Aydın Ünal
Başkent Ankara çetin bir imtihan alanıdır; dikkatli olunmazsa, karanlık dehlizlerinde insanları yutar, başlarını döndürür, ayaklarını kaydırır. Gözlerimizin önünde nice temiz insan, nice koca yürekli kahraman, nice bahadır, nice Anadolu çocuğu Başkent’in ayak oyunlarına, hilelerine, desiselerine, zor imtihan sorularına yenik düşmüş, kaybetmiştir.
Kendini bilene dokunamaz Başkent Ankara… Kendini bilmeyene, haddini bilmeyene, nereden gelip nereye gittiğine dikkat etmeyene ise tuzaklar kurar. Önce perçeminden tutup en yukarıya kaldırır, sonra o en yüksekten yere bırakıverir. Başkent’in siyaset ve bürokrasi çöplüğü “ne oldum” delileriyle, “küçük dağları ben yarattım” mağrurlarıyla, elbette hainlerle, vefasızlarla doludur. Nice kudretli, nice “astığı astık, kestiği kestik” adam, hiç ölmeyecekmiş, hiç hesap vermeyecekmiş gibi acımasız, zalim, ilke ve sınır tanımadan böbürlenen nice insan Başkent Ankara’nın çöplüğünde ebediyyen unutulmuştur. Zirvelerde oksijen zehirlenmesine düçar olup başı dönen, zemine sert bir şekilde çarpıp kolu kanadı kırılan, akıl muvazenesini kaybeden nice devletlu Başkent çöplüğünde deli-divane dolaşmaktadır.
Kendini bilen siyasetçi ya da bürokrat, Başkent Ankara’da bir ayağını topraktan hiç ayırmaz.
Kendini bilmeyenin ise durumu içler acısıdır: Sabah bir makama getirilir, öğlene kadar tebrikleri kabul eder, öğlen yemeğinde, ya da öğlen namazında, o makama nasıl da “tırnaklarıyla kazıyarak” geldiğini, o makamı nasıl “hakettiğini”, aslında ne kadar “yetenekli, birikimli, tecrübeli” olduğunu, diğerlerinden ne kadar “farklı” olduğunu, Allah’ın kendisini bu vazife için görevlendirdiğini, dünyanın kendisi etrafında döndüğünü düşünmeye başlar. Hemen, öğleden sonra ise, “yerinin aslında buradan daha yüksekler olduğunu” “devletin kendisinden yeterince istifade edemediğini”, “devletin kötü yönetildiğini ve kendisine ihtiyaç duyulduğunu” vehmeder.
İşte o zaman şükürsüzlük, vefasızlık başlar; o yol, ihanete kadar gider.
O makamlara kendisini kocaman ve koca yürekli bir teşkilat taşımıştır; onlara sırtını döner.
Lider, canını ortaya koyarak bir mücadele vermiştir; Lider’i tanımaz, beğenmez olur.
“Olmasaydın olmazdık” gibi itikaden sorunlu, sapkın, boş ve manasız bir anlayışa teveccüh edecek değiliz. “Zaferin sahibi ancak Allah’tır” emrine ve kadere imanımız tamdır. O koca yürekli teşkilat ve o kahraman lider olmasaydı da olurduk; ama buralarda olmazdık. Teşkilatın o cehdi, gayreti, mücadelesi olmasaydı, bitmeyen umudu, inancı, heyecanı olmasaydı, fedakarlığı, cefakarlığı olmasaydı, hayal kırıklıklarına direnci olmasaydı; Liderimizin o dik duruşu, samimiyeti, cesareti, kararlılığı olmasaydı, yine de olurduk ama farklı yerlerde olurduk.
Hiç kuşkusuz, çok bilgili, çok yetenekli, çok tecrübelisiniz… Ama o teşkilat neferleri ve o neferlerin Başkumandanı olmasaydı, onların destansı mücadelesi olmasaydı, sizi kim farkeder, sizin bilginize, birikiminize, yeteneklerinize kim değer verirdi?
Tek başınıza hangi seçimi kazandınız? Hangi başarının altına imzanızı attınız? Hangi saldırıyı göğüslediniz? Hangi riskin altına elinize soktunuz? Kimle kavga ettiniz? En son ne zaman yumruklarınızı sıktınız?
“El bebek gül bebek” pamuklar içinde büyütüldünüz. Hep korundunuz. Hep saygı duyuldunuz. Her kavgadan kaçtığınız, her başarının üzerine atladığınız için bir şey sanıldınız. Arkanızda sağlam bir teşkilat, sabırlı bir lider olmasaydı, Allah aşkına, siz neydiniz?
“Zaferi yenilgi yenilgi büyüten” bir teşkilat, karargahında oturmak yerine her saldırıyı en önde göğüsleyen, her taarruzda en önde koşan, sizin yapmadığınızı yapan, sizin cesaret edemediğinize cesaret eden, siz boyun eğmeye hazırken dim dik duran bir Lider olmasa, acaba, genel müdürlüğün, müsteşarlığın, başkanlığın, milletvekilliğinin, bakanlığın, cumhurbaşkanlığının hayalini dahi kurabiliyor olur muydunuz?
Lider çok sert, çok öfkeli, çok uzlaşmaz… Evet ya… Oysa sen öyle değilsin… Yapıcısın, kucaklayıcısın, anlayışlısın, uzlaşmaya hemen hazırsın… İyi de, liderdeki o öfke olmasa, Gezi’de önüne konulan o ihanet dolu talep listesini yırtıp atmasa, “mesaj alınmıştır, sandık her şey değildir” deyip alttan alsa, acaba sen şimdi burada mıydın? Bütün terör örgütleri ittifak edip saldırırken, “aman tatsızlık olmasın” deyip terör örgütlerinin suyuna gitse acaba ülken şimdi burada mıydı? Senin “Hocaefendin” maskesini indirip ülkeyi gavura peşkeş çekerken, Lider, “aman fitne olmasın” deyip canı pahasına bir mücadeleyi göze almasaydı; bütün Türkiye düşmanlarının sırtını sıvazlayan Avrupa’ya “one minute” demeseydi, acaba bir ülkeden, bir milletten, bir istiklalden söz edilebilir miydi?
Elindeki pasaportun itibarını, o koca yürekli teşkilat ve onun liderine borçlu değil misin? Kudüs sokaklarında, Ortadoğu sokaklarında “Türkiye’den geliyorum” dediğinde kucaklanman, coşkuyla karşılanman, gözyaşıyla uğurlanman, senden mi menkul, yoksa sarsılmadan dik duran o teşkilattan, o Lider’den mi?
Teşkilatın ve Lider’in kavgası olmasa, İmam Hatiplere, başörtüsüne, Kürtçe’ye özgürlük mü gelecekti? Askeri vesayet mi geriletilecekti? Bu milletin özgüveni mi yükselecekti? 15 Temmuz gecesi sokağa çıkan yürekli teşkilat, milletini meydanlara çağırıp kendisi de meydanlara inen o lider olmasa, darbe mi durdurulacaktı?
Başkent Ankara’nın siyaset ve bürokrasi çöplüğünde başları dönüp kibirlenen, kendisini bir şey zanneden, küçük dağları ben yarattım gururuyla yükseklerden tepe üstü çakılan nice meczup var.
Hepsinin de ortak yanı vefasızlık…
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2024
16.04.2024
6.01.2020
10.12.2019
21.01.2019
10.01.2019
3.02.2019
31.12.2018
27.12.2018