Alper GÖRMÜŞ
Düşünce konforunu korumak, kafa karışıklığından kaçınmak, sinirlenmemek için sadece kendi cenahını okuma işi, ne zamandır yorum-makale alanının yanı sıra haber alanına da sirayet etmiş durumda. Yani artık, toplumun kahir ekseriyetinin sadece ‘rahatsız edici’ yorumları değil, ‘rahatsız edici’ haberleri de ilgi alanının dışına çıkardığı insanların ülkesiyiz.
Ya da şöyle diyelim: ‘Gerçekte ne oldu?’ sorusunun peşine düşebilmemiz için, sezgilerimizin, yolun sonunda ulaşacağımız gerçeğin rahatsız edici olmayacağına, kafamızı karıştırmayacağına, ‘bizim taraf’a zarar vermeyeceğine dair bizi temin etmesi gerekiyor.
İşin acı ve acıklı tarafı şu ki, böyle bir teminatı hissetmediklerinde gazeteciler de ‘gerçekte ne oldu’ sorusunun peşine düşmüyorlar.
Bir gazeteci, kamusal önemi olan bir haberin peşine düşmeden önce, kendisini ait hissettiği siyasi kutup açısından o haberin fayda-zarar analizinin peşine düşüyorsa, ona artık gazeteci denebilir mi?
Toplumsal kutuplaşmanın türevi
Bu çürütücü atmosferin, artık irrasyonel boyutlar kazanmış olan toplumsal kutuplaşmanın bir türevi olduğunu biliyoruz. Toplumun savaşan cepheler ölçeğinde ve yoğunluğunda kutuplaştığı koşullarda hakikat arayışı bir değer olmaktan çıkıyor; hakikat ‘bize iyi gelen’, canımızı sıkmayan şeyin adı oluyor.
Savaş koşullarında kendi ordusunun savaş ‘deontolojisi’ dışında kalan, hatta insanlık suçu sayılabilecek uygulamalarını deşifre eden biri nasıl ‘düşmana koz veren bir hain’ damgası yerse, savaş ölçeğinde kutuplaşmış toplumlarda da aynısı olur...
‘Karşı taraf’a koz vermemenin birinci öncelik, ‘kol kırılır yen içinde’nin en ziyade takdire mazhar davranış sayıldığı bir toplumda, bir tarafın üstünü örtmeye gayret ettiği ‘tatsız’ hakikatler ancak ‘karşı taraf’ın çabalarıyla kamusal tartışma ortamına taşınabilir. Fakat bu çaba da kamusal yarardan ve ‘hakikatin hatırı’ndan çok ‘karşı taraf’a hasar verme amacıyla yürütüldüğü için, ortaya çıkartılan şey, çoğu kez hakikatin eksik, manipüle edilmiş, çarpıtılmış bir biçimi olur.
Son zamanlarda çok sık duyduğum bir serzenişten söz edersem, aşırı ölçülerde kutuplaşmış gazetecilik ortamımızın yol açtığı felaketin boyutları daha iyi anlaşılabilir: Ömrünü Hürriyet gazetesine sinirlenerek geçirmiş çok sayıda arkadaşım, iktidar yanlısı ve iktidar muhalifi gazetelerin haline baktıkça, çareyi Hürriyet okumakta bulduklarını söylüyorlar bana.
Durum, işte bu kadar vahim.
Sırf hakikatin hatırı için...
Bu uzun girizgahı, bundan böyle zaman zaman içine gireceğim bir gayretin gerekçesi faslından kaleme aldım... İçine gireceğim gayrete gelince... Son derece basit bir şey yapmaya çalışacağım: Kamusal önemi apaçık olsa da kutuplardan birinin görmediği, görmek istemediği, mümkünse örtmeye çalıştığı bazı haberleri, onları gündeme sokmaya çalışan karşı kutbun yayın organlarına dayanarak yeniden ele alacağım...
Söz gelimi iktidarı zorladığı için iktidara yakın yayın organlarında hiç takip edilmeyen bazı haberleri muhalif gazetecilerin nasıl izlediğini, onların haberlerinden faydalanarak aktaracağım... Fakat bir yandan da, bu haberlerin -yukarıda değindiğim gibi- ‘hakikatin hatırı’ndan çok ‘karşı tarafa hasar verme’ amacına matuf olarak kaleme alınmış olma ihtimalini gözeteceğim; yani o haberlere de eleştirel bir gözle bakacak, onların sahiplerine de bazı sorular soracağım.
Tabii bunun tersine örnekler de olacak. Yani muhalefeti zor duruma düşüreceği için muhalif yayın organlarında hiç takip edilmeyen bazı haberleri iktidara yakın gazetecilerin nasıl izlediğini, onların haberlerinden faydalanarak aktaracağım; elbette aynı eleştirel bakışla...
Eşyanın tabiatı gereği, örneklerimizin çoğunluğunu birinci türden, yani iktidar yanlısı basının ‘sevmediği’ haberler oluşturacak, çünkü netameli haberler çoğu kez iktidar kanadıyla bağlantılı olarak ortaya çıkar.
Nitekim çarşamba günü onlardan biriyle başlayacak, 10 Ekim 2015’teki Ankara garı katliamının, polisin ‘ihmal’i çok aşan, yer yer kasıt ihtimalini düşündürten ölçülerdeki tutumu nedeniyle gerçekleşebildiğine dair yabana atılmayacak sorular soran muhalif gazetecilerin haberlerini ele alacağız.
Her kutuptan okurunun olduğuna inandığım Serbestiyet’in, bu yazıda özetlemeye çalıştığım bir çaba için uygun bir vasat teşkil edeceğini düşünüyorum.
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025