Aydın Selcen
CHP’li milletvekili Enis Berberoğlu kendi partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenleyerek teslim olacağını açıklamıştı. Aynı gece evinden gözaltına alındı. Sahi, bir de “iki HDP’li milletvekili” tutuklanıp, cezaevine konulmuş sanırım. Haydi, onları şey etmeyelim şimdi, eleştirel yazının tadı kaçmasın. Erbil’e ziyarete gelen eski/yeni milletvekillerinin kartlarında kaçıncı dönem görev yaptıkları yazardı, partileri yazmazdı. Ben de sohbet arasında, illa merak eder, önce kendim anlamaya çalışır sonra öğrenirdim partilerini. O zaman uyarmışlardı beni Ankara’dan, resmi yazışmada milletvekilinin partisinin değil hangi ili temsil ettiğinin ve döneminin belirtilmesi gerektiği yollu. Leyla Güven Hakkâri ve Musa Farisoğulları Diyarbakır milletvekilidir. Oy versek de, vermesek de. Hani hepimizin, tüm yurttaşların vekili ya sözkonusu anayasal temsilcilerimiz. Ama insan “HDP milletvekili” olunca tabii. Neyse.
Bunun üzerine CHP Başkan Vekili Engin Altay da toplamış arkadaşlarını dayanmış TBMM Başkanı Şentop’un kapısına. Ve kapalı bulunca kapıyı, eşiğine bir anayasa kitapçığı bırakmış. Mazallah zihinlerde adeta mahut Babıali Baskını imgeleri canlanıyor. Meclis Başkanı Şentop da, istihbaratı kuvvetli olacak tevekkeli, Altay ve arkadaşları baskın vermeden “bir dakika önce” ayrılmış makam odasından. Firenklerin “coup de théâtre” dedikleri, Can Yücel’e öykünerek özgür, uyarlamacı bir çeviri yaparsak, “ne hakla, otuz beşe bakla!” vaziyeti. Meclis koridorlarına “dökülen” CHP’lileri dostça uyaralım: Bundan ötesi, şu latif iklimli, güneşli günlerde meclis bahçesine çıkmak olabilir ki, o vahim adımı düşünmek dahi istemiyor insan. Kamu düzenine varoluşsal tehdit kategorisine girer zira.
Sözünü ettiğim bu yaratıcı, sert ve etkin direniş eyleminin başını çeken, “elebaşısı” mı demeli Altay, anayasa kitapçığını kapıya bırakırken “hâlâ var olduğunu, yürürlükte olduğunu TBMM Başkanı’na hatırlatmaktan büyük üzüntü duyuyorum ama buna ihtiyaç doğdu” demiş. “Ciğerim yana yana evet”, “anayasaya aykırı ama evet” demek geliyor benim de içimden. Ve “büyük üzüntü” ne kelime, derin bir yeis sarıyor bünyemi. “Aziz Allah” diye hayıflanarak, iç çekiyorum. “O tren çoktan gardan ayrıldı baba” demek de geliyor ama önünde yüz kişinin katletildiği Ankara Garı da devre dışı epeydir heyhat. Tam geçen yazımda anlamlandırmaya çabaladığım “CHP sokağa çıktı, anarşiden, terörden yana’ söylemlerine yöneldiler; biz bu oyunlara gelmeyeceğiz” çerçevesindeki Kılıçdaroğlu yaklaşımının alandaki uygulaması olmuş, kutlarım.
“Farce” teriminin tam Türkçesini bulamıyorum bir türlü. “Maskaralık” demeli belki. İçinde yaşadığımız “ileri demokrasi”, yok “Türk tipi başkanlık rejimi” filan değil, basbayağı maskaralıktan ibaret işte. Anayasa var ama yok. “Mış gibi” yapıyoruz. Hepimiz. Sizi bilmem, ben anayasa deyince Murat Sevinç’in öğrencisiyim. Hocayı attılar da Mülkiye’deki kürsüsünden, istifade eder olduk. Aklımda ne de güzel anayasa metinleri olduğunu, hatta büyüyüp ülkenin başına geçtiğimde Rabbim nasip kısmet ederse bizzat onun başkanlığında bir kurula yazdıracağımı söylediğimde yeni anayasa metnini, müstehzi gülümsemesi geliyor gözlerimin önüne. Kağıtlara yazılı tumturaklı cümleler midir anayasalar? Şu satırları yazan bu pırıltılı beyin, kaleminin ucunu sivriltip, patlatamaz mı sağlamından bir anayasa? Sırrı Süreyya Önder de, Engin Günaydın’la sohbetinde, kendi yazmakta olduğu anayasada adını geçirmeyi önermişti. Herhalde ondan geri kalmam ben de.
Deneyimim de hiç yok değil. Derler ya, “biz de boş değiliz” yani. Bağdat’tayken, ülkesi Güney Afrika’da Mandela’yla birlikte “apartheid” rejiminin kaldırılması için mücadele etmiş hukukçu Fink Haysom’un başkanlığında yapılan BM anayasa yazım toplantılarına düzenli katılırdım. O zaman Geçici İdari Kanun (“TAL”) yürürlükteydi, başta da ABD prokonsulu Bremer vardı. Belki son zamanlarda “demokrasi ittifakı” değil “cumhuriyet için birlik” etrafında buluşmak gerektiğini tutturmam bundandır. Önce şu Teşkilat-ı Esasiye üzerinde anlaşsak, biz demir alsak, istim arkadan gelse? Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına gelirken “devlet” deyince “teşkilât-ı esasiye” anlasak artık, “teşkilât-ı mahsusa” yerine: “Yaz tahtaya bir daha, tüm defteri kitabı…” Yahut bir devasa büyükşehir belediyesi mi sanıyor acaba CHP, Türkiye Cumhuriyeti devletini? Türkiye’nin gerçekten şanzıman dağıtmakta olduğunu, saatin on ikiye beş kalayı gösterdiğini kavrayacak mı CHP? Halen dahi şüpheleri varsa ve büyük harfle “devlet” deyince zihinlerinde canlanan MGK ise dönüp son MGK toplantısı basın açıklamasının içler acısı haline bakmaları yeterli.
Biz birbirine benzemez “muhalifler” Kürtlere Kürtlük öğretmeye, Kürtlüğün sağını, Kürtlüğün solunu konuşmaya devam edelim, Sayın Erdoğan eksik olmasınlar hepimize Kürtlüğü öğretti: “Berxwedan jiyane” imiş hakikaten. Bu sloganın yine Can Yücel’e öykünen çevirisi de “ömür törpüsü” olacak sanırım. Onun karşısına bir tutam veya aldığı kadar “her şey güzel olacak” bırakalım, lezzet yerine gelsin. “Berxwedan tamam, ama o da bir yere kadar, oturduğumuz yerden; Allah saklasın serhıldan no no…” diyor Kılıçdaroğlu, o da eğer sesini duyan olursa. George Floyd için tek dizlerini yere koyan Bursasporlu topçular, Nazım Hikmet’i anan Akşener, Davutoğlu vs hesabı. Sıkıntı yok, oyuna devam. Bir dönem “kendileri içeride ama fikirleri iktidarda” olanlar vardı. Şimdi Kılıçdaroğlu doktrini muhalefette ama milletvekilleri cezaevinde. CHP’nin oy oranı da değişmedi, on yıllardır sabit: Tut aşağı vur yukarı yüzde yirmi beş.
Sonuç niyetine anımsatalım: Selahattin Demirtaş, 4 Kasım 2016 tarihinden bu yana Edirne Cezaevi’nde.
*Bu yazı bağlamında, bulabilen olursa Danimarkalı yönetmen Andreas Dalsgaard’ın 2014 yılı yapımı “Life is Sacred” (“Yaşam Kutsaldır”) belgeselini değerli okurlarıma önermek isterim. O yıl “açılım” henüz yürürlükteydi, izlediğimde etkilenerek “keşke Kürtçe altyazılı da olarak, geniş biçimde gösterime girse” demiştim kendi kendime. Kolombiya’daki barış ve demokratikleşme sürecini, o süreçte başarısız ama başarılı başkanlık adayı Bogota Belediye Başkanı felsefeci Antanas Mockus’un öyküsü aktarılıyordu. Pablo Larrain’in 2012 yapımı Şili filmi “No” çok revaçtadır ya bizde, sözünü ettiğim belgesel sanki daha iyi oturuyor aslında. Bence tabii, naçizane öneri kabilinden.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
27.01.2025
9.12.2024
19.11.2024
11.11.2024
2.11.2024
1.08.2024
14.06.2024
14.04.2024