınması gerekir.

Yüzyıllar boyu insana, insanoğluna yol aldıran gerçekle yüzleşme olmamış mıdır? Medeniyetin vasıtası değil midir, itiraf?

Kabul ve yüzleşme bugün demokratlaşmanın olmazsa olmaz iki şartı olarak neden tekrar edilip durur?

Evet Türkiye yol alıyor..

Toplumsal his sıhhatli bir istikamette ilerliyor..

Konuşma, kendinle görüşme, tartışma çabası var ortada.. Böyle oldukça devlet buruluyor, değişime direnci azalıyor.

Azalıyor ama, direnç bu..

Ağar'ın kimi suikast silahlarını Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı gibi hem aranan hem kullanılan suçlulara verme emrini 'Devlet sırrıdır, açıklayamam' diye geçiştirmesi örnek değil mi?

Kürtler çekti çekiyor, Türkler çekti çekiyor.. Çekecekler.. İtiraf, yüzleşme, hesaplaşma, sorgulama yasak kaldıkça...

Nereye kadar geri sarmalı?

1915'e, 1909'a, 1890'a kadar mı?

Suçu kimde aramalı? Mazlum da değişiyor, zalim de.. Hatta yer değiştiriyor.. 'Ermeniler versus Kürt ve Türkler', 'Türkler versus Türkler', 'Kürtler versus Türkler'.. Herkesin sırası geliyor..

Zira değişmeyen hep o bellek ve hep o devlet..

Velhasıl söylemek yetmiyor, 'ürkek ve tedirgin', 'cesur ve yalnız' veya 'küstah ve nobran' itiraflar kafi gelmiyor yüzleşmek için..

Cesur, ama yalnız, yalnız kaldıkça sessiz itiraflar neyi değiştirdi peki?

1913'te Trakya Orduları Başkumandanlığı, Harbiye Nazırlığı, 1916'da Kafkasya Cephesi Genel Kumandanlığı, Sadrazamlık ve Genelkurmay Başkanlığı yapmış olan Ahmet İzzet Paşa şöyle yazar 1924'te:

'Ermeni meselesinde izlenen hareket tarzıyla bu yüzden ortaya çıkan feci olaylar bir siyasi hata mıdır? Yahut fazla olarak bunun bir cinayet kabul edilmesi de gerekir mi? Ve bu halde bunun sorumluluğu bazı özel kimselere mi ait, yoksa ahlaki bir cinayet şeklinde bütün millete mi şamil? İşte bu noktalar gerçekten tartışmaya değer. Benim inancıma göre, bu hareket tarzı kazandığı şekil ve genişlik bakımından büyük bir siyasi hata idi. Zorlayıcı bir sebep olmadan insan kanı akıtmak genel olarak bir cinayettir. Özellikle işin içine kin ve şahsi çıkar da karışırsa kötülük daha da büyür. Dolayısıyla böyle bir meselede suçu işleyen kimselere hepimiz nefretle ve lanetle bakarız..'

Dur tarihin her hangi bir yerinde..

Göreceksin: Yüzleşme yok.. Kimlikleri kuşatan korkulardan, korkuların ürettiği şiddeten başkası yok..

Yüzleşme, siyasi, toplumsal ve şeffaf olduğu zaman yüzleşmedir..

Bir gün olacak..

O gün o bellek sönecek, o gerçek tükenecek, zihinler özgürleşecek..

Tüm bunlar burada, bu ülkede, Türkiye'de, Türkler eliyle, demokrasi ışığında olacak

Bayramlarda bu yazıların tekrarlanmadığı günler gelecek..

İyi bayramlar..

Kaynak:http://yenisafak.com.tr/yazarlar/AliBayramoglu/bayram-ve-bellek-karanlik-ve-aydinlik-arasinda/34639

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar