Aydın Selcen
Suriye’de on yıl önce başlayan demokrasi özlemli halk ayaklanması, hızla iç savaşa dönüştü. Arap Baharı’nın diğer benzer örneklerinde olduğu gibi, radikal İslâmcılar potansiyel devrimi fırsatçılıkla gasp etti. Bölge devletlerinden Türkiye ve İran, onlarla birlikte AB ve küresel güçler ABD ve Rusya’nın da devreye girmesiyle ülke hepten cehenneme döndü. Irak’tan doğan zebani IŞİD ise Suriye’de öncelikle ABD destekli YPG/YPJ’nin silâhlı mücadelesiyle alan denetimi iddiasını yitirdi, çöl alanlarda (step? bediye?) küçük ceplere çekildi.
Aralarından otuzbine yakını çocuk olmak üzere, yüzbinler öldü, öldürüldü, kayboldu. Ülke nüfusunun yarısı yerinden yurdundan oldu. Ülke dışına çıkan kabaca yedi milyon Suriyelinin dört milyonu Türkiye’ye yerleşti. SDG denetimindeki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖY) bölgesinde yaşayanlarla, yurtdışındakilerin toplamı da yaklaşık olarak Esat’ın denetimindeki bölgede yaşayan nüfusa eşit. Bu duruma bakarak kaba hesapla Esatçılar ile Esat karşıtları yarı yarıya denilebilir. Ülke nüfusu 2018’den bu yana yeniden artıyor.
Bugün, aradan on yıl geçtikten sonra, bir enkaz devletin üzerinde ve iktidarını paylaşmak zorunda kalarak ayakta kalmış olsa da Beşar Esat’ın iç savaşı kazandığı açık. Esat, “işe yarar Suriye” denilebilecek medeniyet ve ekonomi merkezleri Halep, Hama, Humus, Şam ile kısa Akdeniz kıyısında Tartus ve Lazkiye’yi elinde tutuyor. Bunların arasındaki ulaşımı da iyi-kötü açtı. Tahıl ambarı ve petrol kaynaklarını bulunduran “bereketli” alan da SDG denetiminde kaldı.
Artık çatışmalar, bombardımanlar soğudu, statüko kemikleşti. Küresel kamuoyu Suriye’den yoruldu, Suriye de manşetlerden düştü. Ülke, Fırat’ın Doğusu’nda ABD destekli SDG denetimindeki KDSÖY, kuzey ve batısında Türkiye’nin doğrudan ve dolaylı denetimindeki tampon bölgeler ile Esat’ın denetimindeki merkez ve batı arasında bölünmüş durumda. Rusya’nın Hmeymim ve Tartus’ta iki kalıcı üssü var. İran’ın etki alanı Suriye’ye de genişledi.
BM öncülüğünde Cenevre’de süren anayasa görüşmeleri ilerlemiyor, tıkandı. Temsili zayıf muhaliflerin taleplerinin belirsizliği ve değişkenliği, SDG’nin sürece katılamaması ve Beşar Esat’ın savaş öncesi statükoya yani Baasçı merkezi Arap cumhuriyetine geri dönüş dışında hiçbir adıma razı olmayan tutumu gelinen durumun nedenleri. Bu yıl ilkbahar sonlarında yapılacak seçimlerde Beşar Esat’ın aday olup olmayacağı, olmayacaksa yerine eşi Asma Esat’ın mı aday olacağı da belirsiz.
Dönemin, akademik tavırlı ABD başkanı Obama tek başına aldığı Esat’ın kimyasal saldırısını yanıtsız bırakma kararıyla adeta Rusya’yı buyur etti ve başta Fransa, AB’yi safdışı bıraktı. Bugün yine başta Fransa, AB’nin değil Ortadoğu, ne levant, ne Suriye’de esamisi okunuyor. Rusya kısıtlı yatırımla, istediğini elde etti. Beşar Esat da, Rusya ve İran desteği olmadan ayakta kalamayacak olsa da, kimsenin adamı, talimatla hareket eden bir kukla değil.
Arap âlemi, Suriye’yi yeniden Arap Ligi’ne çekme ve Şam’da büyükelçiliklerini açma eğiliminde. Filistin “davasından” vazgeçip, İsrail’le “dahi” ilişkilerini normalleştiren bir Arap evreninde, bu yönde bir gelişme şaşırtıcı değil. Katar dışında, bu ana eğilime aykırı davranacak Arap ülkesi yok gibi. Türkiye nicedir, “yargı dağıtan” açıklamalarıyla, Arap ülkelerine de Araplık dersi verir oldu.
Türkiye, IŞİD’in Kobani kuşatmasını Erdoğan’ın “düştü, düşecek” açıklamasıyla, tarihe tersten geçecek biçimde ıskaladı. Desteklediği cihatçı milislerin de savaş ve alan denetimi kabiliyetlerinin olmadığı anlaşılınca, dört askerî harekât yapmak durumunda kaldı. Harekât kararlarında rejim değişikliği, kifayetsiz muhalefet, YPG/YPJ’yi IŞİD’le eşitlemek, YPG/YPJ’yi “varoluşsal tehdit” olarak nitelemek etmenleri etkin oldu. Ülke topraklarında da kanlı IŞİD terör saldırılarına maruz kaldık.
Sözkonusu IŞİD saldırıları (bıçak gibi) kesildi –iyi ki. PYD’nin “Rojava” iddiasını Türkiye zorla yok etti. Kol bükme yani askerî gücünü kanıtladı, ancak ikna yani diplomasi, uzlaştırma ve ittifaklar oluşturma yeteneğini yitirdiğini de tescilledi. Diplomasisi hepten askerîleşti. TSK’nin önden gidip, sahada oldu-bitti yarattığı, hariciyeye işin tezgâhtarlığının kaldığı o alışageldik oyun yeniden sahnelenir oldu. Askerî hedefler belli, siyasal sonuç durumu muğlak yahut yok.
Verili durumdan bakarak Türkiye’nin daha onyıllarca Suriye’de kalacağı öngörülebilir. Sahada olan masada mı olur, masada mı kalır belirsiz. O muhayyel masada yalnız kalınıp, kalınmayacağı da öyle. Sorun çözen, alternatif çözümler üreten, bölgesinde tüm taraflarla iletişim kanalları açık Türkiye gitti. Yerini terörle mücadele (IŞİD, El kaide türevleri anlamında) ve yasadışı göçün önlenmesi alanlarında parçabaşı ve zoraki işbirliği yapılan perakende ortak aldı. Elinde kala kala “jeopolitik” yani “gayrımenkul” değeri kaldı.
Doğru, Suriye iç savaşını ne Türkiye başlattı, ne bugün gelinen durumdan tek başına Türkiye sorumlu tutulabilir. Ancak, on yılda Türkiye’nin attığı yanlış adımların gelinen yere varılmasında katkısı da yadsınamaz. Son Dışişleri açıklamasında “hamiyetperver” denilen anlayışın sonucu da yukarıda belirtildiği üzere dört milyon Suriyeliye ilanihaye evsahipliği ve IŞİD saldırıları oldu.
Son olarak, Erdoğan Batı’ya yönelik olarak Bloomberg’e yazdığı makalede anafikri “ver yetkiyi, gör etkiyi” diye özetlenebilecek bir öneri yaptı. Oradaki öneriler: Anakronik, zira 2021 yılındayız, artık ne AB ne ABD’de Suriye iştahı var. Diplomatik değil, zira Astana ortaklığı ve yapılan önerinin özellikle Rusya’da yaratacağı tepki gözardı edilmiş. Gerçekçi değil, zira sanki Erdoğan’ın öneriyi yaptığı Batı’daki imgesi çok olumluymuş gibi bir temelden yola çıkılmış.
Türkiye Suriye’de ilgili tarafların tümüyle, çeşitli gerginlik düzeylerinde ve dönemlere göre değişen biçimde, itişme halinde. “Vatan mevzubahisse gerisi teferruattır” diyen zihniyet, özellikle 15 Temmuz sonrasında, deyim yerindeyse, meydanı boş buldu, zorla boşalttı, dilediği gibi atını oynatır oldu. Kendine “demokratik” yakıştırması yapan muhalefet de, belki “dış politika seçim kazandırmaz ama kaybettirebilir” ilkesi gereği, Suriye’de uygun adım iktidarın arkasında. Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı “iktidar olunduğunda ilk haftada yapılacak yedi öncelik” arasında “Süleyman Şah Türbesi'ni vatan toprağına geri götürerek, orada şanlı bayrağımızı dalgalandırmak” olduğu da bu bağlamda anımsanmalı.
Bundan sonra ne, nasıl değişebilir? Gerçekçi olmak gerekirse görülebilir gelecekte pek bir değişiklik beklenemez. İşbaşı yapan Biden yönetiminde Blinken, Austin, McGurk, Bell vb. dosyaya bihakkın hâkim, çok deneyimli isimler var. Ancak değil Suriye, Ortadoğu dahi Biden’in öncelikleri arasında yok. Nitekim yeni bir Suriye Özel Temsilcisi atamayacağı da belli oldu. Eğer Biden yönetimi, Türkiye’nin müzminleşmiş Kürt sorununu çözmekte kolaylaştırıcı rol oynamayı değerlendirecekse, o zaman bazı taşlar yerinden oynayabilir.
Buna karşılık, eğer tarih rehberimiz olacaksa, Kürtlerin bir kez daha “satışa gelmesi” de olanaksız değil. IKB gibi KDSÖY’ün de hangi aktörlerle çevrili olduğu ve denize çıkışı olmadığı belli. Uluslararası desteğin de ne denli kaypak olabildiği herhalde öyle. Tarihin tuhaf bir çalımıyla, Suriye üzerinden Fransa ile yeniden kurulabilecek bir ortaklık, Ankara’nın esnemesiyle birlikte, yeniden AB’ye tam üyelik hedefini ufuk çizgisine geri çeker, ABD de geleneksel Türkiye’nin AB üyeliği lobiciliğine geri dönerse, bir “big bang” tarzı siyasal çözüm seçeneği de belirebilir.
Yukarıda dile getirdiğim “hamsi kavağa çıkarsa” varsayımı, dimağımın kuraklığını yansıttığı denli, kısa-orta erim için Suriye ve Kürt sorunu bağlamında umutların cılızlığını da gösteriyor sanırım. Daha güncel biçimde, Biden’den beklenen telefonun gecikmesi, Ankara’nın “zaman benim yanımda, cehennem donsa yerimden kımıldamam” tutumuyla örtüştükçe, Erdoğan’ın yüzünü Putin’e çevirmesi ve o dolayımla bir Ankara-Moskova-Şam üçlü uzlaşısını da gündeme getirebilir.
Bugün, baba Hafız Esat’ın köpürttüğü “Büyük Suriye” hayali, Suriye’nin irice bir Lübnan’a dönüşmesiyle son bulmuşa benzer. “Yanlış şekiller üzerinde de doğru akıl yürütmek gerekir” yaklaşımıyla, bu acı sondan ülkemizde de, ama iktidarda ama muhalefette, eksikliği çekilmeyen vatan kurtaran aslanların kendilerine bir ders çıkarmış olacaklarını umut etmek isterim. Bununla birlikte, iktidar ilk seçimde el değiştirse de Ankara’nın Suriye siyasetinde anlamlı bir değişiklik beklemek herhalde gerçekçi olmayacak.
Sonuç olarak, Suriye, Türkiye’nin öngörülebilir, güvenilir, tutarlı, çokboyutlu yani uluslararası camiada muteber bir dış politikası olmadığının bir başka nişanesi oldu. Görülebilir gelecekte, Suriye bir diplomasi fiyaskosu ve insanlık trajedisi olarak yanı başımızda durmaya, aczimize ayna tutmaya, dört milyon Suriyeli ülkemizde, Türkiye de Suriye’de kalmaya devam edecek.
*Dileyen okurlar bu konu hakkında Burak Tatari’yle MedyascopeTV’de yaptığımız yayına da göz atabilirler.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları

























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
27.01.2025
9.12.2024
19.11.2024
11.11.2024
2.11.2024
1.08.2024
14.06.2024
14.04.2024