Cemil ERTEM

2001’in aykırı sonuçları ve şu bizim medya
11.09.2011
4110

Bugün 11 Eylül; bu yazıda bu günü, biraz farklı aykırı sonuçları ile ve o yıl bizim de atlattığımız bir büyük badire(!)  ile birlikte ele alalım istedim.

11 Eylül’ün tetiklediği gelişmeler en çok Ortadoğu coğrafyasını etkiledi ve değiştirdi, zaten bu tarihi saldırıya giden kervanda Ortadoğu’nun yoksul ve kanlı yollarında düzülmüştü.  Ortadoğu, Amerika’nın ona öğrettiği biçimde, Amerikan hegemonyasına, tek kutuplu bir dünyaya karşı çıktı; aslında 11 Eylül’ün özeti budur. Zaten çok ilginçtir; Amerika da 11 Eylül’de kendisine saldıranlara değil, bu saldırıyla hiç alakası olmayan, hatta bu saldırıyı yapanlarla önemli ölçüde siyasi çelişkisi olan Saddam’a saldırdı ve onu alaşağı etti. Saddam’ın Ortadoğu’dan temizlenmesi, 11 Eylül’den önceki Amerika’nın değil ama 11 Eylül saldırısını yapanların başarısıdır. Yine 11 Eylül saldırısını yapanların ikinci büyük tarihsel başarısı, Saddam’ın devrilmesiyle Baas rejimleri sonrası ortaya çıkan dinamiğin, Saddam gibi diktatörlerden daha iyi olacağını Ortadoğu halklarına göstermesidir. Şimdi siz K.Irak’taki Kürtlere gidin sorun bakalım; Saddam’ın dünyasıyla Amerikan işgalinden sonra gelen dünyayı karşılaştırsınlar hangisini tercih ediyorlar. Irak’ın bütün halkları, Saddam’ın ne zaman ve nasıl gideceğini bilmiyordu; ama şimdi işgalin biteceğini ve kendi kaderlerini ellerine alacaklarını biliyorlar. Bugün Mısır’dan Suriye’ye ve Libya’ya kadar olan ve şimdi bizim ‘Arap Baharı’ dediğimiz dinamik, bu ülkelerin halklarının, diktatörlükten sonrası tufan bile olsa iyidir diyerek ayaklanmasından başka bir şey değildir. Arap Baharı bize gösteriyor ki, ikinci bir 11 Eylül olmayacak; çünkü Ortadoğu halkları kendi kaderlerini terörle değil, demokrasi ile değiştirebileceklerini görüyorlar. 11 Eylül’e böyle bakınca, onu yapanlara 11 Eylül terörünü gösterenin Amerika olduğunu anlarsınız; çünkü Amerika, Ortadoğu’da yarattığı diktatörlerle, bu coğrafyayı terörle baskı altında tuttu. Bunun için İsrail denen bir terör devleti ortaya çıkardılar. Ancak Ortadoğu’da halkların kendi kaderini ellerine alması sürecinin İsrail halkından bağımsız olacağını kimse söyleyemez. Bugün Netanyahu, Lieberman gibi faşist liderleri İsrail halkı değil, 11 Eylül öncesi Amerika oraya koydu. Şimdi Amerikan gücünün gerilemesi ile bu ırkçı siyasi figürler kendi halkları tarafından alaşağı edilecek. Bunun için Esad’la Lieberman ya da Netanyahu aynı adamlardır. Yine bunun için İsrail Türkiye’yle dalaşmaktadır.

‘Sosyal-demokrasi’, bizim medya ve büyük tehlike

Günümüzün en önemli düşünürlerinden biri olan Negri, 11 Eylül dinamiği ile ilgili şu çarpıcı değerlendirmeyi yapar: “11 Eylül saldırıları ile Irak’taki savaş arasında yaşanan olaylar, en çok sosyal-demokrat konumu vurdu.” Çünkü 11 Eylül, çok kutuplu küresel bir dünyanın kapılarını açtı ve önümüze iki küresel tercih koydu; terör ve demokrasi. Almanya’da sosyal-demokrat Schröder, ulusal olanda takılıp kaldığı için, Britanya’da Blair ise küreselleşme adına ABD’nin kuyruğuna takıldığı için kaybetti. Sosyal demokrasi, ulus-devlet sınırlarını aşacak bir demokrasi geliştiremediği ve Ortadoğu’da İslam’ın sınırları aşan demokratik yönelimini göremediği için ideolojik ve siyasi olarak yenildi. Tabii bizim ‘sosyal-demokratlar’ ne Almanya’daki sosyal-demokrat gelenekle ne de Britanya’daki İşçi Partisi geleneği ile karşılaştırabilirler. Ama bugün kendisine sosyal-demokrat diyen CHP’nin Avrupa geleneğini hiç görmeyerek özüne dönüp Baascı geleneğe sarılmasının özünde biraz da bu yatar.

2001 yılında Türkiye için de önemli bir dönüşüm gerçekleşti. 2001 krizi, bize bugünkü yeniden yapılanmanın kapılarını açan dinamikleri ortaya çıkardı. Bakın mesela şimdi dizilerle ve yeni haber kanallarıyla yeni bir döneme başlayan bizim şu anlı-şanlı medyamız da 2001 yılında tek kutupluluktan çok kutupluluğa geçti. 2001 krizinden etkilenen gruplar konumlarını kaybettiler ve bunların yerlerini ‘yeniler’ aldı. Şimdi düşünüyorum da ne büyük badire atlatmışız; biliyorsunuz 2001 krizinden yara almadan kurtulan Aydın Doğan, Sabah-ATV grubuna talip olmuş, ancak TMSF ile anlaşan Dinç Bilgin Sabah-ATV’yi Ciner’e kiralamıştı. Ya Aydın Doğan bu grubu da alsaydı ve tekel konumunu devam ettirseydi bugün nasıl bir Türkiye karşımızda olurdu; hiç düşündünüz mü? Bu soruyu dünya için 11 Eylül’den sonra Bush ve neoconlar ya bütün dünyayı işgal etseydi diye sorabilirsiniz...  

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • Ro$ev sîtav

    Ro$ev sîtav

    1.04.2013 10:50

    "Okyanuslar aştıktan sonra, derede boğulunmaz." çi gotinek xa$.. Ew gotina di vê mijarê da jî cîyê xa da ye.. Mala te birêz Hîlal Kaplan..

Yazarlar