Atilla Aytemur
Seçim döneminde gelişmeleri biraz yakından izlemeye çalıştım ve bu nedenle haftalık yazıları aksattım.
Açık konuşmak gerekirse, Türkiye’nin geleceğini şekillendiren seçimlerden birini yaşadık. Sonuçların meşruiyeti üzerine çok şey yazılıp çizilse bile, o bakımdan eskilerden çok farklı değildi. Asıl önemli yönü, artık yeni bir siyasal rejimin başlamış olmasıydı. Kısmen bunu da ele aldığım aşağıdaki yazıyı, aylık Yeşil Sol Gündem dergisinin Temmuz sayısı için hazırlamıştım. Bazı küçük değişikliklerle Serbestiyet’e de sunuyorum.
* * *
Muhalefetteki yaygın beklentinin tersine, başkanlık seçimini birinci turda ve MHP’nin bariz desteğiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan kazandı. Milletvekili seçiminde ise AK Parti’nin büyük oy kaybı ve HDP’nin barajı aşıp üçüncü parti olarak Meclise girmesi dikkat çekti.
Hiçbir yerinde adalet olmayan bu seçimde, AK Parti ile MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı, Büyük Birlik Partisi’nin de desteğiyle, milliyetçi-muhafazakâr bir ideolojik zeminde ve otoriter bir siyasal yönelimle, Türkiye’nin parlamenter sistemden kopup Latin Amerika’da görülen benzerlerinden de daha merkezileşmiş bir başkanlık rejimine geçilmesini sağladı.
AK Parti fonksiyonu zayıflatılmış Mecliste çoğunluğu kaybetti. MHP onun eksiğini tamamlamakla beraber, hem bu ikilinin ilişkisinin geleceğinin, hem de anlamlı bir toplumsal mutabakatla inşa edilmeyen bu yeni rejimin yakın ve orta vâdeli geleceğinin nasıl olacağı, herkesin merak ettiği sorular olarak ortada duruyor.
İki bloklu Türkiye’ye devam
Seçimlerde iki blokun da referandumdakine yakın bir sonuç alması, toplumdaki geleneksel bölünmenin ve bundan beslenen siyasal gerilimin daha uzun süre devam edeceğinin bir göstergesi olarak değerlendirildi. Partiler arası seçmen kayışlarının da esas olarak ideoloji, inanç ve hayat tarzı bakımlarından birbirine yakın olanlar arasında cereyan etmesi bunu kanıtladı. Seçmenlere kümeler arası rahat geçişler sağlayacak bireyleşmenin ve ona zemin sunabilecek ideolojik ve siyasal ortam rahatlamasının oluşmaktan henüz uzak olduğu görüldü.
AK Parti ve MHP’nin de başkanlık rejimini böyle bir sorunu çözmek iddiasıyla getirmediği biliniyordu. Balkon konuşmalarında “Herkes kazandı, millet kazandı” veya “Mesajı aldık” dense de, politikaların pek öyle yürütülmediğini yaşayarak biliyor, görüyoruz.
Toplumun birbirine değmeyen iki büyük bloka bölünmüşlüğünün iyice katılaşması, ekonominin alarm üstüne alarm vermesi, demokrasi ve adalet arayışının OHAL şemsiyesi ve KHK uygulamaları altında iyice boğulması, Kürt sorununun iç ve dış askeri operasyonlarla halı altına süpürülse bile varlığını koruması... gibi ağır meselelerle malul Türkiye’nin dertlerine bu başkanlık rejiminin nasıl bir çare ve çözüm üreteceğini, herhalde çok beklemeden görmek mümkün olacak.
Geride bırakılan parlamenter sistem de Türkiye’deki haliyle çok matah bir şey değildi. Hiçbir zaman toplumumuzun bütününü kucaklamadı. Demokrasi, eşitlik, özgürlük ve adalet beklentilerimiz ya sözde ya da kitap sayfalarında kaldı.
Bu bakımdan gidene ağıt yakılması da, yeni gelene methiyeler düzülmesi de çözüm gibi durmuyor. Geniş yelpazeli bir mutabakat üzerinde yükselen bir sistem belki en makulüydü ama Türkiye o fırsatı kaçırdı. Yeni rejimin olabildiğince demokratikleştirilmesine yönelik bir toplumsal mutabakat arayışının olup olmayacağı da meçhul.
MHP desteği Erdoğan’a başarıyı getirdi
Malum; AK Parti yıllar boyu kenarlara itilen, horlanan ve baskı gören büyük bir dindar kitlenin sözcüsü olarak sahneye çıktı ve onları aşan bir toplumsal destek gördü. 2002’deki, eski merkez sağ ve merkez sol partileri tasfiye eden büyük iktisadi ve siyasi krizin sarsıntıları içinde iktidar oldu.
İdeolojik ve politik gıdasını siyasal İslâmdan almasına karşın, kendini zamanın şartlarına da uyarlayan bir parti profili verdi. Son derece önemli demokratik reformları programına aldıve uzun iktidarının ilk dönemlerinde hayata geçirdi. Ama bir süredir dünyada örneklerini gördüğümüz popülist, milliyetçi, çoğunlukçu, baskıcı ve otoriter, demokratik değerlere sırtını dönen partilerin benzeri bir rotaya girerek, o takdir gören vasıflarını terk etti. Bu değişim büyük ölçüde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsında ve söyleminde kristalize oldu
Rejim değişikliği ve siyasette yeni dönem
Erdoğan’ın ve AK Parti’nin 1 Kasım 2015’ten beri Türkiye’yi taşımak istediği model, (a) güçlü, otoriter, tüm yetkileri elinde toplamış bir başkanlık; (b) bu başkanlığın kontrolü altındaki zayıflatılmış bir yasama; ve (c) gene başkanlığın yönlendirmesindeki bir yargı... unsurlarını içeriyordu. Bunun için kendine partner olarak, bu role çok istekli, geleneksel taşra milliyetçiliğinin partisi MHP’yi ve genel başkanı Devlet Bahçeli’yi seçti. Onun tavsiyesi, agresif hamleleri ve desteği sonucunda, 16 Nisan 2017 referandumunun ardından yapılan 24 Haziran 2018 seçimleriyle Erdoğan ve partisi amaçlarına ulaştı.
İktidarın bir süredir uyguladığı olağanüstü medya kuşatması, devâsâ devlet imkanları, parti örgütü gibi çalışan belediyeler, parti taraftarı gibi davranmayı içselleştirmiş güvenlik güçleri, OHAL şartları ve sosyal medyaya mahkum bir muhalefet... Bu koşullarda, farklı bir sonuç ummak zaten zordu.
24 Haziran sonuçlarından memnun olan MHP Genel Başkanı, siyasal sistemde gerçekleştirilen değişiklikle gelinen bu noktayı “Cumhuriyetimizin üçüncü evresi” olarak niteliyor.
Yapılan bu köklü değişiklikle Cumhuriyetin kaçıncı aşamasına geldik, şüphesiz önümüzdeki dönem hayli tartışılacaktır. Ama eskisinden çok farklı, siyaset sahnesinde birçok şeyin tepeden tırnağa değişeceği, ipuçlarını bir süredir gördüğümüz, alışkanlıklarımızı hayli zorlayacak bambaşka bir siyasal döneme girdiğimiz muhakkak.
İttifak Yasası’nın hayırlı sonuçları
AK Parti ve MHP’nin bu amaçla yola çıkarken getirdikleri İttifak Yasası, kendilerine yaramakla beraber hiç ummadıkları sonuçlar da üretti. Öyle ki, uzun yıllardır var olan ama nedense hiçbir iktidarın kaldırmaya niyetlenmediği, demokratik çoğulculuğu berhava eden baraj sistemi, ittifak uygulamasıyla ıskartaya çıkarıldı.
Seçmen desteği yetersiz olan birçok parti ittifakların çatısı altına girerek veya ittifaktaki büyük partinin listesinden aday göstererek Mecliste temsil edilmeyi başardı.
İktidar blokunun HDP’yi barajla Meclis dışı bırakma ve İyi Parti’yi seçim sürecinin dışına itme hamleleri sonuçsuz kaldı. Barajı aşmak için seçmen desteği yetersiz olan bazı partiler de, yasanın sunduğu esneklikten yararlanarak Meclise temsilci gönderme imkanı buldu.
Bu nedenle, yakın bir zamanda bizzat iktidarın girişimiyle barajın düşürüldüğü görmek sürpriz olmayacak.
CHP’nin toplumla buluşma hamleleri
Muhalefet cephesinde kilit rolü üstlenip son derece etkili adımlar atan parti CHP oldu. Yoğun bir eleştiri bombardımanı altında bulunsa bile Kemal Kılıçdaroğlu önderliğindeki CHP, yerleşik toplum algısından hayli farklı politikalar sergiledi. İktidar koalisyonunu şaşırtan, muhalefeti toparlayan, örgüt ve seçmenlerine özgüven kazandıran bu politikalar, seçim sonuçları itibariyle o kesimdeki beklentileri karşılamasa da, bu partinin yerleşik siyaset tarzından farklılıkları nedeniyle önümüzdeki süreç için önemli işaretler verdi.
Bu bakımdan, Kemalizmin geleneksel partisi ve laik sosyolojinin kalesi CHP’nin böyle adımlar atarak kendi etrafında kimlik yelpazesi geniş bir muhalefet bloku oluşturmayı başarması, yabana atılacak bir gelişme değildi.
Sıkıcı olmak pahasına bir kez daha hatırlatacak olursam, İyi Parti’nin seçime girmesini sağlayan 15 milletvekili hamlesi, Muharrem İnce’yi başkan adayı göstermesi, Saadet Partisi’nden beş milletvekili adayını kendi listesinden göstermesi ve üçünün seçilmesini sağlaması, seçim matematiğinin bir zorunluluğu ve Millet İttifakı’nın bir hedefi olarak HDP’nin barajı aşmasının gerekliliğini özellikle batıdaki seçmenlerine anlatmayı başarması, son derece dikkate değerdi.
Madalyonun diğer yüzünde, milletvekili seçiminde yüzde 22 küsur oy alması nedeniyle, bu partide sık rastladığımız kurultay ve genel başkanlık kavgaları yine başladı. Muharrem İnce’nin seçim performansından hareketle, CHP’nin makus talihini değiştirecek liderin bulunduğunu düşünenler hayli fazla. İnce’nin oyları hep aynı toplumsal küme içinde kalmak kaydıyla biraz büyüttüğünü, ama onun dışına taşmasını sağlayamadığını görmüyorlar. Kolay yolu seçip, partiyi daha büyük sosyal kümelerle buluşturmak amacıyla çıkış arayan ve yeni yollar deneyen liderini, kimi ulusalcı çevrelerce aynı doğrultuda ve kendilerinden geçercesine hırpalıyorlar.
Dindar seçmene ulaşma çabaları
Gerçekçi olalım. CHP’nin ve Muharrem İnce’nin, siyaset dilinin katı, laik ve jakoben Kemalist jargondan uzaklaşarak AK Partili dindar seçmenleri incitmeyecek doğrultuda değiştirilmesi için yoğun çaba göstermesi, hem ülkedeki, kamplaşmanın zayıflatılması, hem de muhalefetin sözünün daha geniş kesimlere ulaşması adına bu seçimde altı önemle çizilmesi gereken bir şeydi.
“Adalet Yürüyüşü”nden başlayıp 16 Nisan 2017 referandumundan itibaren derinlik kazanan değişimi ve partiyi farklı kesimlere açma gayretini, sırf Kılıçdaroğlu’nun talihsiz seçim sonrası konuşması nedeniyle görmezden gelmek doğru olmaz.
Tarihi Osmanlının ilk modernleşme hamleleri kadar gerilere uzanan gelenekçi-modernist, dindar-laik, gerici-ilerici, aşağıdan değişimci- yukarıdan dayatmacı bölünme ve kamplaşmalarını, aslında topluca devraldık ve yarattığı sorunları yaşıyoruz.
O nedenle, kimlikler üzerinde yükselip bu günlere gelen politik zihniyetlerin belirlediği dar alandan kurtulup bütün yurttaşlara seslenebilen, kimlik ve cemaat siyasetini aşmış bir parti olabilmek, öyle birkaç haftalık sığ seçim çalışmalarıyla başarılabilecek bir şey değildir. Kararlılık, yüzleşme ve ısrar gerektirir. Toplumumuz ve siyaset dünyamızdaki yeri açısından, CHP’deki bu açılımın öneminin farkına varılması ve teşvik edilmesi yerinde olur.
Muharrem İnce
Kısıtlı imkânlara, OHAL koşullarına ve medya sınırlamasına rağmen Muharrem İnce’nin aldığı sonuç başarıdır. CHP gibi jakoben laisizmin temsilcisi bir partinin az çok tanınan bir ismine, ister birinci ister ikinci turda nüfusun çoğunluğunu teşkil eden dindar ve muhafazakâr seçmen kesiminden sonuç alıcı oy gelmesi o kadar kolay değildi.
Bunu sağlayacak hangi güven verici adımların atıldığı sorulduğunda, cevabın içini dolduracak fazla bir şey bulunmadığı görülür. Aksini ileri sürmek, toplumumuzu ve onu oluşturan kümeleri yeterince tanımamak anlamına gelir. Nitekim partiler arası seçmen kaymalarının birbirine yakın olanlar arasında cereyan etmiş olması da durumu yeterince açıklıyor.
Hatırlanacağı gibi, İnce’nin adaylığı başlangıçta bazı kesimlerde şaşkınlık ve hayal kırıklığı yaratmıştı. Ancak süreç içinde CHP seçmenini aşan bir beğeni topladı ve özellikle laik kesimlere özgüven aşıladı. Ortaya koyduğu aday profili, edası, dili, halkla kaynaşma becerisi, hitabeti ve hazır cevaplığı memnuniyet yarattı.
Erdoğan’ın seçilmiş ve parlamentoda AK Parti + MHP ortaklığının milletvekili sayısının 300’ü epey aşmış olmasına bakarak belli bir seçmen kesimine kahredip karalar bağlayan anlayış hâlâ bu ülke gerçekliğinin farkında değil. Temelsiz coşku ve aşırı beklentiler ile umutsuzluk ve halka güvensizlik karışımı bir nihilizme savrulmak gibi uçlarda yaşamaya devam ediyor.
Bütün bunlara karşın, CHP’nin bundan sonraki süreci iyi tasarlaması ve kamusal bir figür konumuna yükselen Muharrem İnce’yi bu partinin bıktırıcı iç hesaplaşmalarında harcamaması yerinde olur.
İyi Parti
Taşra milliyetçiliğinin hakim olduğu MHP’nin bölünmesi, bu siyasal geleneğin son dönemde yaşadığı en önemli olaydı. Bu, partinin tam da iktidarla “seviyeli bir ilişki” yaşamaya başladığı dönemde gerçekleşti.
1990’lı yılların adı öne çıkan içişleri bakanlarından Meral Akşener’in liderliğindeki İyi Parti’nin kurulması, özellikle milletvekili seçiminde aldığı oy ve Kürt sorunu gündeme geldiğinde sergiledikleri kısmen ılımlı dil, takip edilmeyi gerektiriyor.
Ağırlıkla metropollerde ve kıyı kentlerinde güç topladığı görülen, geçmişin merkez sağ partileri ve liberal çevrelerinde bulunanların da ilgisini çeken bu parti ile MHP’nin aldığı oyları alt alta toplayıp, geleneksel ırkçı-milliyetçi bir dalganın gelmekte olduğu sonucunu çıkarmak, en azından şimdilik olgularla uyuşmuyor.
HDP için yeni bir başlangıç mümkün
HDP, iktidar kaynaklı onca baskı ve engellemeye, çeşitli badirelere ve Kürt hareketinin son dönem politikalarının olumsuz etkisine rağmen, özellikle batıda CHP’li, sol, demokrat ve liberal seçmenden aldığı stratejik oyların da desteğiyle Meclise giren üçüncü büyük grup olmayı başardı.
Selahattin Demirtaş, tutuklu olduğu Edirne Cezaevi koğuşunda ve olmadık kısıtlar içinde bir kampanya yürütmek zorunda kalmasına ve adaylığı başkanlık seçiminde sonucu etkileyen bir konuma sahip olmamasına rağmen, HDP’nin Kürt seçmen içindeki kemik desteğine hayli yakın bir oy almakla önemli bir başarı sergiledi. Kampanya sürecindeki gülümseten hicivli dili, espri zekâsıyla ve politik mesajını doğrudan, basit bir anlatımla vermesiyle farkını gösterebildi.
Artık baraj kaldırılsa da kaldırılmasa da HDP’nin demokratik siyaset zemininde Kürtlerin önemli bir bölümünün temsilcisi olduğu bir kez daha görüldü. Onu görmeyen, hesaba katmayan, kriminalize eden, bununla da yetinmeyip siyaset platformundan dışlamak için olmadık demokrasi dışı yollara başvuranların anlamlı bir sonuç elde edemeyeceği anlaşıldı.
Anahtar: Demokratik siyasette ısrar
Bununla beraber, Suriye iç savaşının seyrini tam olarak kestirmek şimdilik pek mümkün olmadığından, Kürt sorununun çözümü doğrultusunda ne gibi adımlar atılabileceğini öngörmek kolay değil. Ancak şartlar HDP’nin yeni bir başlangıç yapması için çok uygun.
PKK’nın yeni bir “devrimci halk savaşı” ilân ettiği, bu doğrultuda “özyönetim” adını verdiği “kurtarılmış” ilçe merkezleri yaratmak uğruna hendek ve barikat savaşlarına girdiği geçen dönemde HDP’nin sergilediği yaklaşımlara yönelik eleştirel duruşların kısmen devam ettiği, özellikle bölge illerindeki seçim sonuçlarına yansıyor.
Öte yandan, Kürt sorununun çözümsüz kalması ve bu asırlık yaranın kanamaya devam etmesi nedeniyle, aynı seçmen kitlesinin partiden demokratik siyaset zemininde çözüme katkı sunmasını beklediği de anlaşılıyor.
Bu bağlamda, şiddet ve terör sarmalının bir karabasan gibi yeniden gündemin üzerine çökmemesi için, sorunun bu topraklar içinde demokratik bir muhtevayla çözümünde ısrar etmek, bu bağlamda Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki çekincelerin kaldırılmasının yaratabileceği müşterekleri sahiplenmek çok önemli görünüyor. Nitekim bu partinin kimi sözcülerinin ve eski genel başkanı Demirtaş’ın seçim sürecinde yaptığı açıklamalar, yetersiz ve eksik de olsa, bu doğrultuda ümit veren adımlardı.
Yeni döneme intibak
Yürütme yetkilerinin tek kişide toplandığı, yargının büyük ölçüde onun kontrolü ve yönlendirmesi altına girdiği, yasamanın denge ve denetleme fonksiyonunun hemen hiç kalmadığı, özgür medya alanının da neredeyse kalmadığı bir başkanlık rejimine artık geçmiş bulunuyoruz.
Bu şartlar altında, muhalefetin nasıl olması gerektiğini, eylemini, söylemini, formunu, hedeflerini etraflıca, tabusuz ve takıntısız tartışmak gerekiyor. Bunu büyük küçük demeden; sol, sosyalist, sosyal demokrat, yeşil, ekolojist ve etnik temelli parti ayrımına girişmeksizin yapmalıyız. Bütün muhalif güçlerin kendilerini yeni rejime göre yeniden konumlandırması üzerinde düşünmek zorunlu oluyorr.
2019 baharında yapılacak yerel seçimlerin öne alınabileceğinin konuşulmaya başlandığı dikkate alınırsa, muhalefetin parlamenter sisteme ağıt seanslarını geride bırakıp yeni siyasal düzene intibak edebilmiş bir mücadele hattını geliştirmesi beklenir.
24 Haziran 2018’den demokratik muhalefet güçlerini kahreden bir sonuç değil, tersine, geleceğe umut taşıyabilecek çok önemli ipuçları çıktı.
Parlamentoda temsilcisi olsun ya da olmasın, örgütlülüğü barajı aşsın ya da aşmasın, demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi ve adaletli bir gelecek için ülke sorunlarına kafa yoran ve emek veren bütün siyasal kurum ve yurttaşların bu ipuçlarını değerlendirmesi temennimizdir.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları



































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022