Aydın Selcen
“Ver İdlip’in batısını, tut Esat’ı” Moskova için menüde sıcak ya da soğuk başlangıçlar arasında yok. Zaten görünüşe göre Sayın Putin menüde ne isterse onu yiyor, Rus eti ithali bahsinin Güney Afrika’da huzur içinde çözülmesi gibi. Rusya’dan et ithal et, Rusya’ya domates ihraç et derken, Rusya’nın Suriye’de Türkiye’ye olan gereksinimi ABD ile nihai çözüm konusundaki karşılıklı öncelikleri örtüştükçe, gün günden azalıyor.
Suriye’ye Türkiye’yi Rusya buyur etti. Türkiye’yi Suriye’den Rusya uğurlar. Neden? Çünkü zamanlar değişti. İlk Prof. Dr. Serhat Güvenç dikkat çekmişti* Helsinki’deki Trump-Putin zirvesinin önemine. Dediği oldu bence. İki büyüğün uzlaşı zeminine yaklaşması, Trump’ın Suriye’yi terk etmek iştahı, Türkiye’yi zor seçeneklere mecbur kıldı.
İkinci gözden kaçırılmak istenen husus Türkiye-Suriye ilişkilerinin, kısa ve içeriksiz “kardeşim Esat” parantezi dışında, özünde bir husumet tarihinden ibaret olduğu. Yani bir önceki yazımda belirttiğim gibi, esasen hem Ankara’nın hem Şam’ın birincil kaygısı Fırat’ın doğusundaki ABD askeri mevcudiyeti. Ama Suriye’de ABD olmasa da, PKK bağlantılı örgütler bulunmasa da, Şam’da da, Ankara’da da kimi “derin hafızaya” sahip olduklarını sanan oturma odası stratejistlerine göre Suriye ile Türkiye’nin halen görülecek karşılıklı hesabı var**.
Üçüncü agnostik yaklaşmak zorunda kaldığımız nokta ise, geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde dışarıdan gördüğümüz gibi eski Genelkurmay Başkanı’nın yeni Milli Savunma Bakanı yapılmasıyla, gerçekten tüm ulusal güvenlik kararlarının, Cumhurbaşkanı tarafından mı alındığı. Yoksa ulusal güvenlik karşısına efsunkar “devletin bekası” çıktığında, o eski heyulaların mı dirildiği? Sürücü koltuğunda oturanı tanıyoruz. Pekiyi sürücü, ileri altı vitesten biri yerine tek geri vitese aracı geçirmek istediğinde elinin üzerine yan koltukta oturan birinin eli gelir mi? Onu henüz bilemiyoruz.
Bu kadar hermetizm yetişir. Dönemin ABD Savunma Bakanı veciz ifadesiyle bilinen bilinmeyenleri ve bilinmeyen bilinmeyenleri bir yana bırakırsak, Ankara açısından gelinen aşamada oyun kurmaktaki sıkıntı şu iki durumda: Türkiye dışında hiçbir dış oyuncu artık “Esat gitsin” demiyor. Esat dahil hiçbir oyuncunun da Suriye Kürtleriyle Türkiye’ninki gibi bir sorunu yok. Türkiye’nin de, tek tabanca, hem Esat’ı devirecek hem Suriye Kürtlerini boğuntuya getirecek gücü yok.
Bu bağlamda Ankara’nın yeni hamlesi Rusya, Almanya ve Fransa’yı davetle dörtlü zirve. Neden Almanya, bana sormayın. Belki Fransa ile AB kapsamında askeri güç ekürisi olarak düşünüldüğünden. Belki Cumhurbaşkanı’nın sonbaharda Berlin’i ziyareti düşünülerek. Neden İran yok? Herhalde ABD’nin damarına basmamak ve bir “Astana+” formatı aramamak adına. Pekiyi Putin, arada Erdoğan olmasa Merkel yahut Macron’la Suriye konuşamaz mı? Onun yanıtı da size ait.
Bu arada Soçi’de yeni Suriye’nin anayasa tasarısının yazımı çalışmaları yeniden başladı. Türkiye de katılıyor. Allah saklasın, Türkiye’nin engellemesiyle Suriye Kürtleri katılamıyor tabii. Bununla birlikte, ABD’nin onayı ve Rusya’nın ABD ile doğrudan yürüttüğü arabuluculukla, eskisinden daha ademimerkeziyetçi bir yapıya kavuşması konusunu Suriye Kürtleri, SDM şemsiyesi altına sığınarak Şam’la müzakereye başladı.
Filmin altyapının işler kılınması, tarafların birbirlerini boğazlamadan yaşayabilecekleri ortamı hazırlayacak anayasanın yazılması ve kanla, zorla, zorbalıkla elde edilmiş toprak parçalarının nihai siyasi uzlaşı yolunda karşılıklı alışverişe konu olacağı bölümüne gelmiş bulunuyoruz. Sanırım, Ankara bu anlamda biraz geriden geliyor yahut filmin sonunu izlemek istemiyor. Hatta, Ankara filmin sonunu kendi yazıp, senaryoyu değiştirebileceğine inanıyor.
Oysa “ver İdlip’in batısını, tut Esat’ı” Moskova için menüde sıcak ya da soğuk başlangıçlar arasında yok. Zaten görünüşe göre Sayın Putin menüde ne isterse onu yiyor, Rus eti ithali bahsinin Güney Afrika’da huzur içinde çözülmesi gibi. Rusya’dan et ithal et, Rusya’ya domates ihraç et derken, Rusya’nın Suriye’de Türkiye’ye olan gereksinimi ABD ile nihai çözüm konusundaki karşılıklı öncelikleri örtüştükçe, gün günden azalıyor.
Benzer biçimde, “al papazı” deyip ardına İran yaptırımlarından bağışıklık, S-400 alımına rıza, Halkbank’a asgari ceza, Hakan Atilla’ya özgürlük, Fethullah Gülen’e iade, Fırat’ın doğusundan çekilme gibi talepleri sıralamakta, eğer amaç ABD ile ilişkileri zoraki yoluna koymak ise, bir başlangıç oluşturmuyor. “İşte al, çok istedin, gönderdik papazı” deyip, masaya oturmak sanki daha akılcı. Ana muhalefetin “Türk yargısına söz söyletmem” yaklaşımı ise bu yazı için konu dışı.
Trump’ın Putin’e önerdiği anlaşılan, Suriye için gelinen aşamada fena bir teklif değil. En azından Putin’in, Trump’ın Helsinki’de masaya koyduklarını ciddiye aldığı anlaşılıyor. Türkiye’nin bu durumu veri kabul edip, dış siyasetini buna göre ayarlamasında yarar var. Aksi takdirde, Suriye’de tüm diplomatik sorunlar masada çözülmüş olup, yegane sorun olarak Türkiye’nin Suriye’deki askeri mevcudiyetiyle on yıllarca uğraşmak gibi bir akıbetle karşılaşılabilir.
*Dk.40 itibarıyla izlemenizi öneririm.
**Ayrıntılı bilgi için dileyen okurlar Doç. Dr. Behlül Özkan’la yaptığım Dünya ve Biz programına bakabilir.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
27.01.2025
9.12.2024
19.11.2024
11.11.2024
2.11.2024
1.08.2024
14.06.2024
14.04.2024