Berrin Sönmez
Erken Cumhuriyet döneminin temel meselesi nüfus artışı ve artan nüfusun ekonomik kalkınmaya kanalize edilmesiydi. Bu çerçevede nüfus, sağlık, eğitim, tarım ve sanayileşme politikalarının odağında ailenin yer aldığı görülür, hane sayısı gibi hane halkının sayısı ve işgücü ya da iş görebilirlik durumu dikkate alınarak politikalar oluşturuldu. Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren hem kalkınma politikalarında hem sosyal yaşamın düzenlenmesinde aile, önemli bir kurumdu. Bir başka deyişle aile kurumu devlet politikalarının ve toplumsal düzenin, iletişim ve etkileşimin nesnesiydi. Aile bireyleri ise bir nesne olarak aile kurumunu oluşturan özneler, yurttaşlardı.
61 Anayasası'na göre de aile devlet için toplumun en küçük birimi olarak önemliydi. Korunmasına gösterilen özen yine kalkınma planlarında yer aldığı şekliyle ekonomi, nüfus, sağlık, eğitim, sanayi, tarım ve benzeri politikalarının nesnesi olmaya devam ediyordu. 82 Anayasası'nın uygulandığı ilk dönemlerde hala toplumun en küçük birimi olarak kabul edilen aile, sosyal politikaların da konusunu teşkil eder hale gelmişti. Özal’lı yıllar, Bush ve Thatcher yönetimleri gibi ülkemizde de hem neoliberalizmin hem muhafazakarlığın (yeni sağcılık/neo-con) yükseldiği zamanlardı. Ve işte bu dönemlerden başlayarak aile, sosyal politikaların odağına yerleşmeye başladı. Sosyal araştırmaların konusu olarak devlet bakanlığına bağlı ve aileyi odağına alan Sosyal Araştırma Merkezi kuruldu. İlk aile şurası bu merkezin faaliyetlerindendi ve 90’ların sonu gelmişti. Ancak aile hala tüm bu çalışmaların eskiden olduğu gibi nesnesi olarak kullanılan bir kurumdu. Derken AKP’li yıllar başladı. Unutmadan bir not daha düşeyim 90’larda sözü edilen araştırma merkezi öncesinde yine bir Devlet Bakanlığı bünyesinde Kadın Bakanlığı kurulmuştu. Ardından aile odaklı merkez gelmişti.
AKP iktidarının ilk yıllarından itibaren aile politikalarında belirgin bir değişim yaşandı. Örneğin Sosyal Araştırma Merkezinin ismi değiştirildi. Sosyal Araştırma ve Aileyi Geliştirme Merkezi (SAGEM) adı verilen kurum Devlet Bakanlığından alınarak doğrudan Başbakanlığa bağlandı. 2010’da Kadın Bakanlığı kapatıldı. Yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kuruldu ve kadın bakanlığına Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü adı verildi. Aile araştırma merkezi de yine aynı bakanlığın bünyesinde bir genel müdürlüğe dönüştürüldü. Kadın haklarında yaşanan her ilerlemenin aile aleyhine geri adım atmak anlamına geldiği yönündeki muhafazakar önyargının, hükümet politikalarının temeline yerleştiği zamanlardan söz ediyoruz yani. Eril restorasyonun argümanı olan kadın kazanımlarının ilerlemesiyle erkeklerin hak kaybına yol açıldığı sanrısı iktidardaydı artık.
Bir parantez açarak 2000’lerin başından 2012’ye kadar kadın kazanımlarında yaşanan ilerlemenin devam ettiğini belirtmek gerekir. Bu ilerleme 80’lerden itibaren yükselen kadın hareketinin ulus ötesi/üstü kadın hareketleriyle de işbirliği halinde geniş ittifaklar oluşturduğu kampanyaların gücünden kaynaklanıyordu. Medeni Yasa ve bu kanunun Aile Hukuku bölümünde ve Ceza Kanunu'nda kadınlar lehine cinsiyet eşitliği yönünde yapılan iyileştirmeler bu döneme rastlar. Aynı zamanda bu yıllar AKP’nin kendisini ülkeye ve dünyaya muhafazakar demokrat olarak pazarladığı yıllardı. Ve bir AB çıpası vardı. Kadınlar çalışıyordu, kadın hareketinin çok sayıdaki farklı örgütü ortaklaşıyordu ve sosyal, siyasal ortam da elverişliydi. 90’larda yürürlüğe girmiş olan şiddetle mücadele yasasında iyileştirme yapmak yerine yeniden bir şiddet yasası oluşturmaya, İstanbul Sözleşmesi’nin Avrupa Konseyinde hazırlanmasından Türkiye tarafından çekincesiz imzalanmasına kadar geniş ölçekli iyileşmeler de bu arada yaşanmıştı. Her kadın kazanımına mukabil aile politikasının da adım adım ilerletildiği günlerdi. Ancak 2013’e kadar kadın kampanyaları gümbür gümbür topluma duyurulduğu halde hükümetin aile politikaları sessizce, derinden ilerledi. Derken İstanbul Sözleşmesi karşıtlığı yavaş yavaş duyulur olmaya başladı ve nihayet 2016 Şubat-Mayıs arasında faaliyet gösteren Boşanma Olaylarının Araştırılması… ile başlayıp uzayan ismiyle Meclis Komisyonu, 80’lerden itibaren elde edilen tüm kadın kazanımlarını, eril restorasyon lehine teşrih masasına yatırdı.
Ve geldik günümüzün konusu olan aile çalıştaylarına, 8. Aile Şurası'na ve Uluslararası Aile Hukuku Sempozyumu'na. Ve bu kadar uzun girizgahtan anlaşılacağı üzere artık son beş altı yıldır aile, devlet politikalarının nesnesi olarak kullanılmıyor. SAGEM artık sosyal etkileşimin öznesi olarak tanımlıyor aile kavramını. Politikanın nesnesi olmaktan çıkıp öznesine dönüşen aile artık bir kurum değil bir varlık olarak tanımlanıyor. Bireylerden oluşan bir kurum olmaya devam eden aile artık politikanın öznesi olduğunda kaçınılmaz olarak bireyler, özne ailenin nesnesine dönüşüyor, dönüştürülüyor. Bu gidişi TİHEK tarafından aile hakları kavramının icat edilmesinden itibaren görebiliyoruz. Kadın hakları savunuculuğunun ayrımcılık olduğu iddiasıyla örtüşen bir tanımla diyorlar ki: Kadın, çocuk, engelli, hasta ve yaşlı hakları ayrımcılığına düşmeyen bütünlüklü aile yapısı, sosyal iletişimin ve etkileşimin öznesidir. “Ailenle, çocuklarınla birlikte yatıp yuvarlanacağın millet bahçeleri…” gibi retorikler, tüm bu arka planın halka sunumundan ibaret. Aile yardım paketleri ve sair politikalar da bu gidişin sesini artık yükseltme zamanı geldiğinde duyulur olmuştu. Şimdilerde evlilik kredisi ihdas edildi malum. 18-27 yaş aralığındaki gençler evleniyorsa eğer üç yıl geri ödemesiz ve faizsiz kredi verilecekmiş. Toplumu yoksullaştırıp, yoksul ailelerdeki gençleri erkenden evlendirip nüfus arttırırken özellikle kadınları eğitim ve istihdamdan uzaklaştırıp eve bağlayacak bu politika iktidarın aile ideolojisine dahil elbette.
Peki, bu aile ideolojisini bunca uzun zamandır kurgulayıp istikrarlı şekilde yürütürken iktidarın işini kolaylaştıran elverişli koşullar nelerdi? İktidarın aile ideolojisi, ailecilik ya da kutsal aile olarak basitçe ve yaygın olarak kullandığımız politikayı mümkün kılan sacayağından söz etmek gerekir. Üç farklı ideolojinin dönemsel ittifakı ya da zaman zaman beliren işbirliği ile yükseldi iktidarın aile politikası. Sermayenin haklarından gayrı hak tanımayan neoliberalizm ile uyumlu ilerledi iktidar. Demokrasi o kadar da önemli bir şey değil neoliberal politikalar için. Eşitlik ise üstünlerin eşitliği yeterli. Dağdaki çobanla holding sahibi eşit olacak değil ya… Özgürlük ise patronun emrinde çalışmakta sonsuz özgür; sendikal haklar ve toplu sözleşmede alabildiğine kısıtlı; vergiler halka-ücretliye hem doğrudan hem dolaylı, sermayeye indirimli, aflı. Bundan ötesi can sağlığı… Üstelik kadın istihdamı kreş ister, doğum izni, süt izni, bebek çocuk bakımı için sık izin isteyen çalışanı göze almak gerekir. Oysa kadın evinde otursa erkek çalışanın, verimli çalışması için onun özel yaşamını düzenleyerek sermayeye hizmet etse ne âlâ. Yani neoliberal politikalarla iktidarın aile ideolojisi pek uyumlu.
Diğer yandan muhafazakarlık bir politika olarak kesinlikle eşitlik ve özgürlük karşıtı olduğu gibi demokrasiden de tırsar. Öyle herkesin kendi aklıyla karar vermesi toplumda kaos yaratır. Modernite ya da sanayi öncesi geleneksel tarım toplumunda devletlerin aile diye bir yükü yoktu. Cemaat, aşiret, klan düzeninde yaşanırken aile meseleleri bu yapıların iç dengesine terk edilmişti. Aile hukuku açısından devletlerin sorumluluk taşımadığı bu zamanlarda oluşmuş gelenekler şimdi de aile adı altında devam etsin. Eril şiddetmiş, cinsiyet eşitliğiymiş, nafaka, tazminat, velayet, boşanma davaları imiş bunlar devlete ağır yük. Muhafazakar politikacılar da orta ve yeni çağlara dönülemeyeceğini biliyor ama işbirliği yaptığı neoliberal özelleştirme politikalarından yararlanmayı da biliyor. Yargıyı özelleştirmek anlamına gelen arabuluculuk sistemine ki tumturaklı bir isimle alternatif çatışma çözümleri diyerek aileyi de eklemek icat edildi böylece.
Sacayağının üçüncü direği ise İslamcılık. İster siyasal İslam ister İslamizm diyelim fark etmeksizin dinin politik kurama dönüştürüldüğü bu format kolayca muhafazakar politikayla ittifak edebiliyor. Malum hemen her devirde yeni şekil almakla maruf dinamik bir siyasal pozisyon olmasına rağmen muhafazakarlık, çoğunlukla dindarlarla içli dışlı olagelmişti. Üstelik İslamcılık da cinsiyet eşitliğini ret eden, bireysel özgürlük yerine muhafazakarlıkta olduğu gibi geleneğin kurallarını önceleyen bir yapıya sahip. İnsanın değil yaratanın ve kaçınılmaz olarak yaratanın yer yüzündeki temsilcisi sayılan ruhbanların aklı eleştirilemez, tartışmaya açık değildir. Sözün bu kısmında kimse İslam’da ruhban yok demeye kalkışmasın. İslam’da olmayan öyle çok şey Müslüman toplumlarda var ki ruhban sınıfı da bunlardan birisi. Ruhbanların, geleneğin, toplumun yüzlerce yıllık tecrübenin yarattığı ortak akıl senin, benim aklımdan üstün. E günümüz toplumunda geleneksel düzen yıkılmışsa aileyi güçlendirip geleneği sürdürme görevini aileye bırakırsın, bizim AKP iktidarının ve yeni sağ siyaseti temsil eden benzer iktidarların yaptığı gibi.
Şer ittifakı diyebileceğimiz bu üç politik tutum sarmaşık gibi birbirine dolanarak, ortak çıkarlarına en uygun kıvamda insanı şekillendirmek için planladığı toplum düzeninde önce aileyi yeniden inşa ediyor. İnsan hakları mı demiştiniz? Aileyle birlikte kadın ve çocuk hakları mümkün mü? Her şeye rağmen demokratik ve eşitlikçi aile kurmanın imkanı üzerine gelecek yazıda düşünelim.
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024