Aydın ENGİN
Boşverin.
Beyaz Saray’dan gelen “Türkiye IŞİD’e karşı İncirlik üssünün kullanılmasını kabul etti”; Ankara’dan gelen “Valla billa yalan, etmedik. Yani daha etmedik” yollu laf yarışına boşverin.
Başbakan Davutoğlu’nun “Kobani bizim canımız, dostumuz, hışmımız, akrabamız” lafazanlığına da, Cumhur-Başbakan’ının “Kobani ile bizim ne alâkamız var” yavesine de boşverin.
Ancak…
Ancak Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadele etmek için şart koştuğu “Koalisyon asıl Suriye rejimini hedef almazsa biz yokuz” yollu ayak diremesi ile ABD’nin bir yandan “Önceliğimiz IŞİD’dir” deyip bir yandan da da Erdoğan – Davutoğlu ikilisinin gönlünü almak için “Tabii Suriye rejiminin devrilmesi için ÖSO’yu da destekleyeceğiz” deyişine boşvermeyin.
Erdoğan yönetimindeki AKP iktidarı acep neden Suriye’deki BAAS rejimini devirmek için yeri göğü birbirine katıyor?
ABD yönetimi salt Erdoğan – Davutoğlu ikilisinin kara gözlerinin hatırı için mi Esad’ı devirmek için örgütlenen ve desteklenen ÖSO’yu (Özgür Suriye Ordusu’nu) eğitme ve silahlandırma niyetinde?
Suriye’deki BAAS rejimini neden devirmek istiyorlar?
Konuya ve soruna böyle yaklaşıp böyle bir soruyu tartışmaya başlayınca en ucuzundan sataşmalar başlıyor: Vaaaaaayyy, demek sen zalim Esad’ı ve BAAS diktatörlüğünü destekliyorsun… Hımmm, masken düştü… Seni BAAS’çı, diktatörlük yalağı, tepeden inmeci seniiii…
Böylesi sataşmalardan yılanlar da “Valla billa Esad’ı desteklemiyorum… Ben de sizin kadar BAAS diktatörlüğüne karşıyım” deyip bu netameli konuyu ve “Suriye’deki BAAS rejimini neden devirmek istiyorlar” sorusunu tartışmaktan mümkün olduğu kadar uzak duruyorlar.
Oysa Erdoğan – Davutoğlu ikilisinin dışpolitika çizgisinin yayılmacı içeriğini sergilemek için Suriye konusu pek elverişli.
Ne diyor bu ikili: Suriye’de bir diktatörlük var ve Suriye halkı zulüm altında inliyor.
Doğru.
BAAS ideolojisi ve siyasal hareketi kurucusu, ideoloğu Mişel Eflak’ın mezarında dönmesine, kemiklerinin sızlamasına yol açacak kadar çok aşamalardan geçip sonunda çöktü ve askeri diktatörlüklere dönüştü. Mısır’da (önce Nasır, son olarakMübarek ve Sisi), Irak’ta (Saddam), Suriye’de (önce baba, sonra oğul Esad) Arap halkına diriliş ve birlik muştulayan BAAS ideolojisinin ardına saklanıp ülkelerini zalim birer diktatörlüğe dönüştürdüler. BAAS gerçek demokrasinin suç olduğu, demokrasi kılıfında sandık maskaralıklarına dönüştü.
Çürüyen ve çöken BAAS rejimleri altında acı çeken halkların neye ihtiyacı var?
Herhalde ilk adım olarak yani öncelikle özgürlüğe vedemokrasiye!..
Buraya kadar sanırım mutabık olmayan pek azdır. Ama bundan sonrası var.
Bu ülkelere göstermelik olmayan, sandık maskaralıklarına indirgenmemiş, sahici bir demokrasi nasıl gelecek?
Bir petrol okyanusunun üstünde duran Irak için bu soruya Bushyönetimindeki ABD cevap verdi, “Irak’ı Saddam’ın zulmünden kurtarmak ve demokrasi getirmek için askeri müdahalede bulunacağız” dedi. Bu yalanı yutan ya da yutmuş görünmeyi yeğleyen bir dizi safdil çıktı ve “Saddam’a karşı demokrasi götürme koalisyonu”na alkış tuttu.
Sonra ne oldu?
Saddam devrildi, yakalandı, idam edildi. BAAS partisi dağıtıldı ve Irak yönetiminden uzaklaştırıldı.
Peki, Irak’a demokrasi mi geldi? Milyonlarca Arap’ın can verdiği, BAAS döneminde bastırılmış etnik ve dinsel düşmanlıkların ölüm ve vahşet saçarak şahlandığı bir Irak var karşımızda.
Peki Irak’tan sonra Erdoğan-Davutoğlu’nun aklına uyup Suriye rejimine karşı da askeri bir harekat düzenleyip BAAS iktidarı devrilirse Suriye’ye demokrasi gelir mi?
* * *
1970’li yıllarda Türkiye ve dünya solunda yakıcı bir tartışma konusu vardı: Devrim ihracı!..
1917 Büyük Ekim Devrimi’nin ardından Rusya dışındaki ülkelere devrim ihraç etmeye kalkışan, devrimin ihraç edilebileceğini savunan çok kişi ve hareket çıktı.
Bu tezlere temel Marksist metinlere dayanılarak cevaplar verildi. “Eğer” dendi, “Bir toplumda, bir ülkede üretici güçler, sosyal ve siyasal olgunluk gelişmemişse, bir devrimin ülke içindeki objektif ve sübjektif koşulları olgunlaşmamışsa devrim mümkün değildir. Devrim ihracı ise o halkı çoğu kez kan göllerinde boğacak bir maceracılıktır. Marksizm, devrimci maceracılığı kesin olarak reddeder”.
Bu tartışmalara zaten daha sonra hayatın kendisinden acı ama açık seçik cevaplar geldi: Devrim ihraç edilemez!..
Peki demokrasi ihraç edilebilir mi?
Kanımca cevap devrim ihracı tartışmalarından çok farklı değil.
Eğer bir ülkede (konumuz özelinde Suriye’de) demokrasi güçleri demokrasiyi kazanacak bir örgütlülük ve kitle desteğine henüz sahip değilse, etnik ve dinsel etkenler hâlâ baskın ve belirleyici ise, feodal bağlar gücünü koruyorsa demokrasi ihracı ile o ülke demokrasiye filan kavuşamaz.
Demokrasi ihracı bahanesi için kolları sıvayıp silahları yağlayan, tankların motorunu çalıştıran, füzelerle donanmış savaş jetlerini havalandıranlar aslında yayılmacı ve işgalci bir dış politika zehrini demokrasi şekerine bulayarak bizlere yutturmak isteyenlerdir.
Bir komşu ülkeye kendisi yurttaşlarına çoğulcu bir toplumun önündeki engelleri aşmış, demokrasiyi sandıkla sınırlı olmayan bir katılımcılığa dönüştürmüş bir ülke kendini örnek göstererek destek verebilir. Yok “Suriye’ye verir talkını, kendi yutar salkımı” ise demokrasi ihracı çıplak bir yalandan ibarettir.
Hayat zaten Irak somutunda demokrasi ihracı yalanını açığa çıkardı.
Dün Irak’tı, bugün Suriye mi olacak?
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları

















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021