Atilla Aytemur
Seçim döneminde gelişmeleri biraz yakından izlemeye çalıştım ve bu nedenle haftalık yazıları aksattım.
Açık konuşmak gerekirse, Türkiye’nin geleceğini şekillendiren seçimlerden birini yaşadık. Sonuçların meşruiyeti üzerine çok şey yazılıp çizilse bile, o bakımdan eskilerden çok farklı değildi. Asıl önemli yönü, artık yeni bir siyasal rejimin başlamış olmasıydı. Kısmen bunu da ele aldığım aşağıdaki yazıyı, aylık Yeşil Sol Gündem dergisinin Temmuz sayısı için hazırlamıştım. Bazı küçük değişikliklerle Serbestiyet’e de sunuyorum.
* * *
Muhalefetteki yaygın beklentinin tersine, başkanlık seçimini birinci turda ve MHP’nin bariz desteğiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan kazandı. Milletvekili seçiminde ise AK Parti’nin büyük oy kaybı ve HDP’nin barajı aşıp üçüncü parti olarak Meclise girmesi dikkat çekti.
Hiçbir yerinde adalet olmayan bu seçimde, AK Parti ile MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı, Büyük Birlik Partisi’nin de desteğiyle, milliyetçi-muhafazakâr bir ideolojik zeminde ve otoriter bir siyasal yönelimle, Türkiye’nin parlamenter sistemden kopup Latin Amerika’da görülen benzerlerinden de daha merkezileşmiş bir başkanlık rejimine geçilmesini sağladı.
AK Parti fonksiyonu zayıflatılmış Mecliste çoğunluğu kaybetti. MHP onun eksiğini tamamlamakla beraber, hem bu ikilinin ilişkisinin geleceğinin, hem de anlamlı bir toplumsal mutabakatla inşa edilmeyen bu yeni rejimin yakın ve orta vâdeli geleceğinin nasıl olacağı, herkesin merak ettiği sorular olarak ortada duruyor.
İki bloklu Türkiye’ye devam
Seçimlerde iki blokun da referandumdakine yakın bir sonuç alması, toplumdaki geleneksel bölünmenin ve bundan beslenen siyasal gerilimin daha uzun süre devam edeceğinin bir göstergesi olarak değerlendirildi. Partiler arası seçmen kayışlarının da esas olarak ideoloji, inanç ve hayat tarzı bakımlarından birbirine yakın olanlar arasında cereyan etmesi bunu kanıtladı. Seçmenlere kümeler arası rahat geçişler sağlayacak bireyleşmenin ve ona zemin sunabilecek ideolojik ve siyasal ortam rahatlamasının oluşmaktan henüz uzak olduğu görüldü.
AK Parti ve MHP’nin de başkanlık rejimini böyle bir sorunu çözmek iddiasıyla getirmediği biliniyordu. Balkon konuşmalarında “Herkes kazandı, millet kazandı” veya “Mesajı aldık” dense de, politikaların pek öyle yürütülmediğini yaşayarak biliyor, görüyoruz.
Toplumun birbirine değmeyen iki büyük bloka bölünmüşlüğünün iyice katılaşması, ekonominin alarm üstüne alarm vermesi, demokrasi ve adalet arayışının OHAL şemsiyesi ve KHK uygulamaları altında iyice boğulması, Kürt sorununun iç ve dış askeri operasyonlarla halı altına süpürülse bile varlığını koruması... gibi ağır meselelerle malul Türkiye’nin dertlerine bu başkanlık rejiminin nasıl bir çare ve çözüm üreteceğini, herhalde çok beklemeden görmek mümkün olacak.
Geride bırakılan parlamenter sistem de Türkiye’deki haliyle çok matah bir şey değildi. Hiçbir zaman toplumumuzun bütününü kucaklamadı. Demokrasi, eşitlik, özgürlük ve adalet beklentilerimiz ya sözde ya da kitap sayfalarında kaldı.
Bu bakımdan gidene ağıt yakılması da, yeni gelene methiyeler düzülmesi de çözüm gibi durmuyor. Geniş yelpazeli bir mutabakat üzerinde yükselen bir sistem belki en makulüydü ama Türkiye o fırsatı kaçırdı. Yeni rejimin olabildiğince demokratikleştirilmesine yönelik bir toplumsal mutabakat arayışının olup olmayacağı da meçhul.
MHP desteği Erdoğan’a başarıyı getirdi
Malum; AK Parti yıllar boyu kenarlara itilen, horlanan ve baskı gören büyük bir dindar kitlenin sözcüsü olarak sahneye çıktı ve onları aşan bir toplumsal destek gördü. 2002’deki, eski merkez sağ ve merkez sol partileri tasfiye eden büyük iktisadi ve siyasi krizin sarsıntıları içinde iktidar oldu.
İdeolojik ve politik gıdasını siyasal İslâmdan almasına karşın, kendini zamanın şartlarına da uyarlayan bir parti profili verdi. Son derece önemli demokratik reformları programına aldıve uzun iktidarının ilk dönemlerinde hayata geçirdi. Ama bir süredir dünyada örneklerini gördüğümüz popülist, milliyetçi, çoğunlukçu, baskıcı ve otoriter, demokratik değerlere sırtını dönen partilerin benzeri bir rotaya girerek, o takdir gören vasıflarını terk etti. Bu değişim büyük ölçüde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsında ve söyleminde kristalize oldu
Rejim değişikliği ve siyasette yeni dönem
Erdoğan’ın ve AK Parti’nin 1 Kasım 2015’ten beri Türkiye’yi taşımak istediği model, (a) güçlü, otoriter, tüm yetkileri elinde toplamış bir başkanlık; (b) bu başkanlığın kontrolü altındaki zayıflatılmış bir yasama; ve (c) gene başkanlığın yönlendirmesindeki bir yargı... unsurlarını içeriyordu. Bunun için kendine partner olarak, bu role çok istekli, geleneksel taşra milliyetçiliğinin partisi MHP’yi ve genel başkanı Devlet Bahçeli’yi seçti. Onun tavsiyesi, agresif hamleleri ve desteği sonucunda, 16 Nisan 2017 referandumunun ardından yapılan 24 Haziran 2018 seçimleriyle Erdoğan ve partisi amaçlarına ulaştı.
İktidarın bir süredir uyguladığı olağanüstü medya kuşatması, devâsâ devlet imkanları, parti örgütü gibi çalışan belediyeler, parti taraftarı gibi davranmayı içselleştirmiş güvenlik güçleri, OHAL şartları ve sosyal medyaya mahkum bir muhalefet... Bu koşullarda, farklı bir sonuç ummak zaten zordu.
24 Haziran sonuçlarından memnun olan MHP Genel Başkanı, siyasal sistemde gerçekleştirilen değişiklikle gelinen bu noktayı “Cumhuriyetimizin üçüncü evresi” olarak niteliyor.
Yapılan bu köklü değişiklikle Cumhuriyetin kaçıncı aşamasına geldik, şüphesiz önümüzdeki dönem hayli tartışılacaktır. Ama eskisinden çok farklı, siyaset sahnesinde birçok şeyin tepeden tırnağa değişeceği, ipuçlarını bir süredir gördüğümüz, alışkanlıklarımızı hayli zorlayacak bambaşka bir siyasal döneme girdiğimiz muhakkak.
İttifak Yasası’nın hayırlı sonuçları
AK Parti ve MHP’nin bu amaçla yola çıkarken getirdikleri İttifak Yasası, kendilerine yaramakla beraber hiç ummadıkları sonuçlar da üretti. Öyle ki, uzun yıllardır var olan ama nedense hiçbir iktidarın kaldırmaya niyetlenmediği, demokratik çoğulculuğu berhava eden baraj sistemi, ittifak uygulamasıyla ıskartaya çıkarıldı.
Seçmen desteği yetersiz olan birçok parti ittifakların çatısı altına girerek veya ittifaktaki büyük partinin listesinden aday göstererek Mecliste temsil edilmeyi başardı.
İktidar blokunun HDP’yi barajla Meclis dışı bırakma ve İyi Parti’yi seçim sürecinin dışına itme hamleleri sonuçsuz kaldı. Barajı aşmak için seçmen desteği yetersiz olan bazı partiler de, yasanın sunduğu esneklikten yararlanarak Meclise temsilci gönderme imkanı buldu.
Bu nedenle, yakın bir zamanda bizzat iktidarın girişimiyle barajın düşürüldüğü görmek sürpriz olmayacak.
CHP’nin toplumla buluşma hamleleri
Muhalefet cephesinde kilit rolü üstlenip son derece etkili adımlar atan parti CHP oldu. Yoğun bir eleştiri bombardımanı altında bulunsa bile Kemal Kılıçdaroğlu önderliğindeki CHP, yerleşik toplum algısından hayli farklı politikalar sergiledi. İktidar koalisyonunu şaşırtan, muhalefeti toparlayan, örgüt ve seçmenlerine özgüven kazandıran bu politikalar, seçim sonuçları itibariyle o kesimdeki beklentileri karşılamasa da, bu partinin yerleşik siyaset tarzından farklılıkları nedeniyle önümüzdeki süreç için önemli işaretler verdi.
Bu bakımdan, Kemalizmin geleneksel partisi ve laik sosyolojinin kalesi CHP’nin böyle adımlar atarak kendi etrafında kimlik yelpazesi geniş bir muhalefet bloku oluşturmayı başarması, yabana atılacak bir gelişme değildi.
Sıkıcı olmak pahasına bir kez daha hatırlatacak olursam, İyi Parti’nin seçime girmesini sağlayan 15 milletvekili hamlesi, Muharrem İnce’yi başkan adayı göstermesi, Saadet Partisi’nden beş milletvekili adayını kendi listesinden göstermesi ve üçünün seçilmesini sağlaması, seçim matematiğinin bir zorunluluğu ve Millet İttifakı’nın bir hedefi olarak HDP’nin barajı aşmasının gerekliliğini özellikle batıdaki seçmenlerine anlatmayı başarması, son derece dikkate değerdi.
Madalyonun diğer yüzünde, milletvekili seçiminde yüzde 22 küsur oy alması nedeniyle, bu partide sık rastladığımız kurultay ve genel başkanlık kavgaları yine başladı. Muharrem İnce’nin seçim performansından hareketle, CHP’nin makus talihini değiştirecek liderin bulunduğunu düşünenler hayli fazla. İnce’nin oyları hep aynı toplumsal küme içinde kalmak kaydıyla biraz büyüttüğünü, ama onun dışına taşmasını sağlayamadığını görmüyorlar. Kolay yolu seçip, partiyi daha büyük sosyal kümelerle buluşturmak amacıyla çıkış arayan ve yeni yollar deneyen liderini, kimi ulusalcı çevrelerce aynı doğrultuda ve kendilerinden geçercesine hırpalıyorlar.
Dindar seçmene ulaşma çabaları
Gerçekçi olalım. CHP’nin ve Muharrem İnce’nin, siyaset dilinin katı, laik ve jakoben Kemalist jargondan uzaklaşarak AK Partili dindar seçmenleri incitmeyecek doğrultuda değiştirilmesi için yoğun çaba göstermesi, hem ülkedeki, kamplaşmanın zayıflatılması, hem de muhalefetin sözünün daha geniş kesimlere ulaşması adına bu seçimde altı önemle çizilmesi gereken bir şeydi.
“Adalet Yürüyüşü”nden başlayıp 16 Nisan 2017 referandumundan itibaren derinlik kazanan değişimi ve partiyi farklı kesimlere açma gayretini, sırf Kılıçdaroğlu’nun talihsiz seçim sonrası konuşması nedeniyle görmezden gelmek doğru olmaz.
Tarihi Osmanlının ilk modernleşme hamleleri kadar gerilere uzanan gelenekçi-modernist, dindar-laik, gerici-ilerici, aşağıdan değişimci- yukarıdan dayatmacı bölünme ve kamplaşmalarını, aslında topluca devraldık ve yarattığı sorunları yaşıyoruz.
O nedenle, kimlikler üzerinde yükselip bu günlere gelen politik zihniyetlerin belirlediği dar alandan kurtulup bütün yurttaşlara seslenebilen, kimlik ve cemaat siyasetini aşmış bir parti olabilmek, öyle birkaç haftalık sığ seçim çalışmalarıyla başarılabilecek bir şey değildir. Kararlılık, yüzleşme ve ısrar gerektirir. Toplumumuz ve siyaset dünyamızdaki yeri açısından, CHP’deki bu açılımın öneminin farkına varılması ve teşvik edilmesi yerinde olur.
Muharrem İnce
Kısıtlı imkânlara, OHAL koşullarına ve medya sınırlamasına rağmen Muharrem İnce’nin aldığı sonuç başarıdır. CHP gibi jakoben laisizmin temsilcisi bir partinin az çok tanınan bir ismine, ister birinci ister ikinci turda nüfusun çoğunluğunu teşkil eden dindar ve muhafazakâr seçmen kesiminden sonuç alıcı oy gelmesi o kadar kolay değildi.
Bunu sağlayacak hangi güven verici adımların atıldığı sorulduğunda, cevabın içini dolduracak fazla bir şey bulunmadığı görülür. Aksini ileri sürmek, toplumumuzu ve onu oluşturan kümeleri yeterince tanımamak anlamına gelir. Nitekim partiler arası seçmen kaymalarının birbirine yakın olanlar arasında cereyan etmiş olması da durumu yeterince açıklıyor.
Hatırlanacağı gibi, İnce’nin adaylığı başlangıçta bazı kesimlerde şaşkınlık ve hayal kırıklığı yaratmıştı. Ancak süreç içinde CHP seçmenini aşan bir beğeni topladı ve özellikle laik kesimlere özgüven aşıladı. Ortaya koyduğu aday profili, edası, dili, halkla kaynaşma becerisi, hitabeti ve hazır cevaplığı memnuniyet yarattı.
Erdoğan’ın seçilmiş ve parlamentoda AK Parti + MHP ortaklığının milletvekili sayısının 300’ü epey aşmış olmasına bakarak belli bir seçmen kesimine kahredip karalar bağlayan anlayış hâlâ bu ülke gerçekliğinin farkında değil. Temelsiz coşku ve aşırı beklentiler ile umutsuzluk ve halka güvensizlik karışımı bir nihilizme savrulmak gibi uçlarda yaşamaya devam ediyor.
Bütün bunlara karşın, CHP’nin bundan sonraki süreci iyi tasarlaması ve kamusal bir figür konumuna yükselen Muharrem İnce’yi bu partinin bıktırıcı iç hesaplaşmalarında harcamaması yerinde olur.
İyi Parti
Taşra milliyetçiliğinin hakim olduğu MHP’nin bölünmesi, bu siyasal geleneğin son dönemde yaşadığı en önemli olaydı. Bu, partinin tam da iktidarla “seviyeli bir ilişki” yaşamaya başladığı dönemde gerçekleşti.
1990’lı yılların adı öne çıkan içişleri bakanlarından Meral Akşener’in liderliğindeki İyi Parti’nin kurulması, özellikle milletvekili seçiminde aldığı oy ve Kürt sorunu gündeme geldiğinde sergiledikleri kısmen ılımlı dil, takip edilmeyi gerektiriyor.
Ağırlıkla metropollerde ve kıyı kentlerinde güç topladığı görülen, geçmişin merkez sağ partileri ve liberal çevrelerinde bulunanların da ilgisini çeken bu parti ile MHP’nin aldığı oyları alt alta toplayıp, geleneksel ırkçı-milliyetçi bir dalganın gelmekte olduğu sonucunu çıkarmak, en azından şimdilik olgularla uyuşmuyor.
HDP için yeni bir başlangıç mümkün
HDP, iktidar kaynaklı onca baskı ve engellemeye, çeşitli badirelere ve Kürt hareketinin son dönem politikalarının olumsuz etkisine rağmen, özellikle batıda CHP’li, sol, demokrat ve liberal seçmenden aldığı stratejik oyların da desteğiyle Meclise giren üçüncü büyük grup olmayı başardı.
Selahattin Demirtaş, tutuklu olduğu Edirne Cezaevi koğuşunda ve olmadık kısıtlar içinde bir kampanya yürütmek zorunda kalmasına ve adaylığı başkanlık seçiminde sonucu etkileyen bir konuma sahip olmamasına rağmen, HDP’nin Kürt seçmen içindeki kemik desteğine hayli yakın bir oy almakla önemli bir başarı sergiledi. Kampanya sürecindeki gülümseten hicivli dili, espri zekâsıyla ve politik mesajını doğrudan, basit bir anlatımla vermesiyle farkını gösterebildi.
Artık baraj kaldırılsa da kaldırılmasa da HDP’nin demokratik siyaset zemininde Kürtlerin önemli bir bölümünün temsilcisi olduğu bir kez daha görüldü. Onu görmeyen, hesaba katmayan, kriminalize eden, bununla da yetinmeyip siyaset platformundan dışlamak için olmadık demokrasi dışı yollara başvuranların anlamlı bir sonuç elde edemeyeceği anlaşıldı.
Anahtar: Demokratik siyasette ısrar
Bununla beraber, Suriye iç savaşının seyrini tam olarak kestirmek şimdilik pek mümkün olmadığından, Kürt sorununun çözümü doğrultusunda ne gibi adımlar atılabileceğini öngörmek kolay değil. Ancak şartlar HDP’nin yeni bir başlangıç yapması için çok uygun.
PKK’nın yeni bir “devrimci halk savaşı” ilân ettiği, bu doğrultuda “özyönetim” adını verdiği “kurtarılmış” ilçe merkezleri yaratmak uğruna hendek ve barikat savaşlarına girdiği geçen dönemde HDP’nin sergilediği yaklaşımlara yönelik eleştirel duruşların kısmen devam ettiği, özellikle bölge illerindeki seçim sonuçlarına yansıyor.
Öte yandan, Kürt sorununun çözümsüz kalması ve bu asırlık yaranın kanamaya devam etmesi nedeniyle, aynı seçmen kitlesinin partiden demokratik siyaset zemininde çözüme katkı sunmasını beklediği de anlaşılıyor.
Bu bağlamda, şiddet ve terör sarmalının bir karabasan gibi yeniden gündemin üzerine çökmemesi için, sorunun bu topraklar içinde demokratik bir muhtevayla çözümünde ısrar etmek, bu bağlamda Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki çekincelerin kaldırılmasının yaratabileceği müşterekleri sahiplenmek çok önemli görünüyor. Nitekim bu partinin kimi sözcülerinin ve eski genel başkanı Demirtaş’ın seçim sürecinde yaptığı açıklamalar, yetersiz ve eksik de olsa, bu doğrultuda ümit veren adımlardı.
Yeni döneme intibak
Yürütme yetkilerinin tek kişide toplandığı, yargının büyük ölçüde onun kontrolü ve yönlendirmesi altına girdiği, yasamanın denge ve denetleme fonksiyonunun hemen hiç kalmadığı, özgür medya alanının da neredeyse kalmadığı bir başkanlık rejimine artık geçmiş bulunuyoruz.
Bu şartlar altında, muhalefetin nasıl olması gerektiğini, eylemini, söylemini, formunu, hedeflerini etraflıca, tabusuz ve takıntısız tartışmak gerekiyor. Bunu büyük küçük demeden; sol, sosyalist, sosyal demokrat, yeşil, ekolojist ve etnik temelli parti ayrımına girişmeksizin yapmalıyız. Bütün muhalif güçlerin kendilerini yeni rejime göre yeniden konumlandırması üzerinde düşünmek zorunlu oluyorr.
2019 baharında yapılacak yerel seçimlerin öne alınabileceğinin konuşulmaya başlandığı dikkate alınırsa, muhalefetin parlamenter sisteme ağıt seanslarını geride bırakıp yeni siyasal düzene intibak edebilmiş bir mücadele hattını geliştirmesi beklenir.
24 Haziran 2018’den demokratik muhalefet güçlerini kahreden bir sonuç değil, tersine, geleceğe umut taşıyabilecek çok önemli ipuçları çıktı.
Parlamentoda temsilcisi olsun ya da olmasın, örgütlülüğü barajı aşsın ya da aşmasın, demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi ve adaletli bir gelecek için ülke sorunlarına kafa yoran ve emek veren bütün siyasal kurum ve yurttaşların bu ipuçlarını değerlendirmesi temennimizdir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022