Ali BAYRAMOĞLU
Sadakat ve itaat arayışını her şeyin üzere koyan, gücü temsil eden kişinin iç dünyasına göndermeler yapan psikolojik politik durumlar üretir.
Türkiye’nin son dönemdeki hali de bir yönüyle böyle.
Görünen o ki, Gezi olaylarından itibaren, özellikle çözüm sürecinin bitmesiyle birlikte, siyasi iktidar, endişe, korku, tehdit ve meydan okumaya dayalı siyaset tarzına esir düştü. 15 Temmuz darbe girişimi, devlet mekanizmasının iflası da bu tarzı, bu psikolojik-politik tabloyu doğal olarak derinleştirdi.
Gezi olaylarının, devlet-toplum ilişkilerinde, AK Parti’nin hükümet etme tarzında kritik bir kopuş anı oluşturduğu muhakkak. AK Parti içinde farklı seslerin elenmesi, tasfiyesi, siyasi kararların şahsileşmesi, güç tekelleşmesi, keyfileşme de o günlerde başladı.
Erdoğan’ın, Gezi olayları sırasında, kendisine ‘ipleri biraz gevşetmesini ve daha kucaklayıcı olmasını’ söyleyen bir gruba ‘ne anlatıyorsunuz siz, ipleri gevşetirsek düşeriz, tersine germek lazım’ dediği söylenir.
Erdoğan’ın bu çatışmacı ve kutuplaşmacı, o oranda da güvensizlik ve endişe algısına dayalı siyaset tarzının, bunu özetleyen ‘ipi gevşetirsek, kaybederiz’ düsturunun dünden bugüne sistematikleştiğini, devlete, hatta sivil alana sirayet ettiğini görüyoruz.
Güç yoğunlaşmasına dayanan siyasi bir mekanizmada, yalnızlaşan bir siyasi liderin millet ve toplumla, kendisinden hareketle özdeşlik kurması, siyasi varlığı ve statüsü gereği, devleti ve toplumu ikame ettiğini inanıyor olması, buna karşı çıkanları toplum dışı sayması, söz konusu psikolojik-politik durumun bir göstergesidir. Erdoğan dün, Suriye’deki Türk varlığı hakkında, bu tespiti doğrulayan sözler ediyordu:
“Böyle dönemler gerçek dostların ve sinsi düşmanları görüldüğü dönemlerdir. Bu mücadele bizim şahsi tercihimizle değil, milletimizin topyekun iradesiyle gerçekleşmiştir.”
Bu mantığa göre, seçimleri kazanan kişi, bir sonraki seçimlere kadar milletin her anlamda kendisi oluyor. Şöyle de denebilir: Bu anlayışa göre Erdoğan’ın ruh hali, milletin ruh halini ikame ediyor ve her kesimi ve her yönüyle tam temsil ediyor, aracı kurum, katman, karar mekanizmaları, denge ve denetim sistemleri böylece devre dışı kalıyor.
Tarihte bu tablonun pek çok örneği vardır. Ancak kabul etmek gerekir ki, bu duyguyu, bu duygunun beslediği anlayışı topluma yaymak bir beceri ister. Erdoğan siyasi, ideolojik, kanuni denetim araçlarıyla, kendisine yakın basını ve milliyetçi duyguları bir araç olarak kullanarak bunu başarıyor. Sıcak çatışmalar, Batı-Türkiye gerilimi, gelen şehit haberleri de ona yakın bir duyarlılığı besliyor.
Ne var ki, onun artı hanesine yazılan bu durum, ülkenin eksi hanesine yazılıyor.
Rasyonaliteden uzaklaşıyor, yalnızlaşıyor, iktidarın koyduğu hedeflerden bile kopuyoruz. Ülkede siyaset, diyalog fikrinin yerini iyiden iyiye çatışma, meydan okuma duygusu alıyor. Otoriterlik, faydacılık iyice tabiileşiyor.
Şimdi soru şu: Suriye politikasındaki bu ısrarda, İdlib konusundaki tehlikeli meydan okumada, mültecileri, insanlar bir silahmış gibi bir tehdit unsuru olarak sınıra sürmede yukarıda altı çizilen algı ve tarzın, endişe ve şahsiliğin payı var mıdır?
Kuşkusuz evet...
Erdoğan’ın “Suriye’de ne işimiz var?” sorusuna verdiği yanıtı şuydu:
“Tarih boyunca hep işgallere, zulümlere maruz kalmış bu coğrafyada, mücadeleden bir an geri kaçarsak, bir an birliğimize beraberliğimize sahip çıkmazsak çok daha büyük bedeller ödeyeceğimizin bilinciyle hareket ediyoruz” (...)
“15 Temmuz’da Türkiye neden dışarı çıkmışsa, bugün de aynı sebeple Suriye’dedir.”
Bu mantıkla Gezi olayları karşısında aldığı tutumun mantığı arasında büyük benzerlikler var.
Gerilen ipler, kuşku, daimi direnç ve savaş, tehdit ve tehlike mantığı, farklı tersinin düşüneni, beşinci kol hain ilan eden siyaset karşıtı bir dil...
Hayır, Erdoğan’ın mantığına katılmak mümkün değildir.
Sadece yöntem ve tarz değil, tercihler ve istikamet de tümüyle yanlıştır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025