Cennet USLU
Epey bir zamandır gidişattan memnuniyetsizlik duyan bazı AK Partililerin kendi partilerine yönelik eleştirileride, son dönemde içerik ve dozaj bakımından bir eşik atladıkları söylenebilir.
Kendilerini hareketin ve partinin bir parçası olarak gören bu kişiler, daha önceden de eleştiri yapmış olmalarına rağmen, son dönemdeki eleştirilerinde önemli bir farklılık dikkati çekiyor.
İlk olarak, önceki eleştiriler asla doğrudan Erdoğan’a yönelmiyordu.
Ortada bizzat Erdoğan tarafından alınmış kararlar ve edilmiş sözler olsa bile, Erdoğan’ın adı ya hiç geçmiyor, ya da bu yapılanlarla ona kötülük edildiğini söylemek için zikrediliyordu. İlkinde, icracısı belirsiz bir icraat konu ediliyor; ikincisinde ise mesele, “onun onayı olmadan onun adına iş çevirenler” varmış gibi bir arka plan içinde ele alınıyordu.
Kötü politika ve uygulamaların sorumlusu; bazen onu yanlış bilgilendiren ve yönlendiren danışmanları, bazen ganimet elde etmek için partiyi kuşatan çıkarcı bir tayfa, bazen yetersiz ve korkak partililer, bazen de -- en kullanışlısı ve en sıklıkla başvurulanı -- kripto FETÖ’cüler olarak karşımıza çıkıyordu.
İkinci olarak, önceki eleştiriler arızi hatalar yapılsa da esasın doğru olduğu bağlamı içinde yapılıyordu.
Verilmeye çalışılan hava, “genel olarak iyi gidiyoruz, dâvâya hizmet ediyoruz, ancak arada sırada önemli hatalar yapıyoruz, bunları da yapmasak süper olacak” kıvamındaydı. AK Parti iktidarının “asıl” hedeflerinin doğru ve genel gidişatının iyi olduğu, ancak kısmî hatâlarla bunların gölgelendiği izlenimi uyandıran bir çerçeveden pek çıkılmıyordu.
Söz konusu kesimin son dönem eleştirileri her iki bakımdan da değişmiş durumda. Artık eleştiriler, Erdoğan’ın adı verilerek, doğrudan ona yönelerek ve sorunların arızi değil, yapısal bir yozlaşmadan kaynaklandığı “kabul edilerek” yapılmaya başladı.
Daha önceki “eleştiriler” sitem ve yakınma sayılabilecekken, şimdikiler doğrudan bir meydan okuma gibi görünüyor.
Bu dönüşümün niye şimdi gerçekleştiği konusunda çeşitli spekülasyonlar yapılabilir. Eleştirel düzlemin şimdi değişmesi, 2019 seçimleri arifesinde çeşitli parti-içi ve parti-dışı hesapların doğal ve kaçınılmaz yansıması olabilir. Veya artık “dâvâ” kutsamasının yarattığı buğunun dağılmaya başlamasıyla mızrağın çuvala sığmadığı idrak edilmiş olabilir. Veya ipleri koparacak türden bilmediğimiz bazı gelişmeler olabilir. Neyse; bu yazıdaki meselemiz bu değil.
Bu isimler şimdilerde, Erdoğan’ın “Yeni AK Parti”sini tabiri caizse yerden yere vuruyor, eski AK Parti’lerine ise övgüler düzüyorlar. Bu kişiler şimdilerde doğru yere yöneltilmiş ve sahici eleştiriler yapıyorlar; ne var ki artık eleştirilerinin muhatapları tarafından dikkate alınacağı ve işe yarayacağı bir bağlam ortadan kalkmış bulunuyor.
Doğru yere yöneltilmiş, sahici eleştiri yapmakta çok geç kaldılar. Eski AK Parti uzunca bir dönem hastaydı ve nihayet 16 Nisan referandumu sonrasında defnedildi. Yerinde artık Yeni AK Parti var. Bu süreçte söz konusu muhalifler Erdoğan’a güç aktarırken kendi güçlerini de iyice tükettiler.
Bu kişilerin elinde, artık idealize edilen Eski AK Parti’ye ağıt yakmaktan ve yozlaşmış buldukları Yeni AK Parti’yi taşlamaktan başka bir şey kalmamış gibi görünüyor. Çünkü şimdi yeni hükümet sistemiyle birlikte AK Parti’deki dönüşüm çoktan tamamlandı ve değişim yapısal hale geldi. Eski AK Parti’yi kurtarmak mümkün değil artık.
Oysa olup bitene zamanında karşı durabilseler, risk alıp kendi iradelerinin ve parti vizyonlarının arkasında sağlam durabilselerdi, bazı şeyler daha farklı gelişebilirdi. Şimdi ise bütün yapıp ettikleriyle, aslında şikayet ettikleri yozlaşmada ve Eski AK Parti’nin ölümünde katkıları olduğunu söylemek haksızlık sayılmaz.
Zamanında etkili bir performans sergileyemedikleri için eleştiri yoluyla etkili olma fırsatlarını yitirdiler. Zamanında yapılacak yeterince güçlü ve sağlam bir eleştirel duruşun Erdoğan iktidarını etkileyebilme olasılığının yüksek olduğunu düşünüyorum. Erdoğan popülist bir lider; kendi kamuoyu ve seçmeninin sesine kulaklarını tıkayamazdı.
Örneğin daha yakın tarihlerde, “küçük yaşta taciz veya tecavüze uğrayanların tacizci/tecavüzcüleriyle evlendirilmesi” yönünde yapılmak istenen değişikliği veya “zeytinliklerin kesilmesinin önünü açacak” düzenleme girişimlerini hatırlayalım. İkisi de başta iktidar tarafından hararetle savunulmuş, ama Erdoğan iktidarı kendi kamuoyundan gelen yeterince güçlü tepki karşısında bu konularda geri adım atmıştı.
Şimdi arkasından ağıt yakılan adalet, hukuk, demokrasi, insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü gibi konularda, İslamcı-muhafazakâr kanaat ve kamuoyu önderleri zamanında ve yeterince güçlü bir tepki verebilselerdi, şimdi dizlerini dövüyor olmayabilirlerdi.
Örneğin, milletvekillerinin (muhalefet vekillerini hedef aldığı belli olan) dokunulmazlıkları (Anayasaya ve çoğulcu demokrasiye aykırı şekilde) kaldırılmaya girişildiğinde sesleri çıksaydı, Meclisi bypass edecek bir sürece karşı durmuş olurlardı.
Bir örnek daha. Alper Görmüş’ün “Bazen muktedir olmanın hiçbir düzeyi size yetmez...” (Serbestiyet, 22.09.2017) başlıklı yazısında örneklerle sıraladığı gibi, Erdoğan’ın Yeni AK Parti içinde kendisini tek ve tartışılmaz karar alıcı olarak yeniden tanımladığı süreçte, Erdoğan açıktan yapılmış hiçbir ciddi itiraz ve karşı duruş ile uğraşmak zorunda kalmadı.
Erdoğan’ı, hem ülke için hem AK Parti için tek ve sorgulanamaz karar alıcı haline getiren neredeyse her aşama -- bazen çekince koyanlar olsa da -- bu kişiler tarafından her zaman desteklendi.
En son olarak, devlet gücünü Erdoğan’da yoğunlaştıran ve devlet sistemini cumhurbaşkanının şahsi yönetimine uyumlulaştırmayı amaçlayan anayasa değişikliğine, köşelerinden, kürsülerinden, mikrofonlarından veya sosyal medya hesaplarından “EVET” oyu vereceklerini duyurdular.
Cumhurbaşkanına muazzam bir güç kullanma imkânı sunan bu değişikliği destekleyenlerin, şimdi, örneğin “TEOG vakası” karşısında şaşkınlık ve isyanlarını anlamak zor.
İktidarı güçlü anayasal ve demokratik sınırlara tabi kılmak konusunda ısrarcı olmayanlar; o iktidarın, o gücü her seferinde kendi onaylayacakları şekilde kullanacağını varsaymış olamazlar!
Muhtemelen, başka motivasyonlar ve gerekçeler vardı...
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları





































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.03.2025
10.10.2020
28.09.2020
21.09.2020
24.02.2020
3.01.2017
24.10.2017
16.10.2017
24.09.2017