Atilla Aytemur
ABD başkanı olduğundan beri kendisinden olağan siyasal mantığı zorlayan sürpriz adımlar beklemeye alıştığımız Trump, sonunda öyle bir adım attı ki, dünyayı kana bulamak için bundan başka bir şeye gerek kalmadı.
Yıllardır bütün ABD başkanlarının ertelediği tehlikeli bir kararı, marifetmiş gibi göğsünü gere gere aldı.
Filistin topraklarında Müslüman Araplar ve Yahudiler iki ayrı, bağımsız devlet olarak barış içinde yaşasınlar diye dünya milletlerinin kendisine emanet ettiği barış ve müzakere sürecini sorumsuz bir hovardalıkla berhava edip, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını açıkladı.
Yetmedi; ardından ABD büyükelçiliğinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması emrini de verdi.
Bunları yaparken ileri sürdüğü gerekçeler ise kendi vatandaşları da dahil kimseyi ikna etmedi.
Korkulan oldu ve bu vahim olayın hemen sonrasında, başta Kudüs ve Filistin toprakları olmak üzere kitlesel protesto, çatışma, füze atışı, hava bombardımanı, gözaltı ve ölüm haberleri peş peşe gelmeye başladı.
Zaten son yıllarda IŞİD (DEAŞ) belasından yorgun ve bitkin düşen bölge ve dünya, şimdi de neresinden bakarsanız bakın, Trump’ın bu olağanüstü sorumsuz, her yönüyle insanlığa karşı taammüden cinayetten farkı olmayan tavrının sonuçlarıyla mücadele etmek zorunda kalacak.
Çözüme kavuşmayan en eski anlaşmazlık
Bilindiği gibi, Yahudilere yurt bulunması ve devlet kurulması düşüncesi Birinci Dünya Savaşı öncesinde uç verdi. Osmanlı İmparatorluğu parçalanması bu yöndeki arayışları kolaylaştırdı.
Daha Milletler Cemiyeti döneminden başlayarak İngiltere böyle bir sürecin gelişmesine destek verdi. Seçilen eski Osmanlı toprağı Filistin’e göçler böyle başladı. Yahudi inancı da bu tercihe tarihî ve dinî bir dayanak olarak gösterildi.
İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudilerin Hitler faşizminin soykırımına uğrayıp milyonlarca kayıp vermeleri bu süreci hızlandırdı. Yeni kurulan Birleşmiş Milletler bu sorunu devraldı ve 1948 tarihli kararıyla kesinleştirdi.
Bölgenin yerleşik halkı olan Filistinli Müslüman Araplar ile bölgeye adım adım yerleşmeye ve silâh gücüyle toprakları işgal ederek alan genişletmeye çalışan Yahudiler, sonra İsrail arasındaki çatışma süreci böyle gelişti.
Bu çatışma halen dünyanın çözüme kavuşmamış en eski anlaşmazlıklarından biri. Dinî, tarihî ve kültürel özellikleriyle bir insanlık mirası ve dünya şehri olan Kudüs ise bu anlaşmazlığın kilit taşı gibi.
Filistin sorunu, Ortadoğu’da ve Müslüman ülkeler arasında siyaseti belirleyen temel faktörlerden biri. Hatt çoğu zaman, tıpkı bugün olduğu gibi, dünya siyasetinin de önde gelen bir belirleyeni oluyor.
Sadece ABD ve diğer Batılı ülkeler değil, sorundan etkilenen başka ülkeler de, bölgeye yönelik stratejilerinin icrasında bu sorunu çoğu kez elverişli bir enstrüman olarak gördüler ve görüyorlar.
Bütün bu nedenlerle, aradan geçen onca yıla rağmen hâlâ bütün tarafların “evet” dediği bir çözüm bulunamadı.
Barış olsun diye az uğraşılmadı
Filistin sorunu, silahlı çatışmaya girmeden ve kan dökülmeden, barışçı görüşmeler yoluyla çözülmesi için yıllar boyu barış yanlısı ülkeler, sorumlu devlet adamları ve uluslararası kuruluşlar tarafından ciddi emek harcanan ender uluslararası sorunlardan biri.
Birleşmiş Milletler birçok yönden eleştirilse ve bu eleştirilerin çoğu haklı da olsa, sadece bu örgütün bu konuda aldığı kararları, oluşturduğu komisyonları, atadığı temsilcileri, düzenlediği toplantıları göz önüne aldığımızda bile, Trump’ın neleri yerle bir ettiğini görebiliriz.
Filistin sorunu gündeme geldiğinden beri ABD’nin tercihinin çoğu kez İsrail’den yana olduğunu biliyoruz. Bunda güçlü ve zengin Yahudi lobilerinin baskısı ile Protestan Evangelist çevrelerin etkisi rol oynuyor. Bu açıdan bakıldığında, İsrail’in acımasızlık ve pervasızlığına, işgalci stratejisine ve kışkırtıcı politikalarına ABD’nin kol kanat germesinin, birçok çözüm eşiğinin kaçırılmasına sebep olduğunu söyleyebiliriz.
Madalyonun diğer yüzünde, gene ABD’nin, sorunun daha fazla kan dökülmeden, barış içinde iki devlet olarak yaşayabilmeyi sağlayacak sürdürülebilir bir anlaşma çerçevesinde bir çözüme kavuşturmak için bazen dikkat çekici ölçüde çaba harcadığını da kabul etmeliyiz.
İşte Trump, gerçekleşmesi asla mümkün olmayacak kararıyla, hem bölge ve dünyayı ateşin içine attı, hem de ABD’nin az çok olumlu çabalarını dahi yerle bir etti.
Konuyla yakından ilgilenenlerin bildiği bazı BM kararlarını hatırlatmak istiyorum.
Trump’ın yerle bir ettiği BM kararları
BM Genel Kurulu 25 ve 29 Kasım 1947 tarihlerinde iki oturum yaptı. Filistin’deki İngiliz manda yönetiminin kaldırılmasını, İngiliz ordusunun çekilmesini, 1 Ocak 1948’e kadar Arap ve Yahudi devletleri olarak iki ayrı devletin kurulmasını, bu arada Kudüs’ün sınırlarının çizilmesini, silahlardan arındırılmasını ve BM Vesayet Konseyi’nin himayesinde ayrı bir yapıya sahip olmasını, 181 sayılı kararıyla dünyaya ilan etti. (Filistin Ulusal Konseyi 1988’de Cezayir’de toplanarak BM’nin 1947 tarihli bu kararında öngörülen iki devletli çözümü kabul etti. O kararda ayrıca terörizm de kınanıyordu.)
BM Genel Kurulu, bir yıl sonra, yani 11 Aralık 1948’de bir kere daha toplanıp, Kudüs’ün uluslararası statüde olmasını, işgal ve saldırılar nedeniyle topraklarını terk eden Filistinli Müslüman Arap mültecilerin ise isterlerse vatanlarına geri dönebilmelerini 194 sayılı kararına bağladı.
Bilindiği gibi, 1967 Altı Gün Savaşı Filistin’deki tabloyu kökten değiştirdi. İsrail Doğu Kudüs ve Batı Şeria’yı işgal etti. Bölgenin demografik yapısını ve Kudüs’ün konumunu değiştirmek için adımlar attı. Buna karşılık BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi 1968 tarih ve 252 sayılı kararıyla İsrail’in girişimlerinin hepsini geçersiz ilân etti.
30 Haziran 1980’de BM Güvenlik Konseyi, İsrail’i önceki Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi kararlarını tanımaya, Kudüs’ü kendi başkenti yapmak için attığı adımlarda ısrar etmekten vazgeçmeye, bu kutsal şehrin statüsünü ve karakterini etkileyen girişimlerine son vermeye çağıran 476 sayılı kararı aldı.
BM Güvenlik Konseyi aynı yıl (1980), 478 sayılı kararı ile bu kez Kudüs’ün statüsünü değiştiren bütün İsrail eylemlerinin geçersiz olduğunu ilân ettiği gibi, Kudüs’te diplomatik temsilcilik açan ülkelerden bu temsilciliklerini geri çekmelerini de istedi. Aynı tarihlerde toplanan Genel Kurul da İsrail’in tavrını uluslararası hukukun ihlali olarak tanımladı.
1967 Savaşı’ndan itibaren İsrail, her fırsatta bazı Filistin topraklarınişgal etti ve Kudüs’ün statüsünü kuvvet kullanarak değiştirmeye çalıştı. Buna karşılık BM, güç kullanarak toprak işgal edilemeyeceği ve Kudüs’ün statüsünün değiştirilemeyeceği yönünde sürekli karar aldı; bu kararlar neredeyse her yıl tekrarlandı.
Eski Kudüs şehri, 1982 yılı itibariyle BM Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) tarafından korunmak amacıyla Dünya Kültür Mirası listesine kaydedildi.
Genel Kurul 1 Aralık 2006’da aldığı 26 sayılı kararla, İsrail Anayasası’nda Kudüs’ün başkent olarak belirtilmesi bağlamında “Kutsal Kudüs şehrinin statüsünü ve karakterini değiştiren veya değiştirmeyi amaçlayan kararların, yasama ve yürütmeyle ilgili önlemlerin geçersiz olduğunu” duyurdu.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 23 Aralık 2016’da, İsrail’in işgali altındaki Filistin topraklarında yasadışı tüm yerleşim faaliyetlerini “hemen ve tamamen” durdurmasını öngören bir karar tasarısını daha kabul etti. Güvenlik Konseyi üyesi 15 ülkeden 14’ü karar tasarısı için evet oyu verirken, veto hakkı bulunan ancak bu hakkını kullanmayan ABD, Obama döneminin bu son kritik oylamasında çekimser kaldı. Bu yüzden karar tasarısı 14-0 geçti. İsrail BM Genel Kurulu'nun bu kararına uymayacağını açıklarken özel olarak ABD’ye çok sert tepki gösterdi.
Haksız politika bu kez yalnızlık getirebilir
Bugün dünyadaki mevcut güç dengelerinin ve bölgedeki karmaşık siyasal sorunların geldiği nokta, böyle maceracı hamleleri kaldırabilecek durumda değil.
Tarihi, dini, mezhebi, etnik, siyasi ve askeri nitelikteki uluslararası sorunları şapkadan tavşan çıkarır gibi ergen sorumsuzluğuyla çözmeye kalkışmak, hele konu Ortadoğu ve Filistin ise, hiç olacak şey değil. Olmadık ittifaklar ve siyasal kombinasyonlar her an ortaya çıkabilir.
Meselenin alışıldık güç oyunlarıyla veya iç kamuoyunda rahatlama hamleleriyle istenilen noktaya getirilebileceğini sanmak her zaman gerçekçi olmayabilir.
Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasında da benzeri bir durum yaşanıyor.
ABD zaten bir süredir bölgedeki ittifaklarını adım adım kaybetmekteydi. Bu olayın süreci hızlandırdığını ve yanında duracağını varsaydıklarının da ister istemez biraz mesafe koyduğunu söylemek acelecilik gibi görünmüyor.
AB ülkelerinden hiçbiri ABD’nin peşinden gitmedi. Tersine, karara açıkça karşı çıktılar ve BM uhdesinde sürdürülen iki devletli çözüm arayışlarında ısrar edilmesi gerektiğinin altını çizerek, Trump’ı kararıyla başbaşa bıraktılar.
Latin Amerika’da, iki küçük ülkenin destek açıklamasının dışında kararın yanında duran olmadığı gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla Venezuela Devlet Başkanı Maduro’nın ta oralardan, bir Hıristiyan ülkesinden gelip İstanbul’da yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Toplantısı’na konuk olarak katılması da bir başka şeyin işareti olsa gerek.
Bazıları yarım ağız kınadı
Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi son dönemde ABD-İsrail hattında kümelenen bazı Müslüman ülkeler (ki bazılarının Trump’ın kararından haberdar edildikleri ve uygun buldukları ileri sürülüyor), İİT toplantısında bir biçimde temsil edildiler ve bağımsız Filistin devletinin başkentinin Doğu Kudüs olduğu yönündeki (belirli bir kararlılığı ifade eden) Sonuç Bildirgesi’ni imzaladılar. Yani tamamen kopmayı göze alamadılar.
Bu ülkeler ABD’nin kararını benimsediklerini ve İsrail’in yanında yer aldıklarını açıkça belirtemiyor. Hattâ Suudi Arabistan ve Mısır örneğinde olduğu gibi, kendilerini Trump’ı karardan vazgeçmeye çağıran yarım ağız açıklamalar yayınlamaya mecbur hissediyorlar.
Rusya, Çin ve Hindistan ile diğer Asya ülkeleri arasında, ABD’nin kaotik politikasına destek verenini bulmak imkansız gibi.
ABD’de ise yapılan anketler Trump ve yönetimine bu konuda verilen desteğin yüzde 30-35 arasında olduğunu, hattâ kendi partisinden bile umduğu düzeyde bir destek bulamadığını gösteriyor.
Bazı ABD yetkililerinin Filistin’e yapmak istediği ziyaretlere katılmayı reddedenler arasında Hıristiyan din adamlarının da olması birçok şeyi anlatıyor.
Bu politikanın dünya tarafından sevinçle karşılanmayacağı, sürdürülebilir olamayacağı ve ABD’yi yalnızlığa sürükleyeceği belliydi. En azından şimdilik, öyle olduğu görünüyor.
Türkiye’nin başarılı hamlesi
AK Parti’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Filistin ve Kudüs konusunda özellikle tarihten ve inanç ortaklığından kaynaklanan duyarlılığı herkesçe biliniyor. Bu bağlamda, TBMM’de yer alan bütün partilerin gösterdiği ortak duyarlılık Türkiye adına çok önemli.
Trump’ın kararını açıkladığı 6 Aralık 2017 gecesinden itibaren Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun konuyu ele alışları, kabul edelim ki, son derece doğru bir siyasal hat üzerinde oldu.
Kudüs’ü (dini boyutuyla) üç semavi dinin, (tarihi ve kültürel vasıflarıyla) bütün insanlığın, (siyasi realitesiyle) Müslüman Arabı, Yahudisi ve bütün farklı renkleriyle o topraklarda yaşayanların ortak kenti olarak tanımlamak; bugüne kadar sürdürülen barış görüşmelerinin sonuçlarına ve ilgili BM kararlarına sahip çıkmak, haklı, sağlam ve savunulabilir bir noktada durmak anlamına geldi.
Bu çerçevede, vakit geçirmeden insiyatif alıp, zaten dönem başkanlığı Türkiye’de olan İİT’yi süratle olağanüstü toplantıya çağırmak, önemli ve atak bir tavırdı. Yüksek katılım için etkin bir diplomasinin sürdürülmesi, firesiz katılımın sağlanması ve sorunsuz bir organizasyonun gerçekleşmesi, bariz bir başarıydı.
Toplantının sonunda açıklanan bildiride ABD’nin kararın kabul edilemezliğinin ifade edilmesi, Kudüs’ün (Doğu Kudüs kastediliyor) bağımsız Filistin devletinin başkenti olarak tanınması ve dünyanın diğer ülkelerine bu yönde çağrıda bulunulması, alternatif bir politik çıkış sergilemek bakımından son derece yerindeydi.
Bir yandan ABD’nin ilkesiz ve sorumsuz tavrı sergilenirken, diğer yandan bundan sonrası için izlenecek hareket hattının önceki barış görüşmelerinin meşru sınır çizgileri içinde kalacağı ve BM kararlarına bağlı hareket edileceği açık şekilde ifade edildi.
Barış ve çözüm çabaları, kaldığı yerden devam etmeli
Buradan anlaşılıyor ki, farklı düşünenler ve zihni çatışmacı bir hatta kayanlar olsa bile, hakim eğilim uluslararası meşruiyet ve barış ilkelerinde ısrar edilmesi, Filistin halkının hukukunun savunulması yönünde gelişiyor.
Sonuç olarak bu toplantı, Filistinliler, İslam ülkeleri ve Türkiye adına başarılı bir toplantıydı ve sonuçlarıyla ciddi umut verdi.
Ancak, bu meselenin diğer tarafı ABD, İsrail ve onları perde gerisinde destekleyen Suudi Arabistan, Mısır ve BAE gibi Müslüman Arap ülkeleri olunca, bugünden yarına sonuç elde etmenin kolay olmayacağı hesaba katılmalı.
Dahası, İİT şahsında ortaya konulan cesur ve meşru tavrın sürdürülebilir kılınması için, bundan sonrasının ülkelerin ve bölgenin siyasal realiteleri ve BM kararları gözetilerek tasarlanması ve yürütülmesi icap ediyor.
Hele, provokasyona gelip işi silahlı direnişe taşıma eğilimi uç verirse, İslâm ordusu oluşturma heveskârlarına zemin sunulursa, anti-semitik bir söylem hakim olur ve bütün İsrailli Yahudiler hedef alınırsa, anlamı olmayan ve sonuç vermeyecek boykotlara girişilirse, bundan Filistin halkının ve bölge ülkelerinin zarar göreceği kesin gibidir.
ABD ve kimi müttefiklerinin bölgeye yönelik hesaplarında Filistin sorununun bir kez daha kullanışlı bir araç olarak devreye sokulmasına fırsat verilmemeli.
Trump barış çabalarını yere yıktı. Çözüm bu çabaları yeniden ayağa kaldırmaktan geçiyor.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları




























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022